A.Kerim KARAAĞAÇ

A.Kerim KARAAĞAÇ

RAB’BİMİZLE ARAMIZ NASIL?

Verilmiş olan şu ömrü, neden “hiç bitmeyecek”, neden “sahip olduğumuz her şey hep bizde kalacak” zannediyor ve hiç kendimize çeki düzen vermiyoruz?

Neden, kefeni hiç üstümüze yakıştırmıyoruz? Musalla taşı, dört kişinin omzunda toprağa indirilmek ve toprağın altı bize o kadar uzak ki, bunların bizimle uzaktan yakından hiç alakası yok, sanki biz yalnız bu dünya için geldik.        

Öyle değil mi? Çoğumuz, Allah'ı (cc) Cuma günleri mescide sığdırmaya çalışmıyor muyuz? Belki cuma gecesine, çok nadiren kalkılabilirse, yatağın sıcaklığından feragat edilebilirse sabah namazlarına....

Ama O Allah’ı, hastalandığımızda, zayıflıklarımızda, doğal afetlerde, kısaca zorda ve çaresiz kaldığımız her yerde hemen etrafımızda olsun istiyoruz.... Ve, hiç şüphesiz, en çok da ölümün hatırlandığı cenazelerde.

Maalesef, biz Allah'tan (cc) bunları beklerken, Allah’ın (cc) bizlerden kati olarak istediği farzlarda bile, işten, oyundan ve hayatımızdan bir parça ayırmaya neredeyse hiç zamanımız yok...
Çünkü...
“Her zaman işlerimizi kendimiz halledebiliriz” düşüncesi hayatımıza girmiş. Ya da açıkça söylersek o zamanlarda hâşâ Allah'a (cc) ihtiyacımız yok sanki. Allah (c.c.) bizi, O'nun hayatımızda ilk sırada olmaması sebebiyle, bunu böyle kabullendiğimiz yer ve zamanların varlığı sebebiyle affetsin.  
O'nun, bizim için yaptıklarını daima hatırlayacak zamanlarımız olmalı.

“Evet, benim var olma ve kurtulma kaynağım olan ALLAH'ımı (cc) çok seviyorum. Beni her gün ayakta tutan O’dur. O'ndan başka sığınılacak kapı tanımam. Ben O’nsuz hiç bir şeyim….”  Diyebiliyor musunuz?

Eğer Allah' ı seviyorsanız ve O'nun, sizin için gerçekleştirdiği muhteşem şeylerden utanmıyorsanız, yalanlar uydurmaya ve söylemeye devam ediniz. Gerçekleri söylemek neden bu kadar zor, aynı zamanda yalanları söylemek de bu kadar kolay acaba?

Neden namazlarımızı hemen yuvarlayıveriyor, camiden bir an evvel çıkma telaşında oluyoruz? Allah'ın (cc) emir ve yasaklarına itaat en büyük vazifedir bizlere. Karşılıksız alabileceğimiz en iyi hediye namazımızdır, Hem masrafsız ve ödüller de muhteşem olmasına rağmen.

Ne gariptir, ALLAH'a (cc) inandığını söyleyip de şeytanın peşinden gitmemiz. Allah'ın bizim için ne düşündüğünden çok, insanların bizim için ne düşündüğüne önem vermemiz ne gariptir değil mi?
Sizin adalet terazinizle ne kadar adil görünüyor bu durum? Her şeyden önemlisi, ne kadar daha yaşayacağımızı sanıyoruz!!!! Ölenlerden hiç ibret almayacak, yaşanan şu kısa hayatın bir sonu olduğunu düşünmeyecek ve kefeni hiç üstümüze yakıştırmayacağız, öyle mi? Bu ne acıklı bir durumdur böyle Allah(c.c.) aşkına.  

Bir koşturmadır hayatımız akıp gidiyor. "Yahu.. ben bu dünyaya niye gelmiştim?" sorusunu kendimize sık sık sormaz ve gereğini yapmazsak, yarın orada yazık olur bizlere.

“Allah(c.c.) yar ve yardımcımız olsun” diye hep dua ederiz. Bu duanın havada kalmaması için sözlerimiz de, işlerimiz de Allah(c.c.)’ın istediği şekilde olmalı ki, Allah(c.c.) yar ve yardımcımız olmalı inşallah. 

Necip Fazıl rahmetlinin birkaç cümlesini aktarayım;

“Bu hayatı fazla önemsemeyiniz, nasıl olsa içinden sağ çıkamayacaksınız.”

“Armut deyip geçmeyin, onun ilk hecesi çoğu kişide yoktur!”

“Dünya güzel olsaydı, doğarken ağlamazdık. Yaşarken temiz kalsaydık ölünce yıkanmazdık.”

“Adam olmak cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir.”

“Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen; Hem yolunu kaybedersin, hem dostunu!”

“Camiye dikey olarak gel, yatay olarak zaten geleceksin.”

“Dinde zorlama yoktur, insan özgürdür elbette! İsteyen bu dünyada pişer, isteyen ahirette.”

“Haram kazanılan aş, aştan sayılmaz… Hak için akmayan yaş, yaştan sayılmaz”

“Kişi, başım var diye övünmesin, secdeye varmayan baş, baştan sayılmaz…!”

“Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil demektir”.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.