Tahsin AKPINAR
Kurt Kapanında Paralel Devletten Paralel Ak Parti’ye
Amerika’da yaşayan ünlü bir Türk büyüğü, fgulen.com.tr adlı internet sitesinde; 'levsiyatla köpürüp duran hercümerclerin çok yakın bir gelecekte musallaya yatırılacağından emin bulunuyor ve kaderin milletimizin yürüdüğü yollara su serpeceği mübarek günlerin çok uzak olmadığını düşünüyoruz.' şeklinde bir özdeyiş s/özletmiş!
Belkide, tarafgirlerine bir müjdedir bu!
Bu ne demek mi?
Levsiyat: Pislikler
Hercümerc: Alt üst oluş
Musallaya yatırılmak: İmamın kayığına binmek!
Pislikleriyle köpürüp duran alt üst oluşların yakında ölerek yollarından çekileceğini müjdeliyor. Bundan kasdededilende, Ali Bulaç’ın deyimiyle “Belindeki tabancayla tanklara meydan okuyan adam” olarak gördükleri Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan.
Hani, Amerikancı olduğuna dair üzerinde Haydar Başçıların, Milli Görüşçülerin, kapitalist ve sosyalistlerin, son zamanlarda birde Amerika’da ikamet eden yek-ünlü Türk büyüğü hocamızın ittifak ettikleri Recep Tayyip Erdoğan varya hani! İşte onu kasdediyor...
R. Atilla Polat adlı bir yazar ise ‘Aslında yazacak çok pislik ve ihanet var da...’ dedikten sonra şöyle garip ve tuhaf bir imada bulunma ihtiyacı hissetmiş: “Zira bir noktadan sonra ölüm Hak’tır... Menderes öldü, Özal öldü, Türkeş öldü ve Ecevit öldü, Yazıcıoğlu da öldürüldü... Bu isimlerden bazıları bir dava için öldürüldü. Eğer birileri şu anda yaşıyor ve öldürülmediyse insaf edip, oturup ‘neden yaşıyorum’ diye tefekkür etmeli değil midir?”
Buyrun... Engin hoş görü, sınırlarını ülkenin başbakanının kapı adresini Azrail’e tavsiye etmeye kadar vardırdı. Allahtan, başbakan ülkeyi satmak(!) için tüm dünyayı kapı kapı geziyorda adresi bir türlü tutturamıyorlar!
Tüm bunları, iki yıl evvel sevgili üstadımız Mustafa Kaplan söylediğinde, ciddiye almak şöyle dursun, üstüne birde dalgaya alma gafletinde bulunmuştum. Oysa Mustafa Kaplan, tüm bu olacakları o zaman görmüş ve başbakandan çok hoşlanmamasına rağmen, hapisten kendisine, bu tuzağa karşı bir mektup yollamıştı.
Ha... Hapiste ne işi mi vardı Mustafa Kaplan’ın?
Hiç!
Nur talebesi olan Mustafa Kaplan abimizin biraz Medrese-i Yusufiye görmesi gerektiğine hükmeden bazı cemaatçi abiler, onu kodese tıkmışlardı da!
Gelde tırlatma!
Tır mı dedim? E, o zaman birazda tır mevzusuna girelimde tırlatmışken adam gibi tırlatalım bari!
"Şu anda Türkiye'de bir suikast timi var ve biz nereden geldiklerini biliyoruz. Bizi öldürüp kaos ortamını büyütmek için geldiler" diye feryat eden adam, İsrail’in kendisi için en büyük tehlike olarak açıkladığı, İHH’nın Genel Başkanı Bülent Yıldırım...
Hani şu, Mavi Marmara sonrası başlattığı hukuk savaşıyla, İsrail’i ilk kez uluslar arası hukukun karşısına sanık olarak çıkartan ve sindiren İHH...
Mavi Marmara’dan sorumlu İsrail’li devlet yetkililerinin İngiltere’de sorgulanmasını sağlayan İHH...
Tüm dünyada mazlumun yanında olan, ‘kimse yok mu’ diye inleyen biçarelerin imdadına, ‘sağına ve soluna bile bakmadan ben varım’ diyerek koşan, Türkiye’nin ve ümmetin yüz akı İHH...
‘Kimse Yok mu’ adlı yardım kuruluşumuzun giremediği Gazze’de, onların yeleklerini giyerek, onlar adına, Gazze’de yardım dağıtan İHH...
‘Silah dolu TIR’ yalanıyla ‘zamanın gâvurcası’ tarafından, dünyanın iri ve diri gâvurlarına ispiyonlanan ve sırtlanlara hedef gösterilen İHH...
Mavi Marmara katliamı için dava açılacağı zaman, ‘Eğer dosyayı açarsanız, İHH ile ilgili El Kaide dosyası da açılır.’ diyen, hukuk postuna bürünmüş çakallar tarafından tehdit edilen İHH...
Tırlatmaya az kaldı, tohtorum nerde?
Bir güzel kız yüzünden çıldıracağım!
Zaten, başımıza gelenlerin bir çoğu, büyüklerimizin güzel kızlar karşısında frenleri yakmasından kaynaklanıyor ya neyse! Kasetleri ‘Un Kapanı’ piyasasına düşmüş olanlardan, Kurtlar Vadisinde mertlik beklemek olmaz. Boşuna dememişler ‘Un Kapanı Kurt Kapanı’ diye... Özellikle, sizleri şok eden, beklenmedik istifalara, birde böyle bakın isterseniz.
Yaşanan sürecin önemini artırdığı farklı bir boyut daha var.
Ak Parti Genel Başkan Vekili M.Ali Şahin, Yargıtaydan onay için Pensilvanya’ya dosya gönderildiğini söylerken tüm gayretiyle gösterdiği nezaket, okyanus ötesinden payına düşen şamarı(!) aldı. Nezaket sınırlarını paramparça eden bir açıklamaya muhatap oldu.
Şimdi Mehmet Ali Şahin’e düşen, bu dosyayı ve dosyayı götüren kişiyi açıklamak. Eğer böyle bir şey yoksa da kamuoyundan özür dileyip siyasi hayatına son vermektir. Bu konu açıklığa kavuşmalıdır. Zira devletin mahkemelerinde kararlaştırılması gereken dava dosyalarının ‘Ne şekilde karar verelim?’ diyerek ta ABD’lere gönderilmesi asla kabul edilemez. Eğer varsa böyle bir şey, suçluları ve sorumlularına görevden el çektirilip, gereken cezai müeeyyide de uygulanmalıdır.
Türk devleti geri kalmış ülkelere özgü, kişilere ve meşrebe dayalı kadrolaşma düzeninden sistematik olarak uzaklaşmalı ve sağlıklı bir devlet yapısı oluşturulmalıdır. Nitekim bir devlet, kurumları eliyle adalet dağıtımına işlerlik kazandırdıkça derinlik kazanır. Bu günkü durum ve yapısal bozukluklar, asla kabul edilemeyecek hastalıklı bir durumdur.
11 yıllık iktidarında hep kadrolaşma ithamlarına maruz kalan bir hükümetin kadrolaşmadan aldığı, alabildiği payıda görmüş olduk böylelikle. Hısım-akraba, hemşehri ve meşrebe dayalı kadrolaşmanın aslında kadrolaşma olmadığıda böylece ortaya çıkmış oldu çok şükür. Ve bir yanılsama, sanırım artık bitti..!
Gerek devlet kadrolarına yönelik atamalar, gerekse parti içi görevlendirmelerde sistematik olarak ciddi bir değişikliğe gidilmesi gerektiği gün gibi aşikar artık. Ak Parti, devletin içindeki parelel yapılanmaları engelleme işlemine, önce parti içerisinde kendilerine sağır odalar ihdas etme hevesindeki modern kıyafetli derebeylerine ‘dur’ diyerek başlamalıdır. Ak Parti içerisindeki parelel partileşme süreci bitirilmelidir. Bunların kim olduğunu alt kademedeki bütün teşkilatlar bile biliyor. Üniversite mezunu ilçe başkan yardımcılarını bekçi, belediye meclis üyelerini çöpçü olarak çalıştırmaktan gocunmayan ve durumun vahametini bile anlamaktan aciz olan bir parti ve kademe anlayışı, ülkeyede ancak bu kadar iktidar edebilir.
Mevzu uzun ve derin...
Kısacası Ak Parti, vatanın ve milletin selahiyeti için ilk neşteri önce kendisine vurmalıdır. Bu neşterde ustanın eline yakışır. Onun gölgesine saklanıp iş görmeye kalkanlar, ya candan, ya imandan eden yarım hoca ve yarım doktor gibidirler.
E Mail : akpinartahsin@hotmail.com
Twitter: @akpinartahsin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.