Sezai ÇİÇEK
Gökler zincirinden boşaldığında…
Gökler zincirinden boşalıp
Denizler bentlerini yıktığı vakit
Yıldızlar bir bir kaymadan önce
Rüyalarında yandığım çöller adına
Issız kuyuların derinlerinde
Vuslat ümidiyle geçti günlerim
Ve zihnim gül bahçeler sunmadı asla
Cennetler vaat etmedi yapıp ettiklerim
Ne geçmişte ne bugün gülümsedi düşlediklerim
Semaya el açıp kokun taşıyan bulutlardan damla bekledim
Rüzgara çorak toprağıma yağmur yollasın diye yalvarıp
Nice köprülerden
Akabelerden
Dağ başlarından geçtim
Ayak bastığın bir avuç toprağı koklayamak için
Güneşin şerha şerha yarıldığını gördüm kelebeğin ahıyla
Bülbülün narin kanatlarıyla
Mermer sütunları yüklendiğine şaştım
Bitimsiz ormanlar
Bir tek yaprağın bile esirgedi
Ummanlarsa kapattı kendini bana
Dağın zirvelerindeki buzullar yaz-bahara erdi de
Bir ben nâçardım kaldım
Karanlık gecelerde
Harabeleri mesken tutmuş başkuşların
Serseri ve berduşların
Yoldaşı oldum da
Elimden tutanım olmadı
İşte o zaman
Adın kurtardı alemin yükünden
Yeniden can verdi kurumuş toprağıma
Abı hayat oldu adından bir harf yaprağıma
Fer oldu gözlerime bakışın
Güç geldi dizlerime dimdik ayağa kalktım
Ve yürüdüm yürüdüm şehrin alanlarına
Taş kaplı duvardan sessiz ve sağır meydanlarına
Ne gece farketti beni ne tanıdı bekçiler
Başıma yıldızlardan taç ördüm
Sonra orada insanların
Özünü sunduğu sanemler gördüm
Onlara bakınca kendimden geçtim de
Hepsini bir bir kırıp devirdim
Artık putgedelerle tiranlar
Ve yoldaşları yeminli düşman bana
Çünkü İbrahim’i anmıştım yola çıkmadan önce
Hiç pişman olmadım ömrüm boyunca...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.