Ulvi SEVECEN
TARİHTE MALİ SULTANLIĞI VE KANKU MUSA
Son aylarda yaşadığı siyasi olaylar ve neticesinde karşı karşıya kalınan siyasi kaosla Mali de dünya gündeminde yerini aldı.
Mali, Afrika’daki diğer birçok ülkeler gibi bağımsızlığını kazandığı 1959’lardan beri dünya gündemini çok meşgul etmeyen, devamlı sömürge hareketlerine maruz kalan ülkelerden biri. Gününüze kadar devlet otoritesini sağlayamamış, bu nedenle halkına kamu hizmeti götürememiş, eğitim ve sağlık hizmetleri sunamamış kısacası devlet fonksiyonlarını yerine getirmeyi başarabilen bir ülke profilinden uzak bir ülke görünümünde.
Bağımsızlık sonrası merkezi iktidara karşı Fransızların devamlı desteğini alan Tuareglerin bu kez Fransızların dışında kuzeyde bağımsızlık isteklerini gerçekleştirmek adına İslamcı olarak tanınan gruplarla işbirliği yapması sonucunda kaos kaçınılmaz oldu.Yaşanan çatışmalardan geriye kalan ise her zamanki gibi trajedi, yağmalanan ve yok edilen tarih oldu.
Operasyonların devam ettiği günlerde UNESCO tarafından tarihi şehirler listesine alınan Timbuktu'daki müze ve kütüphanenin yakılması haberi gündeme bomba gibi düştü. Batılı ajanslar sahip olduğu eserlerle İslam tarihi için büyük önem taşıyan yaklaşık 20 bin tarihi el yazması eserin isyancı gruplar tarafından yakıldığını duyurdu. Burada en dikkat çekici olan ise Selefi kaynaklı olan bu gurupların da bizzat bu yıkım ve yağmalamaların içerinde olmasıydı. Kendi değerlerine (genel anlamda İslami değil) zıt olarak gördükleri tarihi yapıların tahribatı tüm dünya medyasında gözler önüne serildi.
Çatışmalar çok sık olmasa da ara ara devam ediyor. Bu tablo "Nerede savaş varsa orada yağma vardır" sözünü anlamlı hale getiriyor. Eserlerin kimler tarafından toplandığı nereye götürüldüğü ise akıllarda soru işaretleri bıraktı. Zira 700 bin civarında el yazması eserin bulunduğu Mali'de Selefi gurupların bizzat bulunduğu mevkilerdeki eserleri tahrip edip yıkmaları yanında kaçırılan İslam eserlerinin önemli bir bölümünün batıdaki müzelerden çıkması "Batı, ilk olarak işgal ettiği ülkelerin hafızasını siliyor" düşüncesini akla getiriyor, hakikatte de böyledir.
Bizim tarihimizde de Fransızların Kurtuluş savaşında Ş.Urfa, K. Maraş, G. Antep ve Hatay'ı işgallerinde birçok eseri çalıp Louvre müzesinde sergiledikleri bilinmektedir.
TARİHDE MALİ SULTANLIĞI
Osmanlı tarihi içerisinde Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi ve Kanuni döneminde gerçekleşen Kuzey Afrika’nın Osmanlıya bağlanması dışında yabancı kaldığımız Afrika kıtası aslında büyük sultanlıkların/devletlerin hüküm sürdüğü bir kıtadır. Bunların bir kısmı da başında Müslüman hükümdarların bulunduğu sultanlıklardı. Günümüzdeki Sudan’da Func, Kordofan ve Darfur Sultanlıkları, Nijerya’da Bornu, Kano, Sokoto sultanlıkları,Çad’ta Bagirmi,Vadan ve Kanim Sultanlıkları ve Mali, Gana, Songay sultanlıkları ile Timbuktu Paşalığı belli başlı olanlarıydı.
Tarihte Büyük Sahra çölü ile ikiye ayrılan yaklaşık otuz milyon kilometre karelik kıtanın kuzeyinde ve ekvator kuşağı çevresinden güneydeki Ümit Burnu’na kadar uzanan bu alanda kurulan ve hüküm süren bu sultanlıklar arasında özellikle 13-15. Asırlar arasında hüküm süren Mali Sultanlığı zenginliği ve müreffeh ortamıyla Asya ve Avrupa’daki benzerleriyle boy ölçüşecek seviyeye ulaşmıştı.
SULTAN KANKU MUSA
Sultan Kanku Musa (1307-1332 ) babasının vefatı üzerine 1307’de Mali sultanı oldu. Günümüz Batı Afrika devletlerinden Mali, Nijer, Fildişi Sahili, Gine, Gambiya, Senegal ve Burkina Faso’da yaşayan herkes onun hakkında mutlaka bilgi sahibidir. İbn-i Haldun, İbn Batuta, Afrikalı Leo olarak da bilinen Hasan el- Vezzan, Abdurrahman Es-Sadi, Mahmut el- Kati gibi bu dönemde yaşan Afrika asıllı İslam tarihçileri sömürgecilik öncesinde başlayan ve hala genel manada Afrika tarihi hakkında bir şeyler yazanlar ondan mutlaka bahsetmektedirler. Bizim tarihimizdeki Alparslan Han, Fatih Sultan Mehmet Han, Kanuni Sultan Süleyman Han sıradan biri tarafından ne kadar biliniyorsa sıradan bir Afrikalının da o derece bu sultanı tanımakta olduğu anlatılmaktadır.
Afrika tarihinin en büyük şahsiyetlerinden biri kabul edilen Mali Sultanı Kanku Musa dindar, adil ve cömert bir insandı. Hakimiyeti boyunca Batı ve Orta Afrika’da kendini İslam’ı yaymaya adamış biriydi.
Sultanlığın payitahtı bugün yıkıntıları dahi kaybolmuş olan Niani şehriydi. Hakimiyeti altındaki topraklarının genişliği (400 şehir) Nijer Devleti Sultanlığının doğudaki sınırları içinde kalırken batı sınırlarını ise Atlas okyanusu oluşturuyordu. Endülüs’ten Horasan’a kadar uzanan İslam coğrafyasına Mali Sultanlığının adını Kanku Musa duyurmuştur.
Ancak böylesine hayır peşinde koşan Sultanın büyük bir acısı vardı. İstemeyerek annesinin ölümüne sebep olmuştu ve bu vicdan azabını her an yaşamaktaydı. Kanku Musa vicdanındaki acıyı dindirmek amacıyla din alimlerine ne yapması gerektiği danıştığında kendisine Hacca gitmesi ve Medine’de Hz.Peygamberin kabrini ziyaret etmesi tavsiye edildi. Kanku Musa seyahate hangi gün çıkmanın daha hayırlı olacağını sorduğunda ise kendisine 12’si cumartesiye gelen aya denk gelmesinin daha hayırlı olacağı söylendi. 9 ay sonra 1324 yılında12nci günü Cumartesiye gelen ayda Kanku Musa rivayetlere göre 8 bin kişi ile ( bazı rivayetlere göre altmış bin ) beraber başkent Niani şehrinden yola çıktı.
Kanku Musa ve beraberindekiler Kahire’den sonra Hicaz’a ulaştılar. Yoluculuğu esnasında atına her bindiğinde önünde giden beş yüz kölenin her birinde beş yüz miskal ağırlığında altın taşındığı rivayet edilen Kanku Musa Mekke ve Medine’de 20 bin parça altını sadaka olarak dağıttı. Kanku Musa öylesine cömertti ki yanında getirdiği bütün servetini sadaka olarak dağıtmıştı. Geri dönüş yolunda Kahire’ye vardığında hiç parası kalmamıştı. Kanku Musa Kahire tüccarlarından aldığı borç ile ülkesine döndü. Aldığı borçları da fazlasıyla geri ödedi. Mali Sultanının bu efsanevi hac seyahati dilden dile dolaştı. Asya’dan Avrupa’ya herkesin dikkatini çekti. Bu seyahatin bir neticesidir ki Angelo Dulcert 1339 yılında çizdiği haritasında Kanku Musa’yı elinde altın top tutan siyah hükümdar olarak resmediyordu.
Kanku Musa hac seyahatinden sonra 1332 yılında ölene kadar Mali Sultanlığını yönetmeye devam etti. Ancak onun ölümünden sonra yerine geçen oğlu babası gibi başarılı bir idare sergileyemedi ve 1345 yılından itibaren Mali Sultanlığı dağılmaya başladı. Ancak Kanku Musa adı tüm Afrika’da ölümsüz olarak kaldı. (Ahmet KAVAS, Osmanlı Afrika İlişkileri)
Şimdilerde Afrika kıtası yeni bir dirilişin, kendi olmanın çabası içinde. Sömürgeci zihniyete sahip batılı ülkeler her ne yapsalar da eskisi kadar başarılı olamayacaklardır. Bu kıtada yaşanan siyasi değişimlerin getirdiği sıkıntılara rağmen özellikle Türkiye olarak bu coğrafyada ekonomik yakınlaşmalarla birlikte sulhu ve beraberliği temin edecek kültürel çalışmalara da destek verildiği görülmektedir. Elbet birgün bunun semereleri de kendini gösterecektir.
Şİmdiden Mali ve diğer ülkelerin başkentleri ve çevresindeki şehirlerde Anadolu insanının emekleriyle açılan ve herbiri "sulh adacıkları" sayılacak okullar ve bina edilen camii ve medreseler bunun müjdecisi olarak geleceğe göz kırpmaktalar.
Afrika elbet birgün yeşerecek, adil, cömert devlet adamlarını yetiştirecektir.
|
|
|
|
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.