Aytekin ATASOYU
Oruç, Oruç Düşmanlığı ve Mahalle Baskısı
Oruç, çok eski zamanlardan beri insanoğlunun yaptığı ibadetler arasında yer alıyor. Hıristiyanlık ve Yahudiliğin önemli ibadetlerinden biri olan oruç hicretten yaklaşık bir buçuk yıl sonra Müslümanlara farz kılınıyor.
Bu tarihten sonra Müslümanların ana ibadetlerinden biri haline geliyor ve her ramazan ayında bu ibadet Müslümanlar tarafından yerine getiriliyor.
İnsanlık tarihi kadar kadim bir geçmişi olan bu ibadeti niye yaparız?
Niye oruç tutarız?
Bu sorulara değişik cevaplar verilmiştir.
Fakirlerin, fukaraların halinden anlamak için oruç tutarız cevabı oruç niye tutarız sorusuna verilen meşhur cevaplardandır.
Bu cevap, empati duygusunun toplumsallaşmasını ifade eden bir cevap olsa da beni pek tatmin etmiş bir cevap değildir.
Çünkü Oruç, fakir fukaraya da farz olan bir ilahi emirdir. Oruç fakir fukaranın halinden anlamak ise onlara farz kılınmaması icap ederdi.
Demek ki oruç fakir fukaranın halinden anlamanın ötesinde daha derin anlamları olan bir ibadet olsa gerek.
Peki, bu derin anlam nedir?
Aslında bu oruç kelimesinin manasında yatmaktadır.
Oruç, tutmak demektir.
İnsan oruçlu iken, öfkesini, şehvetini, İştahını tutarsa orucu hakkı ile ihya etmiş olur. Aksi takdirde bir hadiste de ifade edildiği gibi bazılarının oruçtan nasibi sadece açlık olur.
Bu noktada bir başka soru ise şehveti, öfkeyi, iştahı tutmakla ne elde edeceğiz sorusudur.
Şehvetin, öfkenin, iştahın insan benliğini sardığı bir anda aklı melekeler çalışmaz. İştahın, öfkenin ve şehvetin kabarmasına paralel olarak tefekkürü düşünceler kaybolur.
İşte öfkeyi, şehveti ve iştahı tefekkür dünyamızı genişletmek, lahuti düşünceleri yeşertmek için tutarız.
Yani ramazan ayları tefekkür dünyasının zirve yaptığı aylardır. Şimdi yeni bir ramazanı geride bırakalı bir haftayı aşkın bir zaman oluyor. Peki, ramazan gerçekten de tefekkür dünyamızı genişletti mi?
Erzurum’ da yaşanan son olaya baktığımızda bu soruya çokta pozitif bir cevap veremiyoruz.
Bir tarafta öfkesini, tutması gereken birkaç kişi, öte tarafta en azından oruçlu insanların yanında iştahını tutması gereken başka birisi.
Birisi iştahını tutamayıp oruç tutan birinin gözünün içine baka baka sigara pöfürdetip karşı tarafı tahrik edecek sözler söylüyor. Öbürü de öfkesine yenip düşüp berikinin yaptığı saygısızlığa aynıyla mukabelede bulunuyor. İki tarafta adaba muhalif davranıyor. Olaylar bununla da bitmiyor. Olay yerine gelen ve ihtimal oruçlu olan poliste görgü tanıklarına göre kadına müdahale eden kişileri tartaklıyor. Yani oruçtan maksat gene hâsıl olmuyor.
Oruçtan maksadın hâsıl olmama halleri bunlarla sınırlı değil.
Bu olayı haber alan geçmişte birçok provakatif habere imza bir haber ajansı olay yerine geliyor ve olayı haberleştiriyor. Haberin başlığı “Sigara içen kadına sokak ortasında dayak” şeklinde veriliyor. Fakat görgü tanıklarının ifadesinde dayaktan söz edilmiyor. Olayı haberleştiren muhabir haber çıplaktır ilkesini çiğneyip haberi çarpıtarak veriyor. Hüsnü zan edip haberi yapan muhabirinde oruçlu olduğu ihtimalini de göz önünde bulundurursak olayda rolleri olan hiç kimsede oruçtan ve ramazandan beklenen maksadın hâsıl olmadığını görüyoruz.
Başka maksatlar hâsıl oluyor
Bu olayda oruçtan beklenen maksat hâsıl olmasa da başka maksatlar hâsıl oluyor.
Çünkü haberdeki çarpıtma başlıkla sınırlı değil. Haberde olay anı şöyle anlatılıyor.
“Bir yabancı şirkette çalışan Z.B. erkek arkadaşı İ.M. ile sokakta yürürken etrafta kimsenin olmadığı sırada sigara yaktı. Sigarasından birkaç nefes alan Z.B.'ye karşıdan gelen M.Y. ve B.G., "Sigarayı söndür terbiyesiz" diyerek müdahale etti”
Fakat haberin videosunda görgü tanıkları kadının sigarayı kimsenin olmadığı bir sırada yaktığına dair bir ifade bulunmuyor. Yani haberin içine sokulan “Kimsenin olmadığı bir sırada” ifadesi gelebilecek tepkileri minimize etmek ve olayın başka bir mercide tartışılmasını sağlamak için habere ilintileniyor. Haber böylece arşivlik bir haber haline getiriliyor.
Nitekim olayın medyaya düşmesinden sonra özellikle sosyal paylaşım sitelerinde ve haberin yayınlandığı internet sayfalarında mahalle baskısı bağlamında olay işleniyor.
Sosyal paylaşım siteleri ve haberin yayınlandığı sitelerde yorumlarda çarpıtılıyor.
Oruç tutmayan birinin oruç tutan birinin yanında nispet edercesine sigara ve su içmesi gibi adaba aykırı bir davranışa yine aynı adaba aykırılıkla yapılan müdahale mecrasından çıkarılıp oruç tutmayana baskı gibi ahkâma ait bir mesele haline dönüştürülüyor. Yani olay adap dairesinden ahkâm dairesine taşınıyor. Hatta bu noktadan sonra yapılan bazı yorumlar İslama, güzide şehrimiz Erzurum ve Dadaşlara hakarete dönüşüyor.
Böylece ramazanda bu ve benzeri olayların sonucunda oruçtan beklenen maksat hâsıl olmasa da kamuoyunda mahalle baskısı goygoyculuğu ve oruç düşmanlığı gibi başka maksatlar hâsıl ediliyor.
Aytekin ATASOYU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.