Demliyazılar
Seçim öncesi verilen sözler unutuldu mu?
Mayıs ayı ve öncesi ülkemiz için çok hareketli geçti. Mayıs ayında seçime odaklanan ülkemiz siyasete doydu ve 28 Mayısta halkın teveccühünü Cumhur İttifakı kazandı. Hem Meclis’te çoğunluğu sağladı hem de Sayın Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçildi.
Ben de şahsen Cumhur İttifakını destekleyenlerden biriydim. Sistem bizi buna zorladı. Neden mi? Birincisi Tayyip Bey gibi başka bir lider olmaması, ikincisi de karşısında terörü destekleyen, icraat adına hiçbir şey yapamayacak olan ittifakın bulunması.
Hal böyle olunca vatanını seven, teröre mesafeli olan irade başa geçti.
Ben şahsen Cumhur ittifakını desteklerken beklentilerim vardı.
Mesela terör ile ilişkisi olanlara karşı yaptırımların arttırılması. Meclis’imizde hâlâ terörsevicilerin olması, onların bitmek bilmeyen bu tavırlarına karşı hiçbir şey yapılmaması zoruma gitmekte.
Daha geçenlerde bebek katilini savunan, ona sempatik cümleler kuran birinin hapse atılması güzel bir hareket ama bebek katilini savunan ve ona sempatik cümleler kuran kişiyi destekleyen kişilere duyarsız kalınması da çok düşündürücü.
Ben öyle bir yaptırım istiyorum ki, bebek katili için “sayın” kelimesini kullanan bile olsa hemen bir ceza verilmeli. Hatta terör örgütlerine terör diyemeyecek kadar cesareti olmayan insanlara da gözdağı verilmeli.
Ama şu an 28 Mayıs öncesi havanın aynısı var. Değişen bir şey var mı, yok.
Ne demişti Sayın Başkan 15 Temmuz darbe kalkışması sonrası, “İdamı getirin, hemen imzalarım.”
Koskoca 7 senede Sayın Başkan’ın önüne o dosyayı getirecek bir delikanlı bulunamadı mı yüce Meclis’te?
Eğer çocuklara tecavüz edilerek öldürülüyorsa, kadınlar katlediliyorsa, cinayetler eskisinden daha fazla yapılıyorsa bunun en büyük sebebi idam gibi bir cezanın/kurtuluşun olmaması.
Evet, idam sosyal bir kurtuluştur.
Eğer sen idamı getirmezsen, herkes alternatifler aramaya başlarlar.
Herkes kendi kanununu getirir.
Bu ülkeye en kısa zamanda idam gelmeli.
Kadın cinayetleri neden bu kadar arttı?
Bunun sosyolojik bir araştırılması yapıldı mı?
Erkekler sadece potansiyel suçlu addedildiği için bu olayların hiç araştırılması yapılmak istenmedi.
Kadınların sadakati hiç ölçülüyor mu?
Kadın evli ve evli adama kaçarken kocasının her türlü çılgınlığı yapacağı düşünülmüyor mu?
Erkek fıtrat olarak namus konusunda çok hassastır. Ama Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının her daim kadının yanında yer alması çözüm değildir. Erkeğin de yanında yer alması gerekmiyor mu?
Kadın her türlü çirkinliği yapacak, sonra boşanacak, üstüne üstlük boşanmış olduğu kocasından da nafaka alacak. Bunu hangi erkek kabul edebilir?
Sen hem zinaya yaptırım yapmayacaksın hem de kadını kollayarak kocayı ezeceksin.
Tez zamanda zinanın Meclis’te tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Yine sosyal bir vakıa olan sokak köpekleri konusunda herhangi bir gelişme var mı?
Maalesef yok.
Hayvanseverler kızacak diye insanlar köpeklere tabir-i caizse yem yapılacak.
Allah aşkına söyler misiniz, dünyanın neresinde böyle bir durum var?
Hayvanları sevmek demek, onları doğal ortamına götürmek demek.
Köpekleri şehirlerde besleyerek onlara iyilik yapılırken insanlara da kötülük yapılmıyor mu?
Bu konuda hükümet kesinlikle sınıfta kaldı.
Halbuki ülkemizdeki belediyelerin kahir ekseriyeti Ak Parti’de olmasına rağmen hâlâ bu olaylar oluyorsa ben suçun büyüğünü hükümette bulurum.
Bunlar şu ana kadar sosyal çözümsüzlükler.
Ya seçim öncesi verilen sözler?
En başta emekli zamları?
Ne söz verilmişti emekliler için?
Kademeli maaş artışı.
26 Mayısta zamanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, emekli maaş zammı hakkında neler söylemişti?
"Yasal prosedürde emekli maaşları Temmuz ayında düzenleniyor. 7 bin 500 lira yaptığımız sıra yoğun ve haklı şekilde gelen talep vardı. 7 bin 500 lira yaptığımızda yaklaşık 9,5 milyon insan istifade etti. Bizim emekli olan insanlarımız yaklaşık 15 milyon. Bundan istifade edemeyen, prim ödemiş insanlar var. Onlardan yoğun talep geldi. Sayın Cumhurbaşkanımız katıldığı programda onlarla da ilgili düzenleme yapacağız. Temmuz ayında bütün bunları yeniden değerlendireceğiz. Ödediği prim dikkate alınarak kademeli olarak artış olacak."
Bu verilen söz yerine getirildi mi?
Hayır.
Cumhur İttifakının oy deposu emekliler değil miydi?
Emeklilerdi.
Çünkü emekliler yaşları itibariyle darbeleri görmüş, CHP’nin yaptıklarını unutmamış ve ondan dolayı alternatif olarak Cumhur İttifakına oy vermek zorunda kalmış.
Buna karşın memurlara verilen sözler yerine hemen getirildi.
Halbuki Cumhur İttifakına memurlardan emekliler kadar oy çıkmamıştır. Bu bir gerçek.
Demek ki Hükümet emeklileri çantada keklik görüyor.
Büyük bir yanılgı içinde Hükümet.
Eğer emeklilere verilen sözler yerine getirilmezse ya sosyal bir patlama olur ya da yerel seçimlerde emeklilerden kimse sandığa gitmez.
Hükümetin diğer bir büyük hatası kira artışlarıyla ilgili.
Hükümet bir yıldan fazladır işin kolayına kaçarak kira artışlarını %25’e sabitledi.
Zincir marketlerde her gün etiketler değişirken, vergiler artarken, ekmeğe zamlar gelirken, konut satışlarında fiyatlar uçarken, su fiyatları artarken evsahiplerinipotansiyel suçlu kabul etmek hangi vicdana sığar?
Düşünün bir binada iki daire. Birinin kirası 8 bin TL, diğerinin ise 4 bin TL.
Durum böyleyken büyük bir sosyal sıkıntı olmaz mı?
Eğer bölgesel kira fiyatları belirlenmezse, yukarıda anlattığım gibi uçuk farklar olursa biz daha çok televizyonlarda ev sahibi kiracı haberleri görürüz.
Hükümet enflasyon düşüyor diyor ama bitmek tükenmek bilmeyen zam furyaları devam ederken bu açıklamalara kim itibar eder?
Devlet şu anda devletliğini yapamıyor?
Zincir marketlerde tekelleşme varken devlet bu konuda neden sessiz?
Eğer devlet elini masaya vuramıyorsa o devlet olamaz.
Daha işçiye, memura, emekliye yapılan zam cebine inmeden marketlerin fahiş fiyatları etiketlere yansıtması bunun en büyük örneği.
Sonuç olarak şu an hükümet alternatifsiz balyozu ile ele geçirdiği iktidarı, yine o balyozla emeklileri, vicdanlı ev sahiplerini, dürüst esnafı ezmekte.
Buna karşın da gıda mafyasına, kira mafyasına, köpekseverler mafyasına, feministler mafyasına sessiz kalmakta.
Bu böyle devam ederse yukarıda bahsettiğim gibi ezilenler ya sandığa gitmezler ya da sandıkta bu ezilenler kendi balyozlarını vururlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.