Sebahattin BİLGİÇ

Sebahattin BİLGİÇ

OY BİZİM ELLER-1

Sağlıklı yaşamı teşvik etmek, bu konuda örnek ve öncü olmak Yeşilay olarak önceliklerimiz arasında bulunuyor. İstiyoruz ki çocuklarımız, gençlerimiz kısaca halkımız bağımlılıklardan uzak bedenen ve ruhen sağlıklı yaşasın.

Sağlıklı yaşamı desteklemek amacıyla kurduğumuz Yeşilay Spor kulüplerimiz vesilesiyle birçok alanda spor etkinlileri düzenliyoruz. Bunlardan biri de Spor Kulübümüz bünyesinde Yeşilbis ( Yeşilay Bisiklet Grubu) adıyla düzenlediğimiz yurt içi ve yurt dışı turlarımız. Bacak gücümüzle efor sarf ederek hem yeni yerler görüyor, hem de hoşça vakit geçiriyoruz.

Günlük yüz km ye varan turlarda edinilen tecrübeler sonrasında artık uzun tur deneyim zamanının geldiğini düşünüyoruz. Hedefimizde Edirne’ye 200 km mesafede Gümülcine var. Daha önce Orestiada ve Dimetoka’ya bir kaç kere tur yaptık. Gümrükten çıkış ve giriş deneyimimiz yeterince oluştu. Grubun gözü daha ilerilerde. Arzumuz hem meşakkatli bir yolculuk deneyimlemek, hem de soydaşlarımızla kucaklaşmak.

Duyuruya çıkıldı, katılım listesi oluşturuldu, yol güzergahı çalışıldı, konaklama yerleri ayarlandı, beraberimizde almamız gereken malzemeler tespit edildi. On dört kişilik bir grubumuz var. Planlamalara göre her şey tamam. Bizi ziyadesiyle sevindiren ise oğlumun da aralarında olduğu dört lise öğrencisinin de tura katılacak olması. 22 Haziran Perşembe günü 06.00 da Selimiye meydanında buluşmayı tüm ekip heyecanla bekliyor artık.

Yeşilbis formaları giyilmiş, bisikletler yüklenmiş, pedallamaya hazır bir vaziyette Selimiye meydanında buluşuyoruz. İlk konaklama yerinde, kamp alanında kalmak planlandığından yüklerimiz arasında çadır ve matlarımızda hazır durumda. Sabah serinliğinde hoş beş faslından sonra arkamızda muhteşem Selimiye Camii, önümüzde harika Eski Camii, hatıra fotoğraflarımızı çekilip, Yeşilay Spor Kulübü Başkanımız Ahmet Yence’nin uğurlamasıyla Pazar kule Sınır kapısına hareket ediyoruz. 8 km lik mesafeyi heyecan ve neşeyle kısa sürede pedallıyoruz. Titizlikle göz mesafesi korunmalı.

resim1.jpg

Önümüzde kimse yok, çabucak işlemler yapılıyor, Yunan tarafına doğru hareket ediyoruz. Tampon bölgede Türk ve Yunan askerlerine selam verip Yunan Gümrüğüne ulaşıyoruz. Şimdi ekip daha heyecanlı. Buradaki işlemler de kısa sürede tamamlanıyor. Herkes girişini tamamlayıp Yunan Ülke haritasının önünde fotoğraf çekilip, ekibin azmini kontrol ediyor, sürüş uyarılarımızı tekrarlayıp yola revan oluyoruz. Ekibin öncü ve artçısı görev başında.

resim2.jpg

Zira Kastanies (Çörekköy) içinden aheste bir şekilde geçip, hafif yağmur altında pedallıyoruz. Ekip kahvaltı yapmadan yola çıktı. Planlamada Orestiada’da (Kumçiftliği) kahvaltı var. Yol üzerinde iki köyü geçip, çok güzel ve düzenli bir ilçe olan menzilimize ulaşıyoruz. Şehrin ortasında etrafında kafelerin olduğu parkta, banklara yerleşip kahvaltılıklarımızı çıkarıyoruz. Daha ilk durakta ekip dayanışması kendini gösteriyor. Herkes yanında getirdiği ikramlıkları bir biriyle paylaşma yarışında.

Bulutlar dağıldı, sıcaklık kendini hissettirmeye başladı. Önümüzde uzun bir yol var. Hemen toparlanıp, bisikletlerimize biniyoruz. Bundan sonraki durağımız bizim için önemli bir merkez olan Dimetoka. Uzun bir rampa çıkıp zirvede benzin istasyonuna ulaştığımızda soluklanmak üzere duruyoruz. Karşıda kendini bir tepeye dayamış Dimetoka tüm güzelliğiyle gözüküyor. Sol cenahta arada sınır oluşturan ve kıvrıla kıvrıla akan Meriç Nehri, nehrin öbür yakasında ise nehrin gerdanına inci gibi yerleşmiş Türk köyleri hüzünlü hüzünlü bize bakıyor. Meriç nehrinin utançla boynunu büktüğünü hissediyoruz, yüz yıllarca hüznü ve sevinci birlikte paylaşanların arasına engel koyduğu için.

resim3.jpg

Sınır boylarında birçok köylerden geçtik. Yunan Hükümeti bu köylerde Türk nüfus bırakmamış. Hâlbuki bu köylerin hepsinin eski haritalarda çok anlamlı ve çok güzel (Şahince, Saltuk, Demirören, vb) Türkçe isimleri var.

Tepeden seyrettiğimiz, bizi kendine çeken Dimetoka’dayız şimdi. Doğruca Çelebi Mehmet Camiinin önüne gidiyoruz. Caminin inşaatı Sultan Beyazıt tarafından başlatılmış. Çelebi Mehmet tarafından tamamlanmış. 1000 M2 bulan iç hacmiyle ve ağaç kubbesiyle balkanların en büyük camisi özelliğine sahipmiş. Yunan Hükümeti tarafından tamirata alınmış iken yakılmış. Cami duvarları çok yüksek, kitabesi ve minaresiyle bizi cezbediyor. İçine girebilmeyi, ecdadın ayak izlerine basabilmeyi hayal ediyoruz. Bayrağımızı açıp Yunan gençlerinin kötü bakışları karşısında pozumuzu veriyoruz. Fatih Sultan Mehmedin ilk Şehzadesi Beyazıd burada doğmuş. Kaleye hakim tebede bir kalesi, kalenin içinde de I. Murat tarafından yaptırılmış Hünkar Sarayı mevcutmuş zamanında. Sultan; Edirne sarayı yapılana kadar bu sarayı kullanmış. Bölge Ruslar tarafından işgal edildiğinde ne saraydan, ne de kaleden hiçbir şey bırakmamış. Osmanlı imar ettiği bu şehri bir süre Rumeli akınlarında üs olarak kullanmış. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Dimetoka’da cami, medrese, han, hamam, tekke, bedestenlerden ve Müslüman mahallelerinden bahseder.

resim4.jpg

Bu güzel Urum İli kasabasını, tarihdeki ihtişamını düşünerek şehrin içindeki Kızıldeli Nehrin kenarından kıvrılarak Sofulu ( Sufli)’ye doğru yol alıyoruz. Yol düz, hava güzel, ekip son derece neşeli ve kimsede henüz yorgunluk belirtisi yok, rüzgar ise şuan rahatsız edecek seviyede değil. Artık yol boyunca Meriç Nehrinin yatağına göre inşa edilmiş göçmenlerin geçişini engellemek için yapılan sete de zaman zaman teyet pedallıyoruz.

Planladığımız gibi saat 13.00 de Sofulu’dayız. Sabahın erken saatlerinden buyana yollardayız. Ekip acıkmış. Heybelerimizde yiyecek bol. Gençler önce davranıyor, çarşı merkezinde yol kenarına konuşlanıp yemeklerimizi yiyiyoruz. Gözlerimize fer, ayaklarımıza derman geliyor. Şehrin meydanında sporcu dostu Thomas’ın restaurantı var. Thomas nezaket ve güleryüzüyle bizi memnun etmek için seferber oluyor. Buz gibi maden suları hem minaral ihtiyacımızı karşılıyor hem de bizi ferahlatıyor.

Yine yollardayız. Yol boyunca çok sayıda askeri aracın seyir halinde olması dikkatimizi çekiyor. Geçtiğimiz polis denetim noktalarında ise bir sıkıntıyla karşılaşmıyor, selam verip devam ediyoruz. Ekipten iki arkadaş İpsala Kapıdan giriş yaptı. Onlarla Ferecik’e yakın bir yerde buluşuyor grubumuzu tamamlıyoruz. Ferecik girişinde çamlık bir tepenin dibinde, içinde çeşmenin de olduğu güzel bir alan var. Oraya ulaşıyor, bitmek üzere olan sularımızı takviye ediyor, bir güzel dinleniyor, ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Buraya kadar 115 km kat ettik. Ekipte yorgunluk belirtileri görülüyor ama kimse yoruldum diye ses vermiyor.

Denize yaklaştıkça rüzgarın etkisini gömeye başladık. Direk göğsümüze vuruyor ve bizi hem yavaşlatıyor, hem de yoruyor. Hava sıcaklığı 35 C gösteriyor, asfalttan yüzümüze ciddi bir sıcaklık yansıyor. Grubumuzun en yaşlısı Tacettin Bey; havaya, dağa, bayıra bakıp biraz sonra rüzgar değişecek deyip moral pompalıyor. İlerleyen saatlerde rüzgar kendini daha da hissettirince Tacettin Beyi hava tahmini görevinden azlediyoruz.

Sol tarafımızda Dedeağaç Havaalanı var. Yol çok güzel ve biz sürekli emniyet şeridindeyiz. Artık Dedeağaç’a baya yakınız. Ama hem sabah 06.00 dan buyana pedal çevirmekten, hem derüzgarın etkisi ile yorgunluk hat safhada. Kendimizi yol kenarındaki akaryakıt istasyonna zor atıyoruz. Çimler imdadımıza yetişiyor. Herkes çimlere uzanmış yorgunluk atıyor. Hiç birimize daha önce çimlere uzanmak bu kadar cazip gelmemiştir.

resim5.jpg

Ana yoldan ayrılıp Şehir merkezine giriyor, sahil boyunca bisiklet yolundan ilerliyoruz. Deniz Fenerinin önü hatıra fotoğrafı çekilmek için en uygun yer. Biraz mola verip adetimiz üzere fotoğraf çekilip konaklıyacağımız alana doğru pedallıyoruz…

resim6.jpg

Konaklamak için kamp alanı ayarlandı. Giriş işlemlerimizi ve ödememizi yapıp bize gösterilen yerde çadırlarımızı kurup yeşilbis obamızı oluşturuyoruz. Kampyeri deniz kenarında. Karavan ve otomobiliyle gelip kamp kuranlar var. Komşularımız arasında birkaç tane Türk plakalı aracında olduğunu gözlemliyoruz. Gençler iyi yorulmuş olmalı,çadırı kurar kurmaz istirahate çekiliyorlar. Ben hemen denize yöneliyorum. Su baya soğuk. Ama yorgunluğuma iyi geliyor. Bakıyorum ekibin bir bölümü de bana katılıyor, beraber saros körfezinin serin sularında kulaç atıyoruz.

resim7.jpg

Akşam yemeğinden sonra kampın alış veriş merkezine gidip Yunanistan’da meşhur olan ve soğuk olarak hazırlanan Frappe (kahve)’yi yudumlarken, hem günü değerlendiriyor hem koyu muhabbet eşliğinde yorgunluk atıyoruz. Bugün gün boyu on birsaat yol geldik. Güneş ekibi adeta kavurdu. Kısa kıyafet giyen arkadaşlarımızın kol ve bacakları kıpkırmızı.

Obada çadırlarımız bizi bekliyor. Dinlenmeyi hakkettik doğrusu…

Sebahattin Bilgiç

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum