Peygamber ve Aşk

Aşk o kadar derin bir konu ki insan girdiği zaman çıkması zor.

Giren çıkamaz, çıkan da bir daha girmek istemez.

Yani iki tarafı sivri bir değnek.

Herkes aşka inanmaz ama aşksız da kalmak istemez.

Aslında insanın derinliklerinden aşkın külü var. Önemli olan o külü yeniden ateşleyebilmek.

O bir bakış da olabilir, bir dokunuş veyahut bir çift kelam.

Herkesin mutlaka aşk üzerine diyecekleri vardır; az ya da çok.

Aşk üzerine en son yazmış olduğumuz “ Aşk Acısı Zevke Dönüşürse İşte O Aşktır"  yazımıza hitaben “huzur” rumuzlu bir okuyucum bana çok güzel, çok anlamlı ve çok farklı bir yazı göndermiş.

Bunu sizinle paylaşmayı uygun buldum.

Bakalım “huzur” rumuzlu okurumuz aşka nasıl bir bakış açısı getirmiş?

Bugüne kadar aldığım yazıların içinde anlamlı olanlardan bir tanesi de bu yazınız oldu. Gerçekten okunmaya ve vakit ayırmaya değer, teşekkür ederim.

Sözlerinizin üzerine kuracak pek bir cümle yok sanırım, her şeyi güzel özetliyor ve günümüzün yaklaşımına da isyan niteliğinde gibi.

Biz ne biliyoruz ki aşk hakkında ve nasıl yaşıyoruz ki O’nu. Kiminin bakışına âşık oluyoruz, kiminin bedenine, kiminin de malına şöhretine! Hep bir faniye yürek bağlıyoruz. Ruhuna hitap etmektense gözüne hitap etmeyi seçiyoruz, ya göz eskisi gibi görmezse!

Anam aşk, babam aşk, Peygamberim aşk, Allah’ım aşk, Ben bir aşk çocuğuyum, Bu âleme aşkı ve sevgiyi söylemeye geldim.” diyen Mevlana'nın;

“Aşkın aldı benden beni

 Bana seni gerek seni

Ben yanarım dünü günü

Bana seni gerek seni

diyen Yunus'un torunlarına hiç de yakıştırılamayacak bir biçimde yaşıyoruz aşkı da, sevgiyi de. Hayatın her alanında olduğu gibi aşkı da modernleştirmişiz! Sev ama bağlanma diye kendimizce bir felsefe tutturmuş gidiyoruz. Vatan, bayrak aşkını sadece bize dokunmayacağını sandığımız yılan bir gün gelip de bize dokunana kadar görmezden gelmişiz!

Leyla ve Mecnun'dan öncesine almışız Romeo ve Juliet'in aşkını. Ferhat ile Şirin'i ezberleriz de dünyanın yaşanmış en güzel aşk hikâyesi olan Peygamber Efendimiz (sav) ile Hz. Hatice'nin aşkını görmezden geliriz! Leyla ile Mecresim_1297636324.jpgnun ya da diğerleri evlenseydi sanıyor muyuz ki aşkları dillere destan olur, günümüze kadar gelirdi! Ama Peygamber Efendimiz (sav) ile Hatice Validemizin aşkı yaşanmış, hem de yıllar boyu yaşanmış bir aşk...

''Mekke fethinin ilk günü, o karışıklık, o heyecan esnasında Efendimiz yaşlı bir hanımla karşılaşıyor, O'nun yanına gelmesini önlemek isteyenlere "Bırakın" diyor gelsin..

Sırtından abayasını çıkarıp, hanımın altına seriyor birlikte oturup bir saat kadar sohbet ediyorlar..

Aişe Validemiz merak ediyor ve sonrasında;

"Kimdi o? Neler konuştunuz?" soruyor..

Cevaba bakar mısınız?

" O, Hatice'nin arkadaşı idi, eski günleri yad ettik"

Hatice Validemiz vefat etmiş, aradan yıllar geçmiş, vefayı, sevgiyi, özlemi görüyor musunuz?

Ve o hengâmede...

Ve Hatice Validemize bakın;

Yaşı 55..

Efendimiz o sıra Hıra Mağarasında, nübüvvetten evvel ibadette..

Her gün O en Sevgili’ye yiyecek taşıyor! Her gün gidiyor ve O'nunla biraz oturuyor..

Hıra Mağarasını bilir misiniz siz? Ne kadar yüksektir ve çıkması ne kadar zordur? Bugün gençler bile çıkarken ter içinde kalırlar, çok yorulurlar.. Yaşı 55 Hatice Validemizin ve her gün Habibini görmeye gidiyor!

Yine bakiniz ki o asil hanıma, Efendimiz'den daha yaşlı olduğu için O'na üstüne evlenmesini teklif ediyor!

Düşünebiliyor musunuz?

O'nu öylesine seviyor ki, sadece O'nu mutlu edeceğini düşündüğü için "Evlen" diyor! Ama O, reddediyor, asla O'nu incitmek istemiyor..

Hanım’a bakin! Ve sevgisine...''

Hani demişsiniz ya ' ..aşık olmak kolay lakin...' diye aslında aşık olmak da kolay değil, biz sadece aşık olduğumuzu sanıyoruz...

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum