Teslime Gülsen NURDOĞAN
NE GÜZEL BİR BABAYMIŞ
Önceki yazımda değerli iki hocamdan bahsetmiştim. Es'ad Coşan hocaefendi ve ilkokul öğretmenimden. Anlata anlata bitiremeyeceğim bu iki insanı bir iki yazıyla sınırlandıramam. Bunun adı elbetteki sonsuz bir hürmet ve sevgidir. Biz büyüklerimizden, aile ocağımızdan hoca ve üstadlarımıza saygıyı öğrendik. İyi ki böyle bir aile ocağımız vardı. İyi ki bizi böyle yetiştirdiler. Biz de aile büyüklerimizi örnek aldık, evlatlarımızı böyle yetiştirmeye gayret eyledik. Bazen bu çocuklarımıza dezavantaj olarak döndü fakat saygı ve hürmeti hak eden öğretmenleri her zaman oldu.
Fakat bazen bu konuların okuyucuyu sıktığını düşünüyorum ancak en çok okunan yazılarımın da bunlar olduğunu gördüğümde şevkim artıyor. Nitekim,
Habername.com genel yayın yönetmenimiz Kemal Bozkurt bey ''Gülsen hanım, bu güzel yazılarınızın devamını bekleriz'' diye mail atmış. Bununla birlikte bu sitede Es'ad Coşan ile ilgili yazılarımı ilgiyle takip eden kardeşlerimiz olduğunu da biliyorum. Çünki Es'ad Coşan rahmetullahi aleyh misyonu ve vizyonuyla milyonları İslama hayran bırakan bir lider, bir ilahiyatçı, mümini kamil, mürşidi kamil, Allah ve Peygamber aşığı bir muhterem insandır. Onu okuyanlar onun ilmiyle amil, samimi bir müslüman ayrıca edip bir şahsiyet, zarif bir kişiliğe sahip olduğunu da keşfediyorlar.
Es'ad Coşan hocaefendi Avustralya'da şüpheli bir trafik kazasında dünyasını değiştirdi. Fakat Server yayınlarından kitapları titizlik içinde hazırlanmakta, Akra fm'de sohbet ve konferansları yayınlanmakta, internet üzerinden İskenderpasa.com resmi sitesinden makale ve yazıları okunmaktadır. Her yıl hicri takvime göre doğum günü vesilesiyle hatim ve dualarla anılmaktadır.
Benim gibi bir çok insan onu radyo sohbetlerinden ve yazılarından bilir. Bu yüzden biz dünyada onu görüp tanımış olabilmeyi çok isterdik. Bu nedenle olsa gerek hocamızı bizzat tanıyanların söyledikleri bizi hep hüzünle karışık bir sevince düşürdü.
Bir insanı en iyi tanıyan elbetteki en yakınları olan ailesidir. İşte bu yazımda Es'ad Coşan hocaefendinin kızı Hümeyra Uyarel hanımefendinin babası için kaleme aldıklarını sizinle paylaşacağım. Hayra vesile olur, diye düşündüm. Kadın ve aile.com daki bu yazı için hocamızın sevgili kızı Hümeyra hanımefendiye bunları kendisinde saklamayıp onu sevenlere, kitaplarını okuyup istifade edenlere evladının dünyasından Es'ad Coşan hocaefendiyi rahmetle seyretme imkanı bahşettiği için teşekkür ederiz. Allah-ü Teala Hümeyra hanımefendinin niyazını kabul etsin. Cennette buluştursun. Mümini kamiller olarak yaşayıp mümini kamiller olarak bizi de sevgili hocamızla, ailemizle cennetinde buluştursun.
İşte Hümeyra Uyarel'in babası için yazdıkları...
''Benden talep edilince Babam hakkında ne yazabilirim diye düşündüm.
Ağzına kadar dolu bir kaptan bir şeyler seçip anlatmak çok zor.
onlarca sayfa yazabilirim
çok güzel, muhabbetli, lütuf, ihsan dolu hatıralar…
Umarım bunlardan çok kısa bir demet sizlere güzel bir resim sunabilir.
Evlat olarak bizlerin baktığı yer sevenlerininkinden farklı.
Biraz sınırlı biraz içerden bakış açısı.
Tabiri caiz ise ışığa karşıdan bakmakla içinde olmak arasındaki fark gibi.
Babamı bir olarak anlatan, onun vizyonunu, misyonunu kapsamlı olarak anlatanlar, inceleyenler, hâl olarak muazzam hâller yaşayanlar var. Bunları onlar anlatıyor.
Ailelerimiz, babalarımız hepimiz için çok kıymetlidir.
Ben babamı anlatırken eminim ki hepiniz de kendi hayatınızdan parçalar hatırlayacaksınızdır. Kendi babalarınızı anacaksınızdır.
Bu benim dünyamdan benim gözümden benim babam, ailem…
Yokluğunda varlığında nasıl olmamızı isterdiyse öyle olmaya çalıştığımız, hasreti ile içimizi yakan babam.
Hayatımın her adımında desteğim, dayanağım, hocam, babam.
Görüntüdekini değil de gönlümüzdekini sezip ona göre davranan babam.
Nazlarımızı çekip, bir istediğimizi iki, üç alan babam.
Öncelikle babam kelimenin tam anlamı ile çocukları ile çok ilgili, eşi ile hayatı tam paylaşan bir baba idi.
Küçücükken annem yıkardı bizi, babam soba başında giydirirdi. Evimiz sobalı idi o zaman.
Güzel karışımlar yapıp yemeklerimizi yedirirdi bazen. Yani evde çorba, sebze yemeği varsa mesela ikisini karıştırırdı, hoşumuza giderdi.
Keçiören’de otururduk iki katlı bir müstakil bahçeli evin üst katında. Taa Ulus’tan eli kolu dolu gelirdi akşamları.
Kapıyı tek bir kere çalmazdı babam. Üç kere üst üste basardı. Şifre gibi. Her zaman anlardık babamın geldiğini.
Ve çok neşeli olurdu genellikle.
Akşam, iş çıkışı, günün yorgunluğu olmalı ve bir de elinde fileler. Ulus’tan bu yana taşımış. “Evinizin neşesi geldi!” diye girerdi kapıdan…
Anneme hediyeler getirirdi.
Bir sefer bir kolye almış, koyu renkli, kristal taşları vardı, avizeye asmıştı. Işıltıları odanın her tarafında…
Bu nerede ise babamın bütün hayatı boyunca böyle olmuştur.
Özel hayatımızda… evlerimize neşe içinde girmesi…
Üst üste zil sesi ve neşe içinde, sevgi içinde, torunlara bizlere sarılması…
Hafta sonları çevresini gezerdik bulunduğumuz yerlerin. Nerede ise karış karış bilirdik nerde ne var, kaç kilometre mesafede.
Ankara’da, Anadolu’da, yurtdışında.
Almanya’da, Amerika’da, İsveç’de,
Avustralya da…
Kardeşler iyi bilirler
on beş, yirmi arabalık konvoylarla gidilen kır sefalarını, keşif gezilerini…
Brisbane’de camiden gelirlerdi bizimkilerle birlikte. Çakıl taşları vardı eve gelen yolda.
Ayak bastıkça tatlı tatlı ses çıkarırdı.
hışır hışır
Babamın dilinde de bir ilahi.
yüksek sesle…
bir tatlı enerji.
Televizyon açıksa kapatırdı. “Aile saadetini engelliyor bu alet” derdi.
“Getirin bakalım peynir ekmek ne varsa”
bir güzel yerdik yatsıdan sonra…
Çok sık seyahat ederdik biz.
ve hiç sessiz olmazdı arabanın içi.
Babamla seyahat edenler bilirler:
genellikle ilahi söyler veya muhabbet olur yol boyunca…
Ve “Aman” derdi, “Aman çocuklarım!”
“Kendi ahiret dağarcığınızı iyi doldurun. Çünkü benim size faydam olmaz.
kendi ameliniz yalnız…”
Niyazım cennette buluşmak.
Amin derseniz sevinirim.''
* * * *
ÂMİN...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.