Meltem KAVAK
Rüzgarın Başak İle Dansı
Duyguların savrulduğu günlerdir bayramlar. Tıpkı rüzgarın başak ile dansı gibi bir ileri, bir geri…
Geçmişe gidersiniz, birden içinde buldunduğunuz anda kaldığınızı fark edersiniz.
Çocukluk, gençlik, yaşlılık adeta film şerifi gibi gözünüzün önünden geçer tüm yaşanan anılar. Hüzünlü anları bile hafif bir yüz ifadesi ile gülümseme bırakmak hayata, ardından “Vay be” demek. İnsanın üzerine düşen bir görev gibi gelir.
Çocukken yaşanılan anılara mı takılsam, içinde bulunduğumuz anıları mı hafızaya yazsam diye düşünse de belleğimiz, geçmişin hüzün kokan anıları ağır basar galiba.
Kaybedilenler anısına hüzünlenmek, doğmamışlar adına mutluluk duymanın anlamını düşünmek bizimkisi.
Yaşamın tüm güzelliklerine şükür ile yaklaşmakta bulur insan huzuru…
Dudaklardan dökülen şükür nidaları ile savrulmak yollara
Nereye gideceğimizi bilerek yaşamak
Her adımda şükretmek Yaradan’a
Önce gözlerimiz için sonra burun için sonra dudaklardan dökülen kelimeler için…
Sonra iki soru gelir akla
Ruhu ölmüşler arasında yaşamak mı zor olan?
Yoksa bedenen dünyada ayrı kalanlardan uzak yaşamak mı asıl olan?
İki hayat arasında asılı kalmak
En güzel olanı da fatihalar arasında aminlere karışmak.
Gün için de savrulan insan ve yaşananlar. Bizimkisi topraktan gelen insanın tekrar, toprak ile bütünleşmelerine şahit olmak ve sonrasında bayramlar bayram ola deyip, aminlere karışmak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.