Murat KARAKOYUNLU
ŞÜKRÜNE UYANDIM BU SABAH
Kimsesiz uyandım bu sabah.
Ölümün rengi, yârin göz yaşının rengiyle aynıydı. O ağladığında anlıyor insan ölümü. Acziyet bu anlarda ciğerlerine bile nûfuz ediyor. Çaresizlik omuzlarda bir yük. Ve sığınılacak liman ya dua, bilirim cümle dertleri kuşatacak kadar büyük.
Ezan minarelerden yayılıyorken gök yüzüne, güce inanmanın ilk adımını at dedi yüreğim. Sabaha uyandım, ezana. Parmaklarımdan akıp gitmese bile yalnızlığım, başımı dik tutmak için mesh edecektim. Soğuğu iliklerine kadar hissettiren bir ırmak suyundan abdest alanlar gibiydi ağaran gün. Derin derin işliyordu gecenin karanlığına. Böyle işte, ağır geldi bana çaresizliğim, ağır geldi yanlızlığım.
Hayat, senin sokağında bir yanlızlıkla imtihan ediyorken beni, vakte hükmediyordu güneş. İnsan, günün bu saatinde daha iyi anlıyor bahşedilenleri insanlığına. Ve rıza makamındaki o en güzel namenin sesi duyuluyor ta uzaklardan. Bir çiçek ya da bir rüzgar fısıldıyor hakikati. Bir aydınlanma bu, bir müjde ve kutlu diriliş: Eşhedu en lailahe illallah.
Pusulalı seccadelerden evvel yönünü bulanlardan öğrendik ya kıblemizi. O sebep mucize aramaya yer yok kitabımızda. Zira soluk alıp vermedeyiz ya, mucizeye ne hacet. Çok şükür hayatın her ânında nişangâhımız bir, yönümüz aynı, rüyamız bir.
Soluduğum havadaki o kurşuni renk umudun eksik yanlarını büsbütün kaplıyor da bi kez daha hamd ediyorum verdiğim sözün en doğru söz olduğuna.
O hani, Lafz-ı Kelam'da bile ayrı duran elifin sadakati var ya. Öyle sadığım sana. Ölüm gün gelip seni/beni alsa da yanına...
iletişim için: mkarakoyunlu@hotmail.com.tr
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.