xxx65566
İsrail güvenlik şirketi nasıl fark edememiş!
Korkarım bu iş benim üzerime kalacak… Aynı konuyu haftalardır ısrarla gündemde tutmaya çalışıyorum ama pek başarılı olduğum söylenemez. Endişe verici, olumsuz, rahatımızı bozan gelişmelere dikkat çekmenin hiç de kolay iş olmadığını bilmeme rağmen, daha popüler konulara yönelmenin cazibesi ortadayken yeni bir terör, güvenlik paranoyası ve işgal dalgası hepimizi yakından ilgilendiriyor olmalı.
ABD güvenlik kabinesinin dünkü toplantısına bakılırsa, yine Ortadoğu merkezli, bu sefer Yemen üzerinden bölgeye yönelecek, yarın gündelik hayatınıza girecek ciddi bir durum söz konusu. Mesele Yemen'deki iç savaş, bölge ülkelerinin katılımı, ABD'nin buradaki örgütlere yönelik operasyonlarla kalsa daha farklı bir kategoride ele alınabilirdi. Ancak demokrat ve barış ödüllü Baracak Obama'yı hızla neoconlaştıran, şahinleştiren, ABD'yi yeniden 11 Eylül sonrasının saldırgan çizgisine çeken bir eğilim izleniyor.
Hollanda'nın Schiphol havaalanından Detroit'e giden Nortwest Havayolları'na ait 253 sefer sayılı uçağı, bacağına bantladığı patlayıcıyla havaya uçurmak isteyen 23 yaşındaki Nijeryalı öğrenci Ömer Faruk Abdullah'ın başarısız girişiminden sonra Küba ve 13 Müslüman ülke vatandaşlarına olağanüstü güvenlik önlemi getiren Washington yönetimi, dünkü toplantıda terör listesini genişletmeyi, önlemleri artırmayı, yeni dalga güvenlik paranoyasına beslemeyi, kitleleri korkuyla hizaya sokmayı görüştü. Irak işgali sırasında olduğu gibi, biyolojik saldırı yeniden gündeme geldi ve söz konusu toplantının ana konularından biriydi. El Kaide tehdidi, yeni saldırıların beklendiğine dair işaretler, her işgal öncesi olduğu gibi, dünyanın ve Türkiye'nin de gündemini etkileyecek.
Gariptir; Ömer Faruk Abdullah'ın saldırıya kalkıştığı Schiphol Havaalanı güvenliğini bir İsrail firması sağlıyor. Buradan kalkıp Detroit'e gidecek uçak yolcuları bu şirketin güvenlik taramasından geçti. İsrail firması ICTS, 1982'de kuruldu ve 11 bin çalışanı var. Avrupa'da bir çok ülkenin havaalanı bu şirketin güvenliğine emanet edilmiş. Şimdilik bu kadarını söyleyelim.
Obama başkanlığındaki toplantı, öncelikle güvenliğe, terörle mücadeleye odaklandı. Ancak bütün yollar bugünlerde Yemen'den geçiyor. İç savaşlardan bunalan, zaafları alabildiğine çok olan bu ülke, yeni bir bölgesel operasyonun merkezi olarak son derece elverişli. Zaaflar üzerinden diplomasi, zaaflar üzerinden ekonomik politikalar, zaaflar üzerinden rejim değişikliği, zaaflar üzerinden işgal… Aynı şeyleri on yıldır yaşamıyor muyduk? Hiçbir şey değişmemiş. Yeni Amerikan yönetimi, Amerikan sistemine hızla uyum sağlıyor ve sertleşiyor. Kuzey Afrika'dan Pakistan'a kadar uzanan geniş bölgeye yönelik ABD stratejilerinde hiçbir şey değişmemiş. Yemen'in otuz yıldır lideri olan Ali Abdullah Salih, bir yandan binlerce askerini El Kaide ile savaşa hazırlarken diğer yandan ülkesinin kaderini ABD ve İngiltere'nin kontrolüne vermek üzere.
İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Irak işgali sırasında “Saddam'ın füzeleri Avrupa'yı vuracak” diye internette bulduğu bir metni dünyaya yutturan Tony Blair rolünü kapmakta gecikmedi. David Kelly'nin, “bu bilgiler İsrail istihbaratının yönlendirmesi” mealindeki söylemi yüzünden nasıl “intihara gittiğini” de hatırlayalım. Brown, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere'nin, Osmanlı'ya karşı Yemen ve bütün bölgeyi ayaklandırdığı günlerden kalma emperyal stratejisini bugün ABD'nin devam ettirmesi için bütün desteğini veriyor, verecek.
2003 yılında Irak'ı işgal ettiklerinde gittikleri ilk yer 1917'deki Kut-ul Amara savaşında ölen İngiliz askerlerinin mezarıydı. Tarih böyle bir şey ve aslında hiçbir şey değişmiyor. Yemen bizim için kanlı ve acı bir hatıradır. Hiçbir sebep olmasa bile bu yüzden, hafızamızı yenilememize imkan vermesi yüzünden önemlidir. Dış politikada “Hattı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır ve bu satıh bütün dünyadır” felsefesini benimseyen Türkiye'nin, burada olup bitenlere, bu karmaşık savaşa, bir ülkenin daha işgali uğramasına ilgisiz kalması beklenemez. Mezhep eksenli, etnik ayrımcılık eksenli, bütün bölgesi kaos kuşağına dönüştürme öncelikli bu tür girişimlerin Türkiye'deki yansımalarını biliyor olmamız gerekiyor.