Lütfi AYHAN
Son Nefesimizde Yanınımızda Kim Olmalı?
Halk arasında kalıplaşmış ve toplantılarda cemiyetlerde çok sık sorulan sorular vardır.”Tek başınıza bir ada’ya gidecek olsanız yanınıza alacağınız üç nesne neler olur? Uzun bir yolculuğa çıksanız yoldaş olarak yanınızda olmasını istediğiniz 3 kişi söyleyin…” gibi. Bu soruların en büyüğü en ciddisi bence;“O, en büyük, o en son, o dönüşü olmayan “veda”da yanınızda kim olsun istersiniz? Sorusudur.
Bu büyük anda yanınızda, uğruna ömrünüzü harcadığınız yiğit oğullarınız mı, kalbinizin nazlı gelinleri biricik kızlarınız mı, varlık sebebiniz anneniz veya babanız mı olsun? Belki de aslan oğlunuzun eşi, vefalı gelininizin, veya oğullarınızdan biri olacak kadar size yakın olmuş sevdiğiniz damadınızın yanınızda olmasını istersiniz.
Kim bilir belki de o son veda da yanınızda her şeyi göze alarak kazandığınız paralar, altınlar, elde ettiğiniz makam, yaptırdığınız ve görenleri hayran bırakan eşsiz, emsalsiz güzel eviniz, binmeye bile kıyamadığınız, gözünüzden bile sakındığınız “ful özellikli” arabanız olsun istersiniz! Belki de siz, “Öyle şey olur mu! Benim can dostlarım var, eşim ahbabım, arkadaşım, yarenlerim var. Onlar yanımda olsun!” Diyenlerdensiniz.
Belki de siz, bütün bu alternatiflere itiraz edip ;” böyle saçma şey olur mu kardeşim! Ben, elbette o son anda yanımda Kuran okuyan hafızlar, mevlit okuyan hocalar, zikir çeken dervişler isterim!” Diyenlerden de olabilirsiniz. Biraz “radikal” takılıyorsanız ,” ben o anda yapa yalnız kalmak isterim, yanımda Kurandan ve tağuta boyun eğmemiş bir kaç arkadaştan başka kimse istemem” diyen gruptansınız.
Pekiyi bütün bu sorulardan sonra esas soruya gelelim: Bu dinin baş temsilcisi, baş tebliğcisi, peygamberi, en büyük ve ilk tefsircisi, en büyük ve ile fıkıhçısı, ilk devlet başkanı, İslam Ordularının ilk ve en büyük başkomutanı, vahyin yeryüzündeki son muhatabı başımızın tacı, gönüllerin miracı Muhammed (sav) acaba son anında yanında kim olsun istemiş? En yakın arkadaşı mağara yoldaşı, hicret ve sohbet haldaşı, kayın pederi Ebubekir Sıddik efendimiz mi? Adaletin timsali, İslami öfkenin sembolü Ömer efendimiz mi? Kılıcını Allah’a adayan “Seyfullah” lakaplı aslanlar mı? Haya timsali, peygamberin damadı Osman zinnureyn efendimiz mi? “Allahın aslanı” “ilmin kapısı” amca oğlu, ilk çocuk Müslüman, Haydarı kerrar Ali efendimiz mi…? Hayır hayır bunların hiçbiri değil. O, bu büyük anda, “refiki alaya (büyük dosta) diye son sözünü söyleyeceği (söylediği) zamanda eşi Aişenin evinde idi. yanında da Sevgili eşi, Hz Ebübekir efendimizin kızı, müminlerin annesi Hz Aişe (r.anha) annemiz var idi. O yüce peygamber, Allaha yükseleceği son anda, başı Aişe (r.anha) annemizin dizinde imiş. Yeryüzünün en büyük insanı Allahın son elçisi Peygamberimiz (sav) Hz aişe yanında olduğu halde sonsuzluğa adımını atmış.
Türkiye gibi Müslüman bir ülkede hanımların eşleri tarafından sıkça, dövüldüğü, öldürüldüğü bir dönemde Peygamberimize ait bu bilgi çok ilginç ve çok manidar değil mi!!?
Not: Bu yazıyı, Nuredddin Yıldız Hocanın bir vaazını dinlerken yazmaya karar verdim. Hepimizin defalarca okuduğu, tekraren dinlediği "Peygamberimizin son anları" hadisesindeki bu küçük ayrıntı beni çok etkiledi. Konu ile ilgili bir kitapçık kaleme alan ben, bu ayrıntıda bu günün müslümanlarına büyük bir misal olduğunu düşündüm.Yalnız, Hoca Efendi şu ayrıntıyı açıklamadı belki de gerek duymadı. Peygamberimiz ölürken annesi, babası, kardeşi, oğlu hayatta değildi. En yakın akraba olarak, eşleri, biricik kızı Fatıma, damadı Ali kerremellahü veche , Amcası Abbas hayatta idiler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.