Kaçan kurtulur

DEDİM Kİ: “Ortalık biraz sakinleşsin de ara vereyim.”
 

Hay demez olaydım!
Krizin biri bitmeden biri patladı.
Ne biri yahu...
Biri bitmeden ikisi geldi, ikisi bitmeden üçü...
O oldu, bu oldu, şu oldu.
Sanki olup bitenler az gelmiş gibi “kadim” sorunumuz “Kıbrıs sorunu” bile devreye giriverdi.
En son dün “PKK yandaşlarına hadlerini bildirmek isteyen hassas vatandaş” olayı da patlak verince...
“Ortalık biraz sakinleşsin de ara vereyim” yaklaşımını terk etmeye karar verdim.
Annemin de işaret ettiği gibi:
Memleketi ben mi kurtaracaktım?

Zaten bir süredir bedenim işte, ruhum tatildeydi. Tecrübeyle sabittir:
Beden işte, ruh tatilde olunca...
İnsan daha çok yoruluyor.
Enis Berberoğlu'nun yüksek müsaadeleriyle bedenimi de azat ediyorum.

Süper mutluyum!
Düşünsenize:
“Jöleli”nin “malum uçak”taki çalımına maruz kalmak yok.
“Bir tane de Türkçe söyleseydi” türü sersem tartışmalara girme zorunluluğu yok.
Rauf Denktaş / Mümtaz Soysal çizgisine bin selam sarkıtma mecburiyeti yok.
Emine Ayna yok...
Nispet yaparcasına Bodrum izlenimlerine abanma yok.
Kalem kavgası yok, meydan dayağı yok.
Ayşe yok, Ali yok. Hatta Banu bile yok.
“Hassas vatandaşlarımıza anlayışla yaklaşalım” türü olası yaklaşımları okuyup kafayı yemek yok.
Şike yok... Aziz Yıldırım yok... “Hassas taraftar” hışmına uğrama korkusu yok.
Hakiki kabine yok... CHP'nin gölge kabinesi bile yok...
“Dokunmak da ibadettir” türü densizlikler yok.

Kısacası...
Şairin pek iddialı ve pek gülünç bir şekilde söylediği gibi: Alıp başımı gidiyorum efeler gibi hey!
Üç vakte kadar dönerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar