Bilgin ERDOĞAN
Kurban, Kurbiyet ve Ubudiyet
Kurban, Kurbiyet ve Ubudiyet
Kurban, kutlu bir zaman dilimi .. Kadim dönemlerden kalma bir İlahi nas. Münezzel veya mübeddel tüm inanç sistemlerinde var olan bir uygulama. O İbrahimi bir gelenek bize miras kalan. Kurbiyet yani Allah ile yakınlaşma yani O'nun en yakın olduğunu idrak etme zamanı. Ümmetin Beytullaha kadem bastığı dem.
Kurban kelimesi ile Rabb’imizin isimlerinden el Karib, kelime itibarıyla aynı kökten gelir. Arapça, ka-ra-be köklerinden gelen bu kelimeler özünde yakın olma, yakın kılma anlamlarını taşır. (İsfahani, Müfredat).
Akraba ve kurbiyet kelimeleri yine aynı kökten gelirler. Rabb’imiz kendisini Kur’an’da el Karib olarak tanıtır. Yani O, en yakın olandır. “Gerçek şu ki, insanı yaratan biziz ve önün iç benliğinin ona ne fısıldadığını biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından yakınız.” (Kâf Sûresi, 50/16).
O öyle bir Allah ki sana şah damarından yakın… Sana senden daha yakın… O öyle bir Allah ki O’ndan kaçış asla yok… O seninle her an… Sana nefesinden yakın, yüreğinden yakın, damarlarında akan kandan yakın…
Öyleyse ey İnsan! Sen kendine mukayyet ol… Zira Allah el Karibtir… Ve bize söyle der bu isim: Allah el Karibtir… Öyleyse sözlerini iyi seç. Zira Allah sana dudaklarından yakın… Ey insan! Duyduklarına dikkat et zira Allah sana kulaklarından yakın. Ey insan! Hissettiklerine dikkat et zira Allah sana yüreğinden yakın ve sahip olduklarına dikkat et zira Allah sana senden yakın.
Allah'ın en yakın olduğunun sırrına erende adama bilinci oluşur. İşte o dem sevgiyi sevgiyle yaratan Allah'ın sevilmeye en layık olduğunu "Allahu Ekber" nidasıyla haykırma demidir. Kesilen koç değildir aslında kesilen bizim içimizdeki Allah sevgisine rakip duygularımızdır.
Vahiy bu kutlu zaman diliminde senden İbrahimi bir duruş sergilemeni bekler.Öyleyse sana İsmailini seçmek düşer. Kimdir senin İsmail’in? Oğlun mu, kızın mı, eşin mi, arkadaşın mı, annen mi, baban mı, yoksa atan mı? Servetin mi, şöhretin mi, benliğin mi, yoksa şehvetin mi? Senin İsmail’in kim? Sen önce onu bulacaksın.
İhtirasların mı, arzuların mı, tutkuların mı, kariyerin mi, planların mı, düşlerin mi, yoksa seni çepeçevre kuşatan aşkın mı? Kim senin İsmail’in? Sen önce onu bulacaksın sonra cananından vazgeçebilmenin sırrını tadacaksın. Ama sen önce cananını bulacaksın.
İsmail, Leyla’dır kimi dem sen Mecnun’san eğer, Keremdir o, sen Aslıysan eğer? Ferhat’tır o, kimi dem… Ama sen İsmail’ini bulacaksın… Nedir dağları deldirten, çölleri aştıran, okyanuslara meydan okuyan tutku yüreğinde? Uykularını kaçırandır senin İsmail’in aslında.
İbrahim’in İsmail’i oğlu idi… O, onun cananıydı peki ya seninki kim? Nedir yüreğinde Allah’a rakip olan sevgi? Kimdir senin İsmail’in? Koç mu, deve mi, araba mı, ev mi? Kimdir İsmail’in senin? En çok arzuladığın, kavuşmak için rüyasını gördüğün, meftun olduğun, mecbur olduğun, olmazsa olmaz varsaydığın, onun için yaşadığın, hayatının omurgasına oturttuğun nedir o? İşte o senin İsmail’in ey çağın İbrahim’i? Koçu keserken onu hatırlayacaksın.
İşte şu ayeti hayatında tatbik etme zamanıdır kurban : "De ki ibadetim ve adayısım, ölümüm ve yaşayışım âlemlerin Rabb’i Allah’a olsun” (En’am Sûresi, 6/162).
İsmaili kurban etmek ise onu hayatından kesip çıkartmak değil onu olması gereken yere koymaktır aslında. İşte buna sevgi hiyerarşisi denir.“Muhabbetullah-Allah sevgisi” tabiatı gereği en yukarıda olmalıdır. Zira sevgiyi sevgiyle yaratan Allah sevilmeye en lâyık olandır. Bir şeyi Allah’tan daha fazla sevmeye kalkmak ise ancak insanın hüsranını arttırır.
Kur’an Tevbe Sûresi’nde şöyle der:
“Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesata uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasıklar topluluğuna hidayet nasip etmez.” (Tevbe Sûresi, 9/24).
Eğer yüreğin merkezine Allah sevgisi yerleşmezse o vakit insan, Allah’ın çekim alanından çıkar ve varlığın çekim alanında kendini kaybedenlerden olur. Vahyin anlattığı gibi Kabil önce Rabb’ine sahte sunaklar sunarak Allah ile olan iletişimini bozmuş sonra insanla iletişimi bozulmuş ve kardeş katili olmuştur. İnsanla iletişimi bozulunca varlıkla iletişimi bozulmuş, bir karga kadar dahi olamamış ve toprağa yabancılaşmıştır. Demek ki Allah’a yabancılaşan insana, insana yabancılaşan varlığa yabancılaşır.
Amerikan yerlisi (Kızılderili) mahkûm Donald Biaruce dört çocuk babası, aynı zamanda… Kendisiyle bir saate yakın konuşmam oldu. Hayat hikâyesini dinledim… Donald’ın Kızılderili dilinde “Kurt” anlamına gelen bir de geleneksel ismi var. Kendisine en çok dışarıda neyi özlediğini sordum. Kendisi yaklaşık otuz senedir içerde. Bana verdiği cevap kafamda bazı şeylerin oturmasına sebep oldu. Zira cevaben ‘köpeğim’ dedi. Yıllar önce ölmüş köpeğini özlediğini, şayet özgür olsaydı o köpeğine benzeyen bir köpek satın alıp onunla vakit harcayacağını söyledi. Çocuklarını sevmiyor musun diye sorduğumda, onları çok sevdiğini ancak onları ölmüş köpeği kadar özlemediğini söylemesi oldukça ilginçti… Sevgi hiyerarşisini yerli yerine oturtamamak ne kadar da acı… Sevgiyi yerli yerine koyamadığımız ve neyi ne kadar seveceğimiz şaşırdığımız bir dünyada yaşıyoruz.
Mikro-evren insan örneğinden, makro-insan dünya misaline dönecek olursak yine durum çok farklı değil. BM verilerine göre her yıl su kirliliğinden veya suya bağlı nedenlerden dolayı ölen çocuk sayısı üç milyon civarı. Bu sorunu çözmek için dünya genelinde bu projelere ayrılan pay toplam sekiz milyar dolar. Buna rağmen, Avrupa’da ev hayvanlarının mama satışlarının yıllık cirosu ise 17 milyar dolar.. Avrupalının köpek maması için harcadığı para, şu yatırımına dönüşse, suya bağlı sebeplerden dolayı ölen üç milyon insanın hayatı kurtulacak. (İslamoğlu, Hayatın Yeniden İnşası İçin).
Öyleyse diyebiliriz ki kurban insana üç gerçeği öğretir. Bunlar; öncelikle Allah’ın el Karıb olması ve O’ndan bağımsız olamayacağımız gerçeğidir. Şayet bunu idrak edebilseydi dünya hangi zalim hükümdar olabilirdi âleme? İkici hikmeti ise, canan imtihanından geçebilme bilincimizi tazelemesidir. Allah için verebilme bilincini inşa etmesidir. Dolayısıyla isar duygusu ile dünyayı daha yaşanabilir kılmaktır. Üçüncü hikmeti ise sevgi hiyerarşisini yerli yerine koyabilmektir.
Sevgiyi sevgiyle yaratan Allah sevilmeye en lâyık olandır ve O Allah yeryüzünde her şeyi insanın emrine musahhar kılmıştır ki insan onlara tapınmasın ve onları kullanarak Rabb’ine şükretsin. İnsan Allah için olsun, varlık insana musahhar olduğu için…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.