Hz. Havva Gelinlerine Kızım mı Derdi?

                 Gerçekler çok acı, dertler pek büyük, sıkıntılar devasa, kötülükler korkunç… Ülkemizde ve dünyada yaşananlardan bahsediyorum:  savaşlar, işgaller, katliamlar, tehcirler,  salgınlar, ekonomik ve sosyal krizler… Bunlar gibi büyük ve toplumsal hadiselere karşı fert olarak yapabileceğimiz fazla bir şey yok. Tüh deriz, ALLAH kahretsin deriz, çok yazık olmuş deriz, kınarız, buğz, ederiz… O kadar.

          Bunların dışında fert olarak üzerimize terettüp eden mesuliyetlerimiz var. Bu vazifelerden kaçındığımız veya yapmadığımız zaman onlardan ve sonuçlarından hem bu dünyada sorumluyuz hem de ahirette. Mesela öğretmensek öğrencilerimize, ebeveyn isek evlatlarımıza, idareci isek emrimizde bulunan kişilere karşı sorumluluğumuzu eksiksiz ve mutlaka yerine getirmek bizim baş vazifemizdir. Bunlardan her iki dünyada da hesaba çekileceğimizi unutmamlayız.

                   AKRABALAR BİRBİRLERİNE BİR DE BÖYLE BAKSALAR

           Günümüz Türkiye’sinde, aile kurumunun (değişik sebeplerle, mesela iletişimdeki gelişmeler neticesinde internetin, sosyal ağların herkese açtığı yalancı ve pek büyük özgürlük alanı ) zayıfladığını, aile ilişkilerinin gün geçtikçe gevşediğini hepimiz görmekteyiz. Birçok alanda zayıf ve geri durumda olan ülkemizin en başarılı olduğu ve övündüğü şeylerden ikisi aile yapımız ve genç nüfusumuzdu. Bu gün bu iki sağlam direkte de çatırdamalar daha fazla gelmeye başladı.   

         Eşler ( karı –koca)  arasındaki sürtüşmelere,   gelin -kaynana, damat- kayınpeder… İlişkilerindeki bozulmalar eşlik eder hale geldi. Bunların neticesi olarak İslam ve  Türk tarihinde eşine asla rastlamadığımız çok kötü bir durum,  pek kötü bir ahval meydana geldi: Kadın ölümleri.  Bu vahim sonucu engellemek için hükümetimiz kanunlar çıkartıyor, kurumlar kuruyor, çok büyük miktarda paralar harcıyor; STK lar, dernekler, vakıflar, üniversiteler harıl harıl çalışıyor. Konu ile ilgili kitaplar yazılıyor, seminerler konferanslar düzenleniyor, yazılı ve görsel basında birçok makale yayınlanıp birçok program yapılıyor. Bütün bu çalışmalar ve gelişmeler aile içi huzursuzluğu azaltmıyor, boşanmaların oranını düşüremiyor, ölümleri de engelleyemiyor.

               Bu mevzuda köklü bir değişiklik, gerektiği ortada, şok bazı tedbirleri almak elzem. Aslında İmparatorluk kurmuş bir milletin ahfadı olan bizler,  kültürümüze dikkatli baksak, medeniyetimizi analitik bir gözle incelesek, dinimizi ön yargısız bir öğrensek çarenin oralarda olduğunu göreceğiz. Bu bir iddia değil kanıtlanmış bir olgu. Osmanlı da, Selçuklu da, Abbasi de ve ismini sayamadığım onlarca devletimiz de böyle bir şenaat var mı? Bizim Harsımıza göre    “Allah (cc) Hz. Âdem’i yarattı. Ondan da (Hz Âdem’in eğey kemiğinden) Hz Havva’yı yarattı. Hz. Havva biri kız biri erkek ikiz çocuklar doğurdu. Bu ikizler birbirleri ile değil diğer kardeşleri olan ikizlerle evlendiler. Ve insanlık böyle çoğaldı.” Bu bilgilerin ne kadarı Kur’ani, ne kadarı hadislerde var tam bilmiyorum. Yalnız şu anda Türkiye de yaşayan insanların çok büyük bir bölümü bu bilgilerden haberdar ve bunların doğruluğuna inanıyor. Öyleyse bundan faydalanmak gerekemez mi?

              Konu ile ilgili yazdığım kitapta (Yuva Kuran Mektuplar) şöyle bir değerlendirme yapmıştım: ”…İstese insanı başka türlü yaratma gücüne sahipken, Halikü zülcelal önce Âdem’i sonra onun eğey kemiğinden Havva’yı yarattı. Niye İkisini ayrı ayrı yaratmadı da böyle yarattı? Gücüne ve kudretine sınır olmayan Allahımız,  niye bir milyon kızı bir milyon erkeği aynı anda, ayrı ayrı yaratıp;” Haydi evlenin ve çoğalın “ demedi de kardeşleri birbirleri ile evlendirdi. Yoksa Allahü Teâlâ böyle yaparak (yani kardeşleri birbirleri ile evlendirerek) biz insanlara şu mesajı mı verdi: ‘Ey ebeveynler! Gelinleriniz aynı zamanda sizin kızlarınız, damatlar da oğullarınız oluyor. Ey gelinler! Ey damatlar! Kaynanalarınız sizin anneleriniz, kayın pederleriniz de babalarınızdır …” Bu gerçeğe inanan bir erkek eşini öldürürken onun aynı zamanda “kardeşi” olduğunu düşünürse ne olur?

              Eşimize, kayın pederimize, kayın validemize, damadımıza, gelinimize sadece bu sıfatların oluşturduğu yakınlıkla değil; onların aynı zamanda bizim insanlık ve mümin kardeşimiz olduğu olgusu ile yaklaşırsak, onlarla aynı babadan olma, aynı karından doğma gerçeğini göz önünde bulundurarak ilişki kurarsak, sorun dediğimiz birçok ve basit çıkmazdan kolayca felaha ulaşabiliriz umudundayım. .

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum