Eyüp YILDIRIM
Saraybosna Sevgilim
Grbavica filmini izleyenler bilir, son sahnede zaten siz gözyaşlarına boğulmuşken bir de fonda çalan şarkı ayrı bir koyar insana... Ağzınızda ise o güzel şarkıdan iki sözcük takılakalmıştır size o duygu selini tekrar tekrar yaşatan; Saraybosna Sevgilim. Savaş yoktur filmde, yaşanan vahşet de. Ama, Boşnak-Hırvat-Alman ortak yapımı film küçük bir çocuğun maruz kaldığı travmayla yüzünüze tokat gibi çarpar o vahşetin etkisinin hala ne boyutta sürdüğü gerçeğini.
***
Evet, daha dün gibi yakın bir zamanda Avrupa’nın orta yerinde tüm dünyanın gözlerinin önünde yaşadı bu şehir, insanlıktan utandıran acımasızca vahşeti. İnsan hakları, medeniyet projeleri suspus! Yardımsever vicdan sahipleri bilmem hangi şirin hayvanın sorunlarına odaklamıştı objektiflerini. Saraybosna’da da güneş doğuyordu elbet ama o da lanet okuyordu ırkçı çetnik postallarının güzeller güzeli şehre ve o şehrin güzel insanlarına yaşattığı acılara...
Savaşa meydan okuyan, savaşla dalga geçen insanları, savaş sırasında ne makyajını ne kahvesini ne de hayatın diğer ayrıntılarını es geçmemeleri şaşırtır sizi. Kimisi bunu savaşın getirdiği yıkımın sonucunda oluşan travmaya bağlasa da öldürülürken dahi hayatı hakkıyla yaşamak da ne demektirin cevabını vermektedirler adeta.
Şehir daha gitmeden özletir size kendini, ünlü müzik gruplarından Kulturshock’un da dediği gibi “sen ve ben sevgilim iki ayrı ülkede kaldık şimdi”. İstanbul’a söylenen sözler burda da karşılığını bulur elbet. Şair ve yazar Ebubekir Duman der ki “İnsan Allah’a inanır ve Saraybosna’yı sever.” Ya da bir güzel insan Hakan Albayrak çıkar ve kocaman yüreğiyle iki halkın karşılıklı içten, yalansız sevgisini ustaca kullandığı kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerde bir adım öteye gider ve eyleme döker. Ve bir belgesel çekilir: Saraybosna Sevgilim.
Şehirin merkezine gittiğinizde, aynı İstanbul gibi tarih ve modernitenin bir arada varlığını hissedersiniz. Başçarşı’da kendinizi yurdumuzdan bir köşede hissedersiniz.
Nasıl ki İstanbul lale ile anılıyorsa bu şehir de beyaz zambaklarla süslüdür.
Erciyes dağını gördüyseniz, tüm şehrin etrafının onun gibi yüce dağlarla kaplı olduğunu hayal edin, o dağların ortasında beyaz zambaklı gelinliğiyle bir ova bulacaksınız, ortasından ışıl ışıl Miliçka nehri geçen. Ki yemyeşil bir cennet yapmıştır şehri.
Bu güzel şehir hakkında ne kadar anlatılsa eksik kalacaktır daima, gönlümüzde ise şehire ve şehrin halkına sevgimiz onların acılarını engelleyemenin arıyla belki biraz mahcup ama ebedi olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.