Halk Mutlu mu, Değil mi?

Birkaç yıl kadar önce bir grup vatandaşla birlikte Suriye'ye gitmiştim. Şam havaalanından şehrin merkezindeki otelimize doğru ilerlerken gruptaki bazıları "Burası geri kalmış, yollar modern değil, otomobillerin çoğu eski..." gibi lâflar etmişlerdi.

Modernizm, konfor, lüks, maddiyat çılgınlığı Türkiye'yi pençesine aldı... Her yere güzel ve geniş yollar yapılması, havaalanlarına uçakların inip havalanması, hızlı trenlerin hedeflerine çabucak ulaşması, büyük şehirlerde gökdelenler yapılması, köprüler, barajlar ve bunlara benzer gelişmeler gözümüzü perdeliyor.

Ülkelerin durumunu gösteren önemli unsurlar vardır:

Ülke halkı mutlu mudur?

Ülke halkı huzurlu mudur?

Ülkede adalet (sosyali ile birlikte) var mıdır?

Ülkede güvenlik var mıdır? (Can, mal, ırz, namus, nesep, din, iman...)

Ülkede millî barış var mıdır?

Ülkede toplumsal uzlaşma var mıdır?

Ülke bilgece, iyi idare edilmekte midir?

Ülkenin geliri adaletli bir şekilde dağıtılmakta mıdır?

Ülke şeffaf ve temiz bir toplum mudur?

Ülkede kokuşma var mıdır?

Ülkede hakim olan kültür, medeniyet ve şehir kültürü müdür, yoksa bedevi kültürü müdür?

Ülke ahlâklı, faziletli bir ülke midir?

Adam öldürmelerde, cinayetlerde, büyük ve küçük hırsızlıklarda, suçlarda patlama var mıdır?

Dev gibi adliye binalarında hakimler milyonlarca dava dosyasına bakmak konusunda sıkıntı içinde midir, yoksa mahkemeler işsiz, hapishaneler ıssız mıdır?

Eğitim sistemi genç nesilleri bilgili, kültürlü, ahlâklı, karakterli, faziletli, estetik boyutlu, kızları genç hanımefendiler, erkek çocukları genç beyefendiler olarak yetiştirebilmekte midir?

Evet bir ülkenin ileri mi geri mi, iyi mi kötü mü, parlak  mı karanlık mı olduğu, maddî kalkınmadan değil, yukarıda saydığım konulardaki durumundan anlaşılır.

İktisat, maddî kalkınma, üretim ve ticaret elbette lazımdır ama onların üzerinde ana konular vardır.

Türkiye'nin en önemli gündem maddesi resmî ideoloji vesayetinden kurtulmaktır. Sonra:

Resmî ideolojinin yerini, evrensel insan haklarının ve millî kültür/kimliğin almasıdır.

Dünyaya örnek olacak çok üstün ve kaliteli bir eğitim sistemine sahip olmasıdır.

Ülkenin tamamının adalet ve güvenle dolmasıdır.

Devlet işlerinde, toplumda bilgeliğin hakim olmasıdır.

Halkın yaşama sevincine ve neş'esine sahip mes'ut bir halk olmasıdır.

İlim, irfan, kültür, sanat, adalet, huzur, saadet yoksa (yahut gerektiği kadar veya yeterli derecede yoksa) ben yolları, lüks otoları, dev binaları ne yapayım?

* (İkinci yazı)

KADIRGA'DA İMREN LOKANTASI

KADIRGA polis karakolu civarındaki (PTTbitişiği) İmren lokantası beğendiğim, takdir ettiğim bir esnaf lokantasıdır. Yemekleri lezzetli, dükkan temiz, fiyatlar uygundur. Ramazandan sonra fırsat düşerse bir uğramanız, fırında pişmiş tereyağlı Çayeli (veya İspir) kurufasulyası yemenizi tavsiye ederim. Bendenizin selamını söylerseniz yemeğin yağı bol olabilir!..

Ramazandan sonra dedim...İmren lokantası mübarek Ramazan ayında kapalıdır.

Fransızların "noktaları i'lerin tam üzerine koymak" deyimleri vardır. Müslümanların Ramazanda oruç tutmaları (şer'î bir özürleri yoksa) farzdır. Özürsüz olarak oruç yemek haramdır. Lokantacı kendisi oruç tutuyor ama Ramazan gündüzünden müşterilerine yemek veriyor. İslâm dini bunu da caiz görmez.

Para kazanma, ticaret meselesine gelince:

Ramazan gündüzünde müşterilere yemek yedirerek kazanılan parada hayır olmaz.

Kendisi içki içmiyor ama içki satıyor, içki servisi (sakilik) yapıyor, bu da haramdır, uğursuz kazançtır.

Kendisi riba alıp vermiyor ama riba muamelelerinin aracılığını, kâtipliğini yapıyor. Bu işler de dinen yasaktır. Bu katiplikten ve aracılıktan elde edilen kazanç uğursuzdur.

* (Üçüncü yazı)

HAPSE ATILAN TARİHÇİ

Olacak şey değil!.. Fransa'da "tarihî araştırmalar" yapan bir mühendis hapse atıldı. Özbeöz Fransız olan Vincent Reynouard'ın mesleği ve uzmanlığı kimya mühendisliğidir. 1969 doğumludur, sekiz çocuk babasıdır, dindar bir katoliktir, muhafazkârdır. Peki bu adamcağızın suçu nedir? Kendisi İkinci Dünya Savaşı ile ilgili tarihî araştırmalar yapmakta, resmî teze aykırı görüşler ve iddialar ortaya atmakta, Almanların Yahudileri gaz odalarında yok ettiği iddiasının yalan olduğunu savunmaktadır. Bu konuda yaptığı araştırmaları DVD'ler ve yazılı malzeme olarak dağıtmaktadır. İşte hapse atılmasına sebep olan suç budur.

Vincent Reynouard'ın görüşlerini paylaşırız veya paylaşmayız ama onun görüşlerinin suç olduğunu asla kabul etmeyiz. Fransa'da 1990'da çıkmış, Gayssot Kanunu denilen bir kanun, Nazilerin Yahudilere yapmış olduğu (doğru veya sözde) zulümleri inkâr edenlere hapis ve para cezası öngörmektedir.Hiç şüphe ve tereddüt yoktur ki, bu kanun faşist ve ırkçı bir kanundur.

Bu kanun yüzünden Roger Garaudy'nin başı da bir kitabı yüzünden epey derde girmişti.

Hitler rejimi 6,5 milyon Yahudiyi kamplarda ve gaz odalarında öldürdü mü? Bu konuda tarihçiler arasında fikir ve görüş birliği yoktur. Öldürdü diyenler var, öldürdü ama bu kadar değil, birkaç yüz bin kişi toplama kamplarında hastalıktan kırıldı diyenler var, hiç öldürmedi iddiasında bulunanlar var.

Peki gerçek nasıl anlaşılacak? Tarihçiler tartışacak, delillerini ortaya koyacak...

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Siyonistler bir Holokost Endüstrisi kurmuşlar ve bu yolla trilyonlarca dolar tazminat almışlardır.

Bir Fransız vatandaşının, revizyonist fikirleri ve iddiaları yüzünden hapse atılması, büyük miktarda para cezasına çarptırılması utanç verici bir hadisedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar