Nerden nereye geldi insanoğlu nerden nereye gideceği de henüz meçhul gelişmeler içerisinde. Ülkeleri yöneten kim, kimler ne yapmaya çalışıyorlar? Ahvalimiz meçhul demek yerinde diyebilirim. Eskiden sohbetler de siyasi partiler yer alırken şu an tüm partiler unutuldu? Kim kimin başında bilinmiyor televizyon kanallarında da varla yok arasındalar her biri.

Kahvehanede, evde her anda konuşulan konuların başında gelirdi siyasetçiler. Ekonomiden başlar, sanayi, askeriyeden devam ederdi. Sonra komşunun oğlu Neriman ve Kel Şakir’in Tarık’la son bulurdu. Günün dedikodu stresi atılır herkes evine dağılırdı. Sonra bitmezdi günün meşgalesi, akşam ajansları izlenmeden gün bitemezdi. Gün içinde kadın kuşağı programlarında ses veren günün uzman aktarcılarından feyiz alan bilim kurulu geçen gün piyasaya sürdüğü halka çerez gibi aç, tok yedirdiği ilaçları bugün piyasadan çektiğini duyurur.

Bizim Neriman abla haber sunucusundan bu haberi duymasıyla hışımla ayağa kalkar, kendini ecza dolabının başında bulur. Bu ilaçtan bizde var mıydı diye. Bir taraftan kızı Aslıyı arar. Evli de olsa annesinin evinden sorumlu kimse olmakla mükelleftir. Günler bu şekilde devam eder. İlaç piyasası ve halkın ilaçlarla imtihanı bitmeye dursun. Şimdi sohbet konuları da şekil buldu.

• Aşı oldun mu?
• Evet, Hayır.
• Hangi aşıdan oldun?
• Bu aşıların ismi neydi? Çin, Rus, Alman, İngiliz de yeter.
• Peki olacak mısın?
• Bu aşıların koruyucu etkisi ne?
• Faydasının yüzde delili tespit edilmiş mi?
• Bunu insan mı yoksa farede mi denediler?
• Neden aşılama?
• Kim çıkardı bu aşıyı?
• Olmazsam olmaz mı?
• Zorunlu mu ki?
• Can benim canım değil mi kime ne?
• Acı var mı acı?
• Peki yan etki varsa bu aşılarda kim sorumlu olacak?
• Aşı olduğumuz da imza atıyor muyuz?
• DNA’mızla mı oynayacaklar?
• Kısırlaştırılma mı yapılıyor?
• Daha önce bu aşı yapıldı mı?

Daha neler neler soruluyor, sohbetlerde. Her bir soru ciddi manada insanların kendi özel hayat seçimleri diyebiliriz. Hatta bu aşıların tekrar edilmesi gibi düşünce insanda bağışıklık yapacağı söylemleri kulaktan kulağa yayılıyor. Bu soruları işinde uzman görevinde başarılı özel insanların sosyal medyada duygularını paylaşmaları da halkın kendi içinde bir panik yaratmasına vesile oluyor.

Büyük, küçük diye tabir ettiğimiz şirketlerin çalışanlarına bu aşı konusunda zorunlu koşması halkı daha bir yıpratmış durumda. İnsanların ölümden veya virüsten korktukları için değil işsiz kalmaktan korktukları için bu aşıyı yaptırdıklarını bizzat duyuyorum. Zorla yapılan hiçbir aşıdan da şifa beklenmemesi gerektiğini düşünüyorum. İnsanları ekmek tekneleriyle tehdit vaki duygularla zorlayan işverenleri artı büyük şirketleri kınıyorum.

Neden aşıya sıcak bakıldı da diğer tıbbın alternatif sunduğu karışımlara sıcak bakılmadı. Neden bu alternatifler henüz bilim kurulunun onayından geçmedi henüz merak ediyorum.

Bu alternatif neymiş diyecek bizim Neriman teyze söylüyorum sıkı durun.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Doç. Dr. Eren Çetin 'iyot tedavisi' ile koronavirüs (corona virüs) salgısının bitirilebileceğini ilk özel bir kanalda açıklamış. Hocamız gen tedavisi üstüne 5 sene Japonya da kalmış ve Sars virüsünde de kullanılan yöntemin hocasının da uygun gördüğü bir olduğunu bu virüsü iyotla halledileceğini iddia ediyordu. Elbette ki ilaç şirketleri bu konudan haz almayacaklar. Özellikle de Türkiye de insanların iyot eksikliğinin yüksek seviyede olduğunu dikkat çekiyor. Enfeksiyonları yok ettiğini kansere etkisinin olduğunu söylüyor. Örnek verecek olursak Japon yada meme kanserli oranı diğer ülkelere göre az seyrediyormuş. Sebebi de araştırıldığında Japonya da ki insanların yosun yedikleri için yosun ve balıkta iyodu aldıklarını söylüyor.

Hastalarında kullanmışlar hastalarının iyileştiğini de idea ediyor antiviral içerik en kolay iyotta olduğunu bunu da bilim kurulumuza sunduklarını bilim kurulundan gelecek cevabı beklediklerini söyleyeli 1 sene olmuş. Neden Türkiye de bu tedavi yöntemi ele alınmadı aşılamaya sıcak bakıldı?

Bu tedavinin başlamasını hız kazanmasını arzu ediyorum.