Suriye satrancı, İsrail'e askeri üs

 

Son bir haftanın baş döndürücü trafiğine bakalım ve Suriye'den Azerbaycan'a bütün bölge nasıl da sarsılıyor görelim.

- Başbakan Tayyip Erdoğan, Güney Kore'de ABD Başkanı Barack Obama ile görüştü. Öncelikle gündem, Suriye... İki ülke öteden beri Suriye konusunda çok yakın işbirliği yürütüyor. Sonuç; muhalefete silah dışında yardım yapılacak. Müdahale öngörülmüyor, "şimdilik" silahlı destek verilmiyor. İkinci adımın silahlı destek olacağını tahmin etmek güç değil. İlk adım çerçevesinde yapılacak yardımların güvenliğinin sağlanması da bir tür müdahale anlamına geliyor tabi.

- Bu görüşme ile aynı günlerde Suriye muhalefeti İstanbul'da toplandı. Tüm tarafların davet edildiği toplantının amacı Suriye için "misak-ı milli", geleceğin Suriye'sinin nasıl olacağına dair bir yol haritası oluşturmaktı. Muhalefet birleştirilecek, silahlı kanat Ulusal Konsey'e bağlanacaktı. Kürtler ikna edilemedi, küçük firelerle önemli mesafe alındı. Muhalif gruplar arasındaki farklılıkların bir toplantıda giderilmesi elbette mümkün değildi.

- Zamanlamaya bakın ki, Suriye yönetimi tam da bu sırada Annan Planı'nı kabul ettiğini açıkladı. Rusya ve Çin'in de destek verdiği plan öncelikle ateşkesi öngörüyor. Daha sonraki süreç açısından bu da bir "ilk adım" niteliğinde. Şam yönetimi belki de İran ve Rusya'nın telkinleriyle kıvrak bir manevra yapıp sert rüzgarların yönünü değiştirmeyi amaçladı. Tarafların pozisyonuna dikkat edenler, kabul edilen planın uygulanmasının zor olduğunda hemfikir. Ya da bir adım sonrasının belirsiz olduğundan...

- Bir sonraki sahne: Erdoğan G. Kore'den İran'a geçti. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile dini lider Ali Hamaney'le biraraya geldi. Bu yazı yazıldığı ana kadar, Erdoğan-Ahmedinejad görüşmesine dair hiç bir açıklama gelmemesi dikkat çekici. Tabi bu, endişeleri artıran bir durum. İki ülke arasında elbette konuşulacak çok şey var: İran'ın nükleer meselesini savaşa dönüştürmeye çalışanlar ile çözüm arayanlar arasındaki mesafe kapanması gerekirken daha da açılıyor.

- Nükleer müzakerelerin İstanbul'da yapılması önerisi bir tarafa, Suriye konusunda Türkiye ile ortak hareket eden ABD, İran konusunda da benzer bir ortaklık istiyor. ABD Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, bu yüzden "Türkiye'nin bu konuda bir karar varmasını bekliyoruz" diyor. Artık nasıl anlarsak..

Ambargonun, özellikle de finansal sistemi felç edecek yaptırımların uygulanması yönünde Ankara üzerinde yoğun baskı var. Türkiye-İran ilişkilerinde kırılmaya yol açacak bir kavşakta Türkiye. ABD'nin dediğini yaparsa İran'la ciddi sıkıntılar yaşayacak, yapmazsa, en azından Suriye konusunda sıkıntı yaşayacak.

- Türkiye ile İran'ın Suriye konusunda yaklaşımları taban tabana zıt. Tahran, Şam yönetimine tam destek verirken Türkiye bu sistemin değişmesini istiyor ve bu yönde girişimlere öncülük ediyor. ABD'nin İran'la ilgili istekleri ve Suriye konusundaki farklılık Türkiye-İran ilişkilerinde ne tür sonuçlara yol açar? Bu iki konu oldukça ciddi sorunlara yol açabilir. İki ülke ilişkilerinde ciddi sıkıntılara neden olabilir.

- Bunları yazarken aklıma şu geliyor: Türkiye-İsrail gerilimi bir hayal kırıklığından kaynaklandı. İsrail-Suriye görüşmelerine aracılık eden Türkiye, bu ülke tarafından aldatıldı. O günden bu yana da ilişkiler düzelmiyor, düzelmesi de zor görünüyor. Türkiye-Suriye arasında da böyle bir hayal kırıklığı yaşandı. 2003 yılından bu yana Suriye'ye arka çıkan Türkiye, Reformlar konusunda aldatıldığını düşünüyor. Erdoğan'ın "Esad bize çok yalan söyledi" mealindeki sözü de bu hayal kırıklığını yansıtıyor.

- Üçüncü hayal kırıklığı İran'dan gelebilir. Bütün uluslararası platformlarda İran'ın nükleer teknoloji hakkını savunan Ankara, Suriye meselesinde İran kaynaklı derin bir hayal kırıklığı karşı karşıya kalabilir. İki ülke ilişkilerinde anlaşmazlıklar var ve hiç olmadığı kadar uç noktalara gelinmiş durumda.

- Konuyu dağıtmadan bir sonraki sahneyi not edelim. Bütün bunlar olurken Bağdat'ta Arap Birliği Zirvesi yapılıyor. Suriye ve İran'la aynı çizgide bulunan merkezi Bağdat yönetiminin ev sahipliğindeki zirveden Suriye ile ilgili bir sonuç çıkar mı? Daha önceki Arap Birliği kararlarının sonuçsuz kalmasını hatırlayarak bir karara varabiliriz.

- Yukarıda not ettiklerimizin hepsi bir hafta-on gün içinde gerçekleşti. Bölge odaklı nasıl bir mücadelenin verildiğini, nasıl bir ayrışma yaşandığını, bölge üzerinde nasıl bir güç savaşı yaşandığını sadece son on güne bakarak anlıyoruz.

- Ve son not: Azerbaycan'ın İran sınırına yakın bölgede İsrail'e askeri üs verdiği iddiası dün bütün bölgede bomba etkisi yaptı. Bakü'nün silah alımları dışında güvenlik stratejilerini İsrail'e emanet etmesi, İran'a saldırı hazırlıklarına ev sahipliği yapması bir başka cepheyi şimdiden açmış gibi. Rusya'nın son günlerde Dağıstan'a asker sevketmesinin bu olayla bir bağlantısı olabilir mi?

- Nasıl bir hız, nasıl bir mücadele, nasıl bir güç çatışması... Sanki bütün bölge alarm durumunda...

Önceki ve Sonraki Yazılar