Özcan GÜNGÖR

Özcan GÜNGÖR

Muharrem ve Farklılıkların Ahengi

İçinde bulunduğumuz bu günlerin İslam Tarihinde çok önemi vardır, bu günlerin İslam tarihindeki yeri Muharrem ayı olmasından kaynaklanmaktadır. Bu ay, eldeki verilere göre bir çok peygamber için önemli olayların gerçekleştiği, toplumlar için geçmişlerini anlama ve geleceklerine yön verme adına bir çok ibretli, acı ve bakış açısına göre de kuşatıcı bir zaman dilimini işaret etmektedir.

Muharrem’in önemine dair nakledilen tarihi olaylara kısaca bakarsak; Hz. Adem'in tövbesinin kabulü, Hz. İbrahim'in Nemrut'un ateşinden kurtulması, Hz. Yakub'un gözleri açılıp oğlu Yusuf'a kavuşması, Hz. Eyyub'un hastalığından şifa bulması, Hz. Musa'nın Kızıldeniz'den geçerek Firavun'un zulmünden kurtulması, ve nihayet Hz. Nuh'un gemisi de yine bu ayda tufan sularından kurtularak Cudi Dağı'nda karaya oturmuştur. Yine bir rivayete göre de bu kurtuluşun şükrü olması için geminin ambarında kalan tahılları karaya çıkarıp özel bir tatlı yapan gemi sakinleri, böylece günümüze kadar gelen aşure tatlısını da başlatmış sayılmışlardır.

Bilhassa Türk kültüründe aşure günü ve geleneği çok önemli bir yere sahiptir. Bu günde bütün evlerde, sohbetler ve toplantılarda aşure birliğe, dirliğe vesile edilerek dağıtılır ve böylece tarihte yaşanmış tufan hadisesi ve karaya çıkarak kurtuluş nimetinin şükrü, bir daha zihinlerde canlandırılarak şükretme mesajı da verilmektedir.

Muharrem orucuna gelince; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sas) Hazretleri Medine'ye geldiklerinde orada yaşayan Yahudilerin aşure günü oruç tuttuklarını görmüş, 'Bu ne orucudur?' diye de onlara sormuştur: Onlar da cevaben;

- Allah Teala aşure gününde Hz. Musa ile İsrail oğullarını Firavun'un zulmünden kurtarmıştır. Onun için şükür orucu tutmaktayız, demeleri üzerine Peygamberimiz, 'Ben Musa'ya sizden daha yakınım.' buyurarak onun tuttuğu orucu tutmuş, tutulmasını da emretmiştir. Ancak ertesi sene Ramazan orucu farz kılınınca, insanları bu orucu tutma konusunda serbest bırakmış, "İsteyen tutsun, isteyen de tutmasın, bize ait Ramazan orucumuz başladı." buyurmuştur.

Yine bu gelenekte toplumumuzun büyük kesimi tarafından yaşatılmakta ve bilhassa Muharrem’in ilk on gününde oruç tutulmaktadır.
Muharrem ayı, ne yazık ki tarihte hep kurtuluş, birlik ve Allah’ın mucizelerinin gerçekleştiği bir zaman dilimi de olmamıştır. İşin doğrusu Muharrem’in aktüel değeri ve hatırlanması da biraz da bu acı, nahoş ve lanetlenmesi gereken, aşure gününde can yakıp gönül sızlatan olaylar da olmuştur. 

Kendilerini sevmekle sorumlu olduğumuz Hazreti Resulullah'ın aziz Ehl-i Beyti'nin yetmiş iki eşsiz mensubu da aşure gününde Kerbela'da Emevi hükümdarı Yezid ve şürekası tarafından şehit edilmiştir. Bu olay düşünüldüğünde Muharrem ve aşure bütün Türkler için gönül yakıcı, vicdan sızlatıcı ve ahlarla, iç geçirmelerle ve mateme ortak olarak ıstırap günümüz haline dönüştürmüştür.

İşte bu acı günleri yad etme adına Türk Alevileri, bu aya mahsus ve daha çok İslam hukukundaki oruca benzemeyen fakat İmam Hüseyin’in çektiği acıyı hatırlamak, onun derdine ortak olmak için su ve benzeri içecekler içmeden, eğlence, düğün gibi insanın neşesini getirecek eğlencelerden uzak durarak adeta on gün geçmişi hatırlar ve şehitler için dua, zalimler için de lanet okurlar. On günün sonunda da aşure pişirilerek canlara ikram edilir.

Aşurenin sembolik olarak ifade ettiği, farklılıkları eritmeden bir kazan içerisinde ahenkle bütünleştirme esası aslında bütün Müslümanların ihtiyaç duyduğu bir sosyal kontratı hatırlatmaktadır. Hakikaten farklılıkları zenginlik görüp, onları eritmeden ancak onların da yemeğe verdikleri tadın ortak tada katkı sağladıklarının farkında olan bir anlayışla aşure içinde bir unsur olmalarına çok ihtiyaç vardır. Aşureyi bilenler bilir onun içinde her çeşidinden tahıl konur, onların kıvama gelmesi için beklenir ve hiç birinin diğerine bir üstünlüğü söz konusu değildir, zira kimse kendi cinsini seçme adına özgür bırakılmamıştır.
İşte toplumumuz için de böylesi bir aşure tadında ve ahenginde birlik olma zamanıdır. Acıları anlayarak, paylaşarak ve geleceği inşa etmek için de niyetlerimizde aşure bütünlüğünü yakalayarak yeni bir medeniyet inşa etme hayaliyle diyor ve matemde olanların matemlerimi paylaştığımı, hicri yılbaşı olarak kutlayanların yeni yıllarını kutladığımı ve bu ayı ibadetle geçirenlerinde amellerinin makbul olması dileklerimi siz dostlarıma iletiyorum.

Yrd. Doç. Dr. Özcan GÜNGÖR
Atatürk Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi Ö.Ü. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.