Lütfi AYHAN
Ramazan Birbirimizi Değil Günahları Yakma* Ayı Olsun!
İslam Dünyası bir Ramazanı daha savaşla, ölümle, kanla. kardeş kavgasıyla, göçle...Kısaca perişanlıkla yaşıyor. Türkiye'de yaşayan bizler, bereketli , kutlu ve huzurlu bir Ramazanı daha idrak ediyoruz. Huzurlu kelimesini özellikle kullandım. İslam dünyasına bakınca huzurun anlamı bir kat daha değer kazanıyor çünkü. Huzurla ramazan geçiren İslam ülkelerinden biri de şimdilik biziz. Rabbım huzurumuzu daim ederken, iç savaşın sürdüğü, mezhep çatışmalarının zirve yaptığı, etnik kargaşanın şaha kalktığı İslam ülkelerini de bu vahim durumdan tezden kurtarsın. "Günahları yakan" anlamı taşıyan ramazan, komşu, kardeş ülkelerde mecazi, anlamda değil gerçek anlamda Müslümanların yandığı bir zaman dilimi oldu sanki. Geçen bir ajansın haberinde yazıyordu:" İslam dünyasında bir günde savaşlardan dolayı ölen insanların sayısı 600 den fazla" İşin garibi Filistin hariç bu ölümler hep kardeş kavgasından oluyor. Başta Suriye olmak üzere Irak , Afganistan, Pakistan... ölümlerin en çok olduğu ülkeler. Kafirle cihat eden, eli kanlı emperyalistlerle savaşan İslam ülkesi hiç yok. Saddam, Kaddafi, Mübarek, Esed gibi diktatörler hep kendi vatandaşları ile mücadele ederler, başta İsrail olmak üzere bir tek kafir devletle savaşmazlardı. Onlar devrildi gitti. Onların devamı olan yönetimlerde aynı zulme devam ediyorlar. Körfez ülkeleri, İran, Pakistan Türkiye, Endenozya, Fas, Malezya,Suud... 52 İslam ülkesinden cihat emrini yerine getiren var mı? Yok. Bundan dolayı olsa gerek maalesef Müslümanlar zillet ve perişanlık içinde yaşıyorlar. Küffarın gözünde Müslümanlar " eline vur ekmeğini al!" kategorisinde insanlar olarak görünüyor. ..İç kargaşalar, tembellik, eğitimsizlik, düzensizlik, plansızlık, kimliksizlik İslam Dünyasının bu perişanlığının baş müsebbipleri.
Kadim Başkentte Ramazan
Bu ramazanda böyle olumsuzlukların yanında gönlümüzü biraz ferahlatacak hadislerde yaşıyoruz tabi ki. Yıllar önce ramazanlar medyada ve devlet nezdinde pek sönük geçerdi. Tek ekran TRT' nindi ve orada günde 15- 20 dakika İftara doğru diye bir program yapılır bu programda da dinin daha çok temizlik, iyi kalplilik gibi lise öğrencilerinin yazdığı kompozisyon seviyesinde sunumlar, konuşmalar yapılırdı. Şimdi öyle mi ya? Başta TRT olmak üzere onlarca özel kanal, saatler süren çok seviyeli pek renkli iftar ve sahur programları yapıyorlar. Değişik kanallar meşhur Hocalarla çıkıyorlar seyircinin karşısına. (Rabbim tesirini halk eylesin)
Konya'da yaşayan bizleri gururlandıran ve adı "Selçuklu Belediyesi ile ile kadim başkentte sahur/iftar vakti" olan, KON TV de yayınlanan çok güzel ve pek hoş bir ramazan programı var. Engin Noyan Beyefendinin samimi ve hoş sohbet sunumuyla renklenen program dikkat çekici konu ve konukları ile tarihte kaybettiğimiz zamanları telafi eder nitelikte. Geçen akşam Münip Beyi seyrederken benim bir kaç kez üzerinde durduğum bir konuyu işlemesi kendisini daha candan dinlememe vesile oldu. Münip Beyin, "Nerde o eski ramazanlar" söyleminin bir masaldan ibaret olduğunu, bunları dile getirenlerin özledikleri ramazan anlayışının Türkiye'deki azınlıkların ve biraz da dine soğuk duran kesimlerin söyleminden başka bir şey olmadığını üstüne basa basa zikretmesi bende harika duyguların yeşermesine neden oldu. Giyimi ile,(bizim kültürümüzün libaslarını giyiyor. Bir çok din profesörünün kıravattan vazgeçemediğini düşünürsek Münip beyin kıyafeti ile verdiği mesajın değeri daha iyi anlaşılır) tavırları ile (iiçten samimi , ) konunun daha iyi anlaşılması için tiyatro kabiliyetini kullanarak önemli cümleleri tekrarlaması ile işlenen konunun hem daha iyi anlaşılmasını sağlıyor hem de ağır konuları bile dinlenir hale getiriyor.
Bir Konyalı olarak Selçuklu Belediye başkanına ve belediye çalışanlarına teşekkür ederken Engin Noyan Beyefendi ve Kon Tv yide tebrik ediyorum.
Barış dolu, kardeş kanından, dost ateşinden, dindaş mermisinden, mezhep çatışmasından, etnik kavgalardan sıyrılmış daha huzurlu ve daha güzel Ramazanlarda buluşmak dilek ve temennisi ile.
---------------------------------------------------------
*Âlimlerin çoğunluğuna göre Ramazan, رَمَضَ ra-ma-da kelimesinden alınmıştır: رَمَضَ / يَرْمِضُ / رَمَضًا
Ramad (رَمَضٌ); (aşırı sıcak sebebiyle taş ve toprak için) kavrulma, yanma. Güneşin şiddetli ısısından dolayı taşların son derece kızması, anlamına gelir.
Bu şekilde güneşten yanmış pek kızgın yere de, "ramdâ" (رَمْضَاء) denir.
Dolayısıyla Ramazan, ramdâ'dan yanmak anlamında, ra-ma-da fiilinin masdarıdır. Yani "kızgın yerde yalın ayak yürümekle yanmak" demektir.
رَمَضَتْ قدَمُهُ (Ramada't kademuhu) denilir ki; yani "kızgınlıktan ayağı yandı" demektir.
"Ramazan" kelimesinin öncesine "Şehr" (ay) muzâf yapılarak "Şehr-i Ramazan", bu aya özel isim yapılmıştır. Çünkü bu ayda açlık ve susuzluk hararetinden ıztırap çekilir. Yada oruç harareti ile günahlar yakılır.
Yanmak, kavrulmak anlamlarından gelen, Ramazan ayında, yaz sıcağında yanarken, günahlarımızın yanıp yok olmasını; bizim de yanıp, olgunlaşıp kemâle ermemizi diliyoruz.
“Ramazan” kelimesi, anlamı itibariyle, yaz aylarında, sıcakta, günlerin en uzun olduğu vakitlerde, Allah için oruç tutmanın sevabının ve kişiyi günahlarından arındırıp, olgunlaştırmasının ziyadeli olduğuna işaret etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.