Post-Erbakan süreci: Volk İslâm'ından medeniyet fikrine...

Saadet Partisi (SP), hafta sonunda önemli ama sancılı bir kongre geçirdi; SP, bu kongreyle post-Erbakan sürecine fiilen girmiş oldu.

Kongre'de yaşanan ve "millî görüş" geleneğine yakışmayan tatsızlıklar, çıkar çatışmaları ve hesaplaşmalar, Numan Kurtulmuş'u ve SP'yi post-Erbakan sürecinde zorlu bir geleceğin beklediğini gösteriyor.

Medyanın kongrede yaşananları gereğinden fazla büyüterek ve manipüle ederek verdiğini söyleyebiliriz; ama öte yandan kongrede yaşananların, medyaya gereğinden fazla malzeme verdiğini de.

Numan Kurtulmuş'u yeniden genel başkan seçtiren listede, "kurucu babalar"a biraz haksızlık yapıldığı gibi bir izlenime sahibim: Bunun başlıca nedeni, "kurucu babalar"ın insaf ölçülerini aşacak ölçüde SP'yi neredeyse bir "kabile partisi"ne, davaya samimiyette sadakati, lidere sadakatte samimiyete dönüştürecek kadar "sevimsiz" bir karşı liste hazırlamış olmaları olabilir. Daha başka nedenler de olabilir... Ama post-Erbakan sürecine geçisin daha suhûletle, daha kardeşâne, daha yapıcı, Erbakan'ın ve arkadaşlarının miraslarını, emeklerini gözardı etmeyecek bir şekilde gerçekleşmesini sağlayacak bir yol, bir yöntem izlenebilir/di.

***

Böyle bir tablonun oluşmasında insaf, izan ve kardeşlik ölçülerini aşan, genç kuşakların önünü bir türlü açmaya yanaşmayan katı, bildiğini okuyan, opaque'leşmiş / donmuş yapının, kabile mantığının çok belirleyici rol oynadığını biliyoruz. Katılaşan bir şeyin bir gün zorunlu olarak buharlaşacağını bilmek gerekiyor/du.

"Küçük olsun bizim olsun" ve lidere sadakatte samimiyet ilkelliğinin yansıması olan bir kabile mantığının SP'yi esir aldığını, Fatih Erbakan'ın yeni bir olağanüstü kongre toplamaya kalkışması ve "Numan Kurtulmuş özür dilese bile aday olamaz" diyecek kadar densiz açıklaması çok iyi gösteriyor. Numan Kurtulmuş, Fatih Erbakan'ı aslâ muhatap almamalıdır. Fatih Erbakan ve onu gaza getirenler, millî görüşü, büsbütün bitirecek bir intiharın eşiğine sürüklediklerini görmeliler.

Benzer bir "katılaşma"nın "kurucu babalar"a karşı takınılan, kökleri biraz önce zikrettiğim yapıya tepki olarak patlak veren Numan Bey'in çevresinde de gözlendiği gibi bir izlenime sahibim. Numan Bey, partinin başına geçmeden önce, kuşatılmaya başlanmıştı: Bunun Numan Kurtulmuş gibi saygın, kişilikli, asil ve entelektüel donanımı bakımından bütün parti liderlerine fark atan bir liderin ufkunu, hareket alanını daraltacağını düşünüyor ve açıkçası üzülüyordum.

***

"Tasfiye" edildiği zehabıyla zil çalıp oynayan medyaya bakarak Erbakan'ı değerlendiremeyiz. Erbakan, Türkiye'nin yalnızca siyasî hayatına değil, sosyolojik ve kültürel hayatına da İslâm'ı vazgeçilmez bir şekilde girdirmiş öncü bir liderdir. -28 Şubat sürecinin patlak vermesindeki rolü bir tarafa bırakılacak olursa- başbakanlık dönemi, sonradan hasımlarının da açıkça itiraf etmekten çekinmedikleri gibi, Türkiye'nin ekonomi ve dış politika bakımından en iyi yönetildiği ve Türkiye'deki vesayet sisteminin aktörlerinin, adreslerinin ilk kez deşifre edildiği dönemlerden biridir.

Ayrıca Erbakan'ın geliştirdiği D-8 projesi, Cumhuriyet tarihinin en büyük projesidir: Dünyanın daha âdil, daha hakkaniyetli, daha barışçıl bir dünyaya dönüştürülebilmesinin kilometre taşlarını ve yol haritasını oluşturan geleceğin dünyasının projesidir D-8.

Ama son tahlilde, millî görüş hareketi, volk İslâm'ının ötesine geçememiş, Türkiye'deki entelektüel İslâmî birikimi harekete geçirmeyi başaramamış; üstüne üstlük de, bu birikimi su gibi harcadığını bile görememiştir. Mesela Yeni Devir, bu bağlamda Cumhuriyet tarihinde İslâmcıların entelektüel birikimlerini yansıttıkları, geliştirdikleri ve yaygınlaştırdıkları ilk özgün platform olmuştur ve Erbakan'ın bu projedeki rolü takdirle anılsa bile, Yeni Devir'i vücut buldurtan ortam Bediüzzamanların, Necip Fazılların, Sezai Karakoçların, Cemil Meriçlerin, Nurettin Topçuların temellerini attıkları İslâmî fikir, sanat ve edebiyat "aura"sıdır. İşte "millî görüş" bu "aura"nın kıymetini bilememiştir; o yüzden Yeni Devir'i, bugün bir ilan gazetesi olarak yayımlayarak "bitkisel hayat"a mahkûm etmiştir.

Numan Kurtulmuş, partiyi, kabile savaşlarından ve mantığından kurtarabilirse, millî görüş hareketini, volk İslâm'ından kurtarıp uzun vadeli bir medeniyet projesine inkılap ettirebilecek bir eşiğe taşıyabilir. Bunun yolu, kısa vadede, örgüte ve finans kaynaklarına hâkim olmaktan geçiyor. Uzun vadedeyse, Numan Kurtulmuş'un SP'sinin, hem bu entelektüel aura'yı kucaklayabilecek, hem de post-Erbakan sürecine geçişi daha âdilâne, daha vefakârâne ve daha kardeşâne bir şekilde gerçekleştirebilecek bir özgüven sergileyebilmesinden...

Önceki ve Sonraki Yazılar