Tayyibim: İnde İnelim, İnlerine Girelim...

Hz. Süleyman’a beddua eden Belam, aslında beddua için pek gönüllü değildi. Ancak çevresindekiler onu zorladı. Sonuç... Tabi ki, Belam belasını buldu. Bunu Risale-i Nur Külliyatı okuyan dostlarımız çok iyi bilirler. Zaten onlarda sorun yok. Sorun, Risale yerine, tümüyle Pensilvanya’nın rotasına girenlerde. Ona da Üstâdın talebeleri gerekli cevabı verdiler.

 

“Söyleyin Tayyibe üzülmesin. Onun bedduasından bir şey olmaz.” Zaten bir şey olmayacağı, beyfendinin hiddetinden, bedduasının şiddetini ayarlayamayarak, ümmetin ortak koalisyonunu hedef almasıyla faş olmuştu. Zira ne diyordu Pensilvanya’da oturan Yeni Model Turkish Humeyni: “Allah Birliklerini bozsun.”

 

Allah’a, ümmetin zar zor yüz yıl sonra kurmayı başarabildiği bir koalisyonun bozulması için dua edipte, üstüne birde sofraya boş tabak koydurup, Hz. Peygamberin iştirak etmesini beklemek, olsa olsa gaflet ve dalalettir. Ki bu bile iyidir ihanetten!

 

‘Kayıt dışı siyasetçi’ arkadaşlarımız darbe teşebbüsünün sonucundan o kadar emin olmalılar ki, Ağustos ayında yeni parti kuruyorlar. Kurun tabi. Şimdiye kadar kurrmadığınız hata. Kurunda, görün neymiş yumurtaları sırtında taşıyan adama ihanetin halktaki karşılığını. Ve görün, sırtında yumurta sepeti taşımanın ne demek olduğunu. Vural Savaş ve Abdurrahman Yalçınkaya’dan birini genel başkan, diğerini genel sekreter yaparsınız.

 

İstifa ettirmeyi başardığınız eski İçişleri Bakanı Muaammer Güler’in “Keşke hançeri vuran başkası olsaydı.” Demesi, bana büyük vezir Nizamül Mülk’ün, sabah uyandığında yastığının baş ucunda bulduğu hançeri hatırlattı. Ne alakaysa..!

 

Kendince barış şartlarını sunan Gülerce’nin manidar bir alıntısı var. “iyiliğe iyilik her kişinin işi, kötülüğe iyilik er kişinin işi.” diyor. Açın bakın. Aynen böyle diyor. Bunun türkçesi nedir biliyor musunuz? Otobanda yanlış yönde gittiğinin farkında olduğunu ve bunun bir gaflet hali olmadığını ifade etmektir. “Biz kötülük ettik. Sende mert adamsın. Sen bize iyilik et ey er kişi.” demektir.

 

Devletin, bin bir emekle boşaltılan/aydınlatılan dehlizlerine kendinizi gizleyip ampulleri patlatmaya çalışmanız ve karanlıklara inşa ettirdiğiniz proje sapması sağır odalarınızda yaptığınız hesaplarla kendi bankanızın mevduatını palazlandırmanızı bu millet yer mi zannediyorsunuz?

 

Yolsuzluk operasyonu diyerek çıktığınız yolda Türkiye’nin dört bir tarafını otoyollarla donatan mütaahitlerin yakasına yapışarak iş dünyasını ürkütmeniz ve milletin hava ve denizüstü yollarını vurmaya çalışmanızı bu millet görmedi zannetmeniz sizin zeka sorununuz. İhalesi televizyonlardan canlı yapılan 3. köprü ve 3. havalimanı mütaahhitlerinin yakasına yapışmanız sizin kimin hesabına çalıştığınızıda ortaya koyuyor açıkça. Bankanızdaki hesapların operasyona güdümlendirilerek ihanet içinde 2 milyar dolarlık vurgun yapılmasıda bu operasyonun nemenem bir yolsuzluk operasyonu olduğunun kanıtıydı. Bizdeki sersemlemenin sebebi ise sizi dost bilmemizden mütevellit, vurduğunuz hançeri anlamlandırmaktaki düçar olduğumuz zihin bulanıklığıdır. “Samanyolu tv izleyeceğinize gidin dansöz izleyin daha iyi.” diyen İslam alimini dinlemediğimiz için buda bize kapak olsun. Onun kim olduğunu siz gayet iyi biliyorsunuz. Cübbesinden tutup içeri attırmayı başardığınıza göre..!

 

Yakında inlerinize girildiğinde, Pensilvanya sakininden yeni bir Humeyni yontamayacağınızı göreceksiniz.  Humeyni denemeniz gerçekten size bir imparatorluğun çöküşünü izlemenin acısını en derinden yaşatacak.

 

Ali Bulaç, Sayın Başbakan’ı, dünyaya kafa tutan, elindeki tabanca ile tanklara meydan okuyan bir mahalle kabadıyısı olarak tasvir ediyor...  ve şöyle bir sonuca varıyor. “Açık hakikat şudur: Yukarıda işaret ettiğimiz iç ve dış güçlerle sürgit kavga ederek ayakta kalınamaz; bu sürdürülebilir bir politika değildir... Amerika’nın bölgesel siyasetiyle Türkiye’nin bölgesel siyaseti uyuşmuyor.”

 

Hey gidi İslamcı(!) Ali Bulaç hey... Nereden nereye.

 

Adam daha ne desin... Zeka sorunu olmayanlar için gayet açık ve net: Tayyip iç ve dış güçlerin hesabına uymuyor ve onlarla çatışma halinde...  Ama biz o hesaba uyarız.

 

Tam bir Dankek... Onu yeme beni ye. :)

 

Biz burada yazarken, azami derecede cemaatteki dostlarımızın gücenmemesine dikkat etmeye çalışıyoruz. Onlar ise arayıp sert yazdığımızı ve Fetullah Güleni ne kadar tanıdığımızı/tanımadığımızı soruyorlar.

 

Buyrun tanıyalım... Tanıştırma görevini de, sizden biri olan ve yıllardır Zaman gazetesinde yazan bilirkişi edasındaki Ali Bulaç abimize verelim.

 

“Artistlere taş çıkartan emekli vaiz... Ağlayan ve ağlatan hoca.. Yukarıdan aldığı direktiflerle Saddam Hüseyinin kafirliğinden bahseden... Resulullah adına saçma sapan rüyalar uyduran...  gibi şok nitelemeler yapan ve yazısının sonunu; Ben kişisel olarak bunu yadırgamadım, çünkü adamlar birini besliyorsa, bunun bir bedeli vardır. Şimdi bu bedeli ödemenin tam zamanı.”diye bitiriyor.

 

Aynen böyle diyor... 1991 yılında Körfez savaşı sırasında. Ha... Birde şey demiş Ali abimiz. “Bu Fethullah hoca, ABD karşısında demediğini bırakmadığı Saddam Hüseyin’in, İran’a karşı savaşırken mücahit olduğunu söylüyormuş.”

 

Ya işte böyle.

 

Ali bulaç abimiz, meğer nerelerden nerelere kulaç atamışta bizim haberimiz yokmuş!

 

Valla birader bana kızmayın. Kızacaksanız Ali Bulaç sizin gazetenizde yazıyor. Gidin ona kızın. İstediğiniz kadar kızabilirsiniz. Mevsim kış, haliyle dışarısıda soğuk olduğu için motor soğutması kolay olur. Hem siz çok iyi bilirsiniz  Şabat soğuğunu. Şabat mı dedim? Hay Allah ya hu. Şubat diyecektim.

 

“Ankara Genç İşadamları Derneği (ANGİAD) Başkanı Abdullah Değer, İstanbul merkezli operasyon çerçevesinde gelişen olaylara çok uzun zaman önce elçilikler üzerinden başlandığını belirterek, "Bizi de elçiliklerden ziyaret edenler oldu. 'AK Partihükümetine karşı lobi oluşturduklarını ve katılıp katılmayacağımızı' sordular.” dedi açıkça.

 

İşte bu operasyon çerçevesinde, 25 Aralıkta öğlen sonrası saman dolu ve çifte telli basınının, İstanbul’da yeni operasyon haberi geçtiği anlarda, İstanbul Emniyetinde darbeye tam şeşekküllü teşebbüs eden arkadaşlar, ülkücü polislere tosladı. İstanbul Emniyeti o gün tarihi anlara tanıklık etti. Polisler silahlarını her an kılıfından çekecek gibi hazırdı. Anadolu şivesiyle konuşan gür bir ses duyuldu koridorlarda.


-Ne yapıyorsunuz ulan siz? Ülkenin bekası söz konusu. Siz kimsiniz ki, hem savcı hem polis hem yargıç oluyorsunuz,? Siz kimsiniz?

 

Operasyon için hazır bekleyen bütün polis memurları birbirine baktı. Bilal’i alacağız diyenler ses çıkarmadı, çıkaramadı. Aynı ses devam etti.


-Biz bu memleketin bekasını düşünürüz. Biz yanlış yapan varsa onun cezasını çekmesini isteriz. Biz, canımızı vatanımız için vermekten geri durmayız. Bugün yapılmak istenen ülkenin bekasıyla oynamaktır. Biz buna müsaade etmeyiz.

 

Bu, ısrar ederseniz silahlarımızı konuşturmaktan çekinmeyiz çıkışıydı. Karşı taraf mesajı aldı ve pes etti. O günlük tabi. Şimdi inlerinde bu hesap hatasından kaynaklanan hasar tespitini çıkarmakla meşguller. Ah o Koray Aydın’ın, Bahçeliye karşı kazanamadığı MHP kongresi yok mu? Bir kazanabilseydi cemaat..! Şey, Koray Aydın diyecektim! Şimdi kutsal ittifak kurulmuştu.

 

Ve; ogün ki darbe teşebbüsüne meydan okuyan bu yiğit ses, Today's Zaman yazarı Mahir Zeynalov adlı zavallı tarafından atılan tweettle “Savcı için, El Kaide bağlantılı kişileri tutukla dediğini yazdı ve Erdoğan'ın atadığı polisin direndiğini söyledi.” Tabi bu aynı zamanda atlantik ötesine geçilen iğrenç bir jurnallemeydi.

 

Amerika’ya Türk polisi şikayet ediliyordu..! Hemde en aşağılık şekilde. Terörist olmakla itham ediliyordu Türk polisi.

 

Valla birader kızmak, darılmak yok. Sorularımıza cevap vermenizi bekliyoruz.

 

1-      Siz Ak Parti ve onun yönettiği bir takım devlet kurumlarında yolsuzluk olduğuna dair ilk kez mi bazı bilgiler elde ettiniz?

2-      Siz daha önce her dediğiniz yapılırken neden her hangi bir yolsuzluk imâsında bulunmadınız? Eğer, koskoca 11 yılda, sadece ve sadece sizin bu dediğiniz yolsuzluklar olmuşsa, o zaman, AK Parti hükümeti, yolsuzluğa bulaşmama noktasında oldukça başarılı sayılamaz mı?

3-      Tasfiye edildik diye basbas bağırırken hükümeti tasfiye edecek kadar gücü kendinizde vehmetmeniz, tasfiye edilme hikayesinin bir safsata olduğunun ispatı değil mi?

 

Ha... Şu 2010 KPSS’deki 500 nurlu Türk vatandaşının birinci olmasınıda bi zahmet izah etmenizi bekliyoruz. Bence siz siz olun hırsız var diye bağırırken kendi ceplerinizi, olmadı inlerinizi bi kontrol edin. Benden söylemesi. Başbakan demedi mi ininize gireceğiz diye! Açıkçası ininizden ne çıkacağını artık merak etmiyorum ben kendi şahsıma.

 

Bir kere ihanet çıkmadı mı?

 

Gerisinin ne önemi var eski dostum?

 

Bizden selam olsun Pensilvanya’ya

Ahkâmın yeter bir selam ile

Neden yaslanalım Anya’ya Konya’ya

Kelama ne gerek bir film dile

 

Kaset icat oldu mertlik bozuldu

Gülen icat oldu sertlik bozuldu

Diledin tanrıdan beddua ile

Ak Parti’de dostum düzen bozuldu

 

Kimilerinin amral gemisinden indiği bu günlerde, çok ibretamiz bir şekilde cemaatin donanmadan ayrılışına ve hatta toplarını amiral gemisine çevirmesine şahitlik ediyoruz. Hemen kızmayın dostum. Size demedim! Bu da tıpkı, operasyonu hükümete sizin yapmadığınız gibi bir şey işte!

 

E Mail : akpinartahsin@hotmail.com

Twitter: @akpinartahsin 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum