Murat KARAKOYUNLU
KAYIP BİR ADA GİBİYDİN SEN!
Henüz, sonun geldiğine inanmayan bir kaptan gibi yapayalnız güvertesinde geminin, küçük ekmek kırıntıları kadar kalmış umutlarla yaşıyorken ben, kendime söylemekten çekindiğim bir son için teslim etmek üzereydim aslında dümeni. O gücü bulabilmiştim hani. Herkesi tahliye ettiğinden emin, dümenin daha fazla dönmeyeceğine kâni olmuş ve yemininden dönmüş bir mahcubiyette olsam da o gücü bulabilmiştim. Yeniden başlamak, sadece o durumdan sağ salim kurtulabilmekle mümkündü. Yara bere içinde olsam da; ciğerlerim eskisi kadar güçlü, ayaklarım eskisi kadar yere sağlam basamıyor olsa da atlattım tüm badirelerini hayatın.
Hiçbir zaman bir mecburiyetle sığınmadım hayata. Son liman, son sahil, son inanç olduğu için olmadı hiçbir şey hayatımda. Böyle olmasının en büyük yanılgı olduğunu bilecek kadar tecrübe etmiş insanlardan öğrendim çünkü hayatı ben. Bile isteye, körü körüne bir sadakat ve inançla teslim olmam gerekirdi, öyle de oldum. Sonunu bilenlerdendim aslında. Yalpalayan, sallanıp duran ve çokça yorulan olsam da kendim seçtim kaderimi. Suçu yok hiç kimsenin.
Sana da tavsiyem evlat, kimsenin son limanı, kimsenin tek tutunacak dalı olma bu hayatta. Yaralı kuşlar, kanatları iyileşinceye kadar avuçlarının içindedir çünkü. Uçmak fıtratındayken onun, tutabileceğini düşünmek, senin saf iyi niyetindir. İyi niyetlerini paspas etmek ya da ettirmemek te kaderin en güzel anlatımı; kaza, yaşadığın her şey.
Bilki, tecrübe ettiğin her an, yükü değil hayatının, servetin. Unutma bunu. Kiminin acı, kiminin sancı, benim bu "hep güzel olacak yarın" diyen yalancı. Sonuçta, hayatta bir yalan küçüğüm, yarı ömrünü tüketinceye kadar fark etmekte zorlandığın, doğru olduğuna inandığın; kimi zaman erken, kimi zaman geç uyandığın bir rüya gibi yalan hayat. Mutlu olmak istiyorsan eğer, kendi yalanlarına sarıl, gerek yok gerçekleri görmeye. Çoğu bulmaya yeltenmeye, gerek yok.
Dur sana bir hikaye anlatayım, dinle!
“Kayıp bir ada gibiydin sen” böyle başlıyordu hikayenin kahramanı, ona sevdiğini söylerken. Ömrünü vakfedebilecekti bir hayal kurmuş, azgın dalgaları göze alıp tam beklediği zamanda bulmuştu kaderini. Büyük bir vakarla demir attı sahile. Bahçesinden en seçkin çiçekleri toplayacak kadar sakin, annesinden süt emen açıkmış dudaklar kadar sabırsızdı: Aradığını buldu, çiçek soldu, bebek doydu. Hikayeye son noktayı yine hayal kırıklıkları koydu. Çünkü insanlar, güzel duyguları bu dünyada yaşayamayacak kadar toydu.
Gel benim cancağızım, ört yüreğimi şöyle sıcacık ellerinle
Gel benim cancağızım, soğuyan yanlarını acılarımın, ser tenine de serinle
Bir yalana daha inanmak için benimle,
Öl de, gözümü kırparsam namerdim, yeminle..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.