Pornoya Özgürlük İçin, Yaşasın Şanlı Direniş

Daha önceleri yazmış olduğum bir yazıda anlatmış olmama rağmen, meramımı en kısa yoldan ifade etmeme yardımcı olacağına inandığımdan bir anekdotu tekrar sizlerle paylaşmama müsaade ediniz. 1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi’nden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan R. T. Erdoğan seçim vaatlerinde, Karaköy’deki genelevi kaldıracağını söyledi. Bunun üzerine Refah Partisi karşıtı olan herkes, özellikle de katı laikçi Atatürkçüler ayağa kalktı. Bu vaadin; laikliğe aykırı olduğu, Atatürk İlke ve İnkılâplarını yerle bir edeceği, özgürlükleri yok edeceği, ülkeyi karanlığa gömeceği, şeriatçılığı getireceği, Türkiye’nin İranlaştırılacağı gibi bildiğimiz bilumum argümanlarını sıraladılar. Her yerde bu konu tartışılır oldu.  Genelevin bilinenden farklı ve önemli bir görevleri varmış ve biz bunu bilmiyormuşuz. Laiklik onunla varlığını sürdürebiliyor; Atatürkçülük onunla güçlü kılınabiliyor; ülke karanlıktan aydınlığa onunla ulaşabiliyor; Türkiye, İran olmaktan onun sayesinde kurtulabiliyormuş. Ve biz bugüne kadar bunu bilmiyor, cehalet içerisinde yaşıyormuşuz.

Aslında bu noktaya kadar, burada bu anekdotu tekrar anlatmamı gerektirecek bir ilginçlik yok. Çünkü bu kesimler “Hırsızlığı ortadan kaldıracağım, yoksulları doyuracağım, ülkeyi kalkındıracağım, fabrika, yol, köprü yapacağım, insan haklarına saygının tesisi için çalışacağım, çevreyi koruyacağım, halklar arasında barışı tesis edeceğim” deseniz de, size, aynı cümlelerle karşı çıkarlar. Bunu bu ülkede artık bilmeyen yok. Bu hikâyede ilginç olan seçimlerden sonra, seçimlerin değerlendirildiği bir televizyon programında bu genelev olayından hareketle, Metin Akpınar’ın “Yahu seçimlerde, Refah Partisi’ne karşı olacağız diye, hepimiz kerhaneci olduk” demesiydi. Aslında bu kesim sadece bu olayda ‘kerhaneci’ olmamıştı. Yıllardır kendi dünyaları dışındaki insanların önünü kesmek, onlara karşı durmak için, yüzlerce olayda; bazen kerhaneci, bazen pornocu, bazen hırsız, bazen yalancı, bazen iftiracı, bazen katil olmuşlardır ve bunlardan da hiçbir zaman rahatsızlık duymamışlardır. Önemli olan kendi dünyaları, kendi menfaatleri dışındaki gelişmelere engel olabilmektir.

Bunlar “böyledir” deyip geçmek mümkün. Hiç dert edinilmeyebilir. Ancak kerhaneciliklerini, pornoculuklarını, hırsızlıklarını, yalancılıklarını, menfaatçiliklerini geniş bir medya desteğiyle öyle kavramlarla pazarlıyorlar ki, bazen tertemiz, pırıl pırıl insanları da arkalarından sürükleyebiliyor, toplumu tam bir kargaşa içerisine atabiliyorlar. Ve bu nokta da  normalde onların yanında olması beklenmeyen tipleri de, kullandıkları yaldızlı kelimelerle kandırarak yanlarına çekebiliyorlar. Bu kandırmalar da hürriyet, özgürlük, medya bağımsızlığı, barış, çevre gibi kavramlar tam bir afyon haline dönüşebiliyor.

Son günlerin tartışma konusunu biliyorsunuz: “İnternetime dokundurtmam.”

Tartışma 2 Ağustos’ta yürürlüğe girecek bir genelge üzerinden yürüyor. Genelgede kısaca; internet kullanıcıları için, çeşitli paketlerin hazırlandığı, kullanıcıların diledikleri paketi seçebilecekleri söyleniyor. Bu paketler; çocuk paketi, aile paketi ve standart paket diye isimlendirilmiş. Dileyen kullanıcı bunlardan birine abone olabiliyor. Dünyanın gelişmiş her ülkesindeki uygulamalardan biri. Çocuk paketinde bazı sitelere girişler sınırlandırılıyor, aile paketinde bu sınırlandırmalar biraz daha gevşek tutuluyor, standart pakette ise hiçbir sınırlama yok. Ve bu sınırlandırmaların tamamı da, çocukları pornodan korumak üzerinden yürütülüyor. Yani isteyen standart paket denilen abonelik üzerinden istediği porno siteye girebiliyor ve bunda bir sınırlama yok. Olay kısaca budur.

Bütün tartışma bunun üzerinden yürüyor. Yukarıda saydığım bütün ‘kutsal kavramlar’ devreye sokuluyor. Sansürcülük deniyor, özgürlüklerin ortadan kaldırılması deniyor, despotizm deniyor, insan hakları ihlali deniyor. Ve yüz binler sokağa dökülmeye çalışılıyor. Bunu da üç beş pornocu eliyle yapıyorlar. Pornoya özgürlük adına kahramanca bir direniş sergileniyor. Tabi ki kimse pornoya özgürlük adıyla ortaya çıkmıyor. Yine o malum sihirli kavramların arkasına saklanıyorlar. Bunu internete sansür olarak değerlendirenlerin büyük bir kısmı, bunun böyle olmadığını bal gibi biliyor; ancak bu durumu, seçim öncesi hükümeti karalamanın bir aracı olarak değerlendirebilmek için, kendini pornocuların safına atmak da bir beis görmüyor. Bazıları da aslında neyin ne olduğunu tam olarak bilmediği halde “adım özgürlükçüye çıksın, namım yürüsün” kabilinden “Ben de karşıyım” diyor. Her halde birileri aradan bir zaman geçtikten sonra “Yahu hükümete karşı olacağız diye zamanın bir döneminde pornocu olduk” diyeceklerdir. Bunlar için pornocu olmak çok da büyük bir sorun değil. Çünkü bu kesimler pornoculuğu da ekmek kapısına dönüştürdükleri ideolojileri adına yapıyorlar ve “amaca varmak için her yol mubahtır” diyebiliyorlar ve biz bunları tanıyoruz, biliyoruz ve de şaşırmıyoruz. Asıl sıkıntılı tipler, bunların bu amaçlarına katıklık eden zavallılar. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum