xxxx111
Her gün ve gece Bodrum
Selahattin Duman'ın gazete mutfağından yazarlığa geçişini hatırlayanınız var mı? Yıllarca çeşitli gazetelerin yazıişlerinde birlikte çalıştığı yakın arkadaşına, Zafer Mutlu, Sabah'ta eğlenceli bir köşe açmaya karar verir... İlk çıkış için de yeni cumhurbaşkanı olmuş Süleyman Demirel'in Uzak Doğu gezisi seçilir. Günlerce yeni yazarın iki dirhem bir çekirdek fotoğraflı duyurusunu yapan Sabah, "Selâhattin Duman geziden bildiriyor" diye girer gönderdiği yazıları...
Daha önce hiçbir yazısı çıkmadığı için mizahi yönü bilinmez yeni yazarın; her yazısı şakacı abartılarla doludur ve herkes okuduğunu ciddiye alır. Hatta, "Heyet Hong Kong'tan o kadar çok şey aldı ki, uçak düşebilir" diye yazdığı için bütün TV kanalları havaalanına canlı yayın ekipleri bile gönderir...
Hiç unutmadığım olay, geziye katılan işadamlarından Vatan Konserve'nin sahibi Mahmut Karaduman'ın başına gelendir. Yaşı hayli ileri Mahmut Bey uçakta önümü kesip "Ne oluyor?" diye sorduktan sonra merakının sebebini de açıklamıştı: "Biraz önce eşimle konuştuğumda, 55 yıllık evlilik hayatımızda bir kez bile bana 'Şekerim' diye hitap etmemiş eşim, 'Oralarda ne yapıyorsun şekerim?' diye sordu da..."
Meğer o günkü gazetede, Selahattin Duman, "Heyet üyeleri gece hayatına düşkün çıktı; ben eşlerinin yerinde olsam onları eve kabul etmeden önce herbirinden AIDS raporu alırdım" gibi bir şeyler yazmış... Mahmut Bey'in eşi o yazıyı okumuş olmalı...
Bu eski anekdotu bana hatırlatan tatilimi geçirdiğim Bodrum'da, ülkeden binlerce kilometre uzaktaki eşimden aldığım telefon oldu. Bir yerde okumuş ve benim teknede olduğumu sanıyormuş... "Hayır otelde kalıyorum" dediğimde, "Ha, anladım, Maki Otel'de" dedi. "Hayır, ne münasebet" cevabını verdiğimde, "Neler oluyor orada Allah aşkına" deyiverdi.
Her yıl bir dostumla tekneyle denize açılıyor ve sahilleri dolaşıyoruz. Bazen birkaç gün, bazen bir-iki hafta sürüyor yolculuğumuz. Bu yıl işler yoğun olduğu için Bodrum'a kara yolundan gidip otelde kalmayı yeğledik. Yorulmadan dinlenme imkânı daha fazla buluruz diye.
İyi ki de öyle yapmışız. Teknedeyken ancak uzaktan temaşa eyleyebildiğim Bodrum'u daha yakından görebildiğim gibi, yazlarını burada geçiren dostlarla da görüşme imkânını bu sayede bulabildim. Bodrum pek çok ünlünün ikinci adresi çünkü...
Şimdi düşünüyorum da, buraya ilk kez 1969 yılında, 'turizm rehberlik kursu' vesilesiyle gelmiştim. Sonraki iki yıl boyunca çok sık uğramam gerekti Bodrum'a... Pansiyonlarda kalınırdı ve küçük kasabanın her tarafından okaliptüs kokusu burunlara gelirdi. Sahilde yat yoktu o zamanlar; buralılar 'gulet' tarzı tekneleri ellerinde hiçbir plan-proje olmadan göz kararıyla Eski Tersane mevkiinde inşa eden ustalarıyla övünürlerdi. "Bunu filânca zengin Çolak Erol Usta'ya yaptırıyor" denirdi söz gelimi...
Geçen akşam Gümbet'te yeni açılmış Luvi Otel'de oturmuş Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon'la sohbet ederken o günleri de yâdettik. 40 yıl önce iri bir köy veya küçük bir kasaba görüntüsündeki Bodrum bugün ülkenin üçüncü büyük turist çeken kenti. Ticaret Odası Başkanı Mahmut Kocadon, "Turist çeken başka yerler de var, ama Bodrum bir markadır" dedi keyifle...
Bu yıl Bodrum merkezine otomobil girişini yasaklamış belediye; esnafın olduğu kadar her gece bir başka yere takılan ziyaretçinin de kafası karışmış... İlk günlerin kafa karışıklığının geçeceğine güveniyor Başkan Kocadon; uygulama beğenilmez veya istenilen başarı yakalanamazsa vazgeçilebileceğini de söylüyor...
Başka bir partiden (DYP) seçilmiş olmasına, köklü bir CHP'li aileden gelmesine rağmen, Mehmet Kocadon ilişkili olduğu bakanların ve bürokratların kendilerine yaklaşımından olağanüstü memnun. "Hükümet Bodrum'a her türlü desteği veriyor; hangi projeyi götürsem kabul edildi" dedi bana. Araçla geldiğimiz için kenti bir ucundan diğerine defalarca gezme fırsatı buldum. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun da Bodrum'un özelliklerini dikkate alan bir yaklaşım sergilemesini bekliyor Bodrumlular...
Selim İleri'nin çok uzun yıllar önce yazdığı 'Her Gece Bodrum' romanının kasabası değil bugünkü Bodrum; özellikle de geceleri... Bir ara uğradığımız Marina'da İstanbul Gelişim Orkestrası çalıyor, Neco söylüyordu; son yıllarda dillerden düşmeyen birçok romantik şarkının bestecisi Bülent Özdemir ile Türkiye'nin en iyi seslerinden Hande Dönmez'i de Taş-Ev'de dinledik.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.