Naim ÖZGÜNER
KAFKASYALI DİLFEZA' NIN AŞKI
Naim ÖZGÜNER 29 EKİM 2015 PERŞEMBE
Aşkın kudretini bilen akıllı bir kişi, sultan dahi olsa başkasının taht kurduğu gönle giremeyeceğini bilir ve ona göre tavır edinir. Zira sevgilinin yüreği başkasına aitse bedene sahip olabilirsin de yüreğe asla..! Sultan III.Selim ve cariyesinin hikayesi aşkın bu haline meseldir.
Dilfeza Kafkaslardan getirildiğinde hanım sultanlardan Zeynep Sultana takdim edilmişti. Bu genç kızın yabaniliği güzelliğine olduğu kadar ruhuna da aksetmişti. Kafkasların dağ kuşları gibi vakurlu iken, bir o kadar da zarif ve ürkekti. Bir yırtıcı gibi haşin, bir kedi gibi uysaldı.
Zeynep Sultanın haremine getirildiğinde bu körpe güzellikten çekinmiş, eşi sadrazam Mehmet paşanın onu görerek etkilenmesinden endişelenerek hareminde tutmaya cesaret edememişti. Dilfeza bu sebeple bir müddet sonra Topkapı Sarayı haremine gönderilmişti.
Hareme alınan Dilfeza zaman içinde en iyi şekilde Türkçe öğrenmiş ve diğer ilimlerle tedrisattan geçmişti. Haremde tam bir eğitimden geçirilmişti, mahirane tambur çalmaktaydı, fakat itaat mevzuunda doğup büyüdüğü Kafkas dağarında ki milleti gibi hırçın ve dik başlıydı.
Günlerden bir gün haremde gezinen Selim Han tesadüfen Dilfezanın tambur çalışını işitince musikiye olan düşkünlüğü sebebiyle tamburu ç alanı tanımayı istedi. O sırada 32 yaşında bir civandı. Odaya girip dizleri üzerinde hülyalara dalmış olarak tamburunu inleten Dilfezayı görünce yabani güzelliğinin tesirine kapıldı. Şair ve bestekar olan Hünkar, bu tesadüfün ardından Dilfezayı yanına istedi.
Gece olunca süslenen Dilfeza Hünkarın huzuruna çıkarıldığında çoğu harem kadınının aksine Hünkarın kadını olmayı reddetti. Haremde bir cariye olarak haklarını çok iyi biliyordu. Sultan Selime kadını olmak istemediğini belirtince munis hünkar kırılmış olsa da ısrar etmeyerek Dilfezayı azad etti.
Dilfeza huzura çıkışının ardından ivedilikle hareme geri dönünce herkes şaşırdı. Kusurlu olduğuna hükmedip onu hor gördüler. Fakat ertesi gün Selim Han harem ağasıylı haber edince onu aşağılayışları şaşkınlığa dönüştü. Zira Dilfezanın Hünkarı istemediğini öğrenmişlerdi. Üstelik cariyenin bu haddini bilmemezliğine rağmen Selim Han şöyle emretmişti: “Zinhar ola ki Dilfezaya bir kötülük gelmeye. Ne gelirse bu yapan bin mislinin başına geleceğini bilsin. Ta kendisi razı oluncaya kadar…”
Haremde nadiren şahit olunabilecek bu durum karşısında Dilfezanın Hünkarı istemeyişinin sebebine dair haremde büyük bir merak uyandırmıştı. Kalfalar ve cariyeler Dilfezaya yaklaşarak bu nedeni öğrenmeye çalışsa da yosun yeşili gözlerini sual edenden kaçıran Dilfezadan ses çıkmıyordu. Harem halkı meraktaydı. Fakat kimse dilberden laf almıyordu.
Galata sahiline bakan odasında pencerenin önüne siniyor ve bilhassa ezan vakitlerinde uzun uzun dışarıyı seyrediyordu. Bahçede bulunan caminin minaresine dalıp giderek düşünüyordu. Dilfezanın izlemekten hoşlandığı bu şirin cami harem halkına namaz vaktini duyurmak için inşa edilmişti. Vefat eden saraylıların ve bilhassa saray kadınlarının cenazeleri bu camiden kaldırılırdı.
Güzel Dilfeza ezan öncesinde pencerenin önüne geçer ve kurtuluşa çağrıyı dinledikten sonra ibadetini yerine getirip tamburunu dizlerine alırdı. Asırlık ağaçların yüce dalları arasından dışarıyı seyrederek kimi zaman gözyaşı dökerek meşkini tamamlardı.
Onun bu haline şahit olanlar, Dilfezanın her ezan vaktinde benzer şekilde davrandığını fark edince durumdan işkillendiler ve daha bir dikkatle takip etmeye başladılar. Nitekim anladılar ki Dilfeza beş vakit caminin minaresine çıkarak ezan okuyan müezzin Hoşseda Merzifonlu Yusufu izlemektedir. Meğer gönlünü bu erkek güzeline, davudi sesli müezzine kaptırmıştı.
Dilfezanın sırrı anlaşılınca onu kıskananların yüzü güldü. Fakat emin olamadıkları için kulaktan kulağa fısıldanan bu vaziyeti evvela Haremağası Cevher Ağaya bildirdiler. Zira Cevher Ağa da Dilfezaya karşı iyi niyetli değildi. Harem kızlarından kimilerinin işlerini görmek için rüşvet alarak çalışan bu adam, Dilfezadan ufacık bir hediye bile alamadığı gibi kızcağız yüz vermediği için ondan haz etmemekteydi.
Ağa derhal sultana koşup yakışıksız durumu bire bin katarak haber etmek istese de hadiseyi bir kez de kendisi seyretmek istedi. Sabah namazı vaktinde samur kürküne sarınıp cariyeler dairesine açılan kapı ardına gizlenerek Dilfezayı suçüstü yakalamak hevesindeydi. Fakat avlanan kendisi oldu. Zira onu fark eden Dilfeza savunma güdüsüyle Cevher Ağaya güçlü bir tokat indirerek onu devirdi. Merdivenlerden yuvarlanarak düşen Ağanın yüzü gözü morarmış, kemikleri incinmişti.
Bu hınçla derhal Sultan Selime şikayete giden Cevher ağa, Dilfezanın gizli aşkından başlayarak başına gelenlere kadar her şeyi ayrıntısıyla Hünkara anlattı. Huzura çağrılan Dilfeza ise genelde suskun kalmakla birlikte hiçbir şeyi gizlemedi. Selim Han şaşkın ve üzgündü. Dilfezanın bir odaya kapatılmasını emretti, fakat onu derhal mahkum edip suçlamadı.
Cevher ağa gönüllü olarak Dilfezanın gardiyanlığını yaparken Selim Han müezzini huzuruna çağırıp sorgu ettirmekteydi. Müezzin sorguya çekilirken söylediklerini kafes arkasından dinledi. Nihayetin de ise delikanlının Dilgezanın varlığından bile haberdar olmadığını anladı. Aşkını kendince yüreğinde yaşayan Dilfeza da o da masumdu.
Dilfezanın rızasıyla kendisine yar olacağını uman Hünkar çok sevdiği cariyesinin bir başkasını sevdiğini öğrenince Dilfezayı huzuruna çağırdı. Güzel kızın gönül yarasına şahit olunca da ne olduğunu anlamadığı için korkudan titreyen müezzine cariyesini verdiğini bildirdi.
Selim Hanın bağışladığı beş bin altın çeyizle birlikte talihli müezzine gelin gitti Dilfeza. Mesutlardan mesuttu. Fakat hünkar İstanbulda, gözü önünde olsunlar istemiyordu. Zira Dilfezayı o da seviyordu. Müezzin Yusufu Bulgaristanın Tırnova şehrinde bir camiye imam tayin etti. Onları kendisinden uzak tutmakla birlikte evlilikleriyle bahtiyar olan müezzin ve Dilfezaya her yıl Ramazan ve Kurban bayramlarında kimsenin haberi olmadan hediyeler göndermeye devam etti. (Mine Sultan Ünver-Sevda Hikayeleri) e-mail: naimozguner81@gmail.com