Putin, uluslararası sistemin neresinde?

Rusya Başbakanı Putin’in Ankara’ya gelişi hem içeride hem uluslararası arenada çok büyük ilgi gördü. Yazılıp çizilenlere bir göz atayım deyince karşıma iki yüzden fazla haber ve yorum çıktı.

Doktorasını “Türk Sovyet ve Amerikan ekonomik ilişkileri ve bunun dış politikaya yansımaları” üzerine yapmış biri olarak, bu ilgiyi normal buluyorum.

Tezimde, Soğuk Savaş döneminde NATO’nun uç karakolu pozisyonundaki Türkiye’nin sistemle arasının açıldığı Kıbrıs çıkartması ertesinde, bizi Batı’ya karşı daha güçlü kılma amacıyla Sovyet yatırımlarının o dönemin stratejik sektörlerine yöneldiğini görmüştüm... ABD yatırımları ise daha ziyade iç pazarı genişletmeye yönelikti.

***

Tez çalışmam sırasında, gene Soğuk Savaş döneminde, bizdeki askeri darbelerle dış politika arasındaki birebir bağlantı da dikkatimi çekmişti.

Çok hızlı kalkınmak isteyen ama bunun için gerekli ekonomik kaynakları da yaratmaya hamle etmeyen Türkiye, Batı ile ekonomik olarak dalaştıkça Sovyetler’e yanaşıyor, o da darbe getiriyordu... Rahmetli Adnan Menderes parasızlıktan bunaldığı bir sırada tam da Sovyet ziyareti arifesinde devrilmişti.

Son kırk elli yıllık geçmişimizin Rusya ilişkilerini kestirmeden böyle özetleyebiliriz.

***

Geçenlerde yazdığım “Ergenekon’u Nabucco mu yakalattı?” başlıklı yazımda, Ömer Taşpınar’dan yaptığım alıntı da bu durumu vurguluyordu:

“Son yıllarda hem AB hem de ABD ile ilişkilerinde zor dönemler geçiren Türkiye’nin Rusya ile büyüyen ticaret hacmi ve iyi giden ikili ilişkileri Washington’da gözden kaçmıyor. Asıl merak konusu ise, gelişmekte olan bu Rusya-Türkiye ilişkisinin ticaret ve ekonomi dışında bir anlam taşıyıp taşımadığı.

...Washington’un Kafkaslar ve Karadeniz’de en son görmek istediği şey, Türkiye ile Rusya arasında işbirliğinin uzun dönemde Amerika’yı bölgeden dışlayacak bir ‘stratejik ortaklığa’ dönüşmesi.

Zaten tam da bu nedenle Washington açısından Nabucco projesi son 10 yıldır gittikçe gelişen Rusya-Türkiye ilişkilerini bir nebze olsun dizginleme boyutu da taşıyor.”

***

Soğuk Savaş sona ereli epey oldu.

Peki, şimdiki durum nedir?

Galiba bunu en iyi, Beyaz Saray’ın eski güvenlik danışmanı Brezinski, yeni dönemde ABD’nin Avrasya’daki çıkar oyununun koordinatlarını verdiği “Büyük Satranç Tahtası”nda resmediyor.

Rusya’nın süper devlet olma geleneğinden dolayı var olan reflekslerini işlevsiz bırakmak için ABD’nin Rusya’yı sürekli modernleşmeye ve pastadan aldığı payı büyütmeye zorlamasından söz ediyor... Amaç, Rusya zenginleşsin ama “süperlik” rolünü oynamaktan vazgeçsin.

Sanırım bu çerçeveyi hem en iyi anlayan, hem de en iyi kullanan adam Putin...

Ama ağsız bir trapezden farkı olmayan bu rolü oynamanın güçlüğünü de teslim etmek gerek.

***

Dünkü gezi çok dikkat çekti.

Çünkü yakın tarihimizde Türkiye, Batı ittifakında başı ağrıdıkça Sovyetler’de derman aradı.

Ayrıca, Putin uluslararası sistemin sınırlarında gezip dolaşarak gücünü ve payını artıran bir lider... Bunu yaparken, “sınırı aşıp” Soğuk Savaş Dönemi’ne rücu edebileceği ihtimalini de hep taze tutuyor.

AK Parti iktidarının Batı ile ilişkilerinin, siyasi kültür nedeniyle zaman zaman rekabete uğramasını da bu analize katarsak, dış dünya açısından dünkü buluşmanın taşıyabileceği anlamlar daha da ilginçleşir...

***

Ama dünkü Putin ziyaretini güncel pratik sonuçlar açısından değerlendirirsek...

İki ülke de yapması gerekeni yaparak çağın büyük değişiminin yarattığı çamurlu ve kaygan zeminde zaman zaman birbirlerine tutunarak, zaman zaman da birbirlerine çarparak aynı coğrafyada pratik bir şekilde yol almaya çalışmakta.

Yeryüzü karmaşası içinde aynı bölgede olmaktan gelen ortak çıkar refleksi de zaten bunu gerektirmekte.

Ne ki bunun, yapısı, geçmişi ve özellikleri nedeniyle çok ilginç ve dikkat çekici bir ilişki biçimi olduğunu da teslim etmek gerek.

Putin’in bir günlük çalışma ziyareti de bu nedenle çok dikkat çekti zaten...

Önceki ve Sonraki Yazılar