Sebahattin BİLGİÇ

Sebahattin BİLGİÇ

GERİDE BIRAKTIĞIMIZ VATAN’A ! -5

Yambol geniş bir ovanın içinde kurulmuş, içinde kıvrım kıvrım akan Tunca nehrini barındırıyor. Hep beraber Şehir Parkına gidiyoruz. Tunca Nehri parkın etrafını çevrelemiş, park bir ada gibi ve tertemiz. Bizdeki gibi ne yüksek sesle müzik dinleyenler, ne mangal dumanı, ne de piknikçilerin bıraktığı çöpler var. Kimi çocuklar bisiklete biniyor, kimi çocuklar kaykayla eğleniyor, kimisi sahada top oynuyor. Nehrin kenarına yapılmış patika yollar bakımsız kalmış ama her taraf iç açıcı. Rengarenk çiçeklerin arasında dolaşıyor, hatıra fotoğrafı çekiliyoruz. Nehirde su çok. Gençler kiraladıkları su bisikletlerinde geziniyorlar.

resim1.jpgresim2.jpg

Nehrin hemen kenarına banklara oturuyoruz. Köprünün altında balıklar zıplama yarışı yapıyor adeta. Ekip koyu bir muhabbete dalıyor, Alaattin Bey yine çekimde ve yayında…

resim3.jpgresim4.jpg

Nehrin sularına akıncıların sevdası Tuna Nehri boylarından bir name ulaşıyor;

Ben bir göçmen kızı gördümTuna boyunda,

Elinde bir besili kuzu hem kucacığında,

Doğru söyle göçmen kızı annen var mıdır?

Ne annem var ne babam. kalmışım yalnız.

Arda boylarından Halime Recebine sesleniyor;

Arda boylarına ben kendim gittim,

Dalgalar vurdukça can teslim ettim,

Ah anneciğim, ah anneciğim yaktın ya beni,

Bu genç yaşta denizlere attın ya beni.

İçine gömdüğü gözyaşlarını, hasretini duyduğu ana vatana akıtan Tunca bize duyururcasına;

Tunca boylarında tozdan dumandan,

Zalimler bilmez (be yarim) dinden imandan,

Vurdular beni, al kanlara acılara,

(be yarim) Koydular beni.

İçimize hüzün çöküyor, yüreklerimiz kanıyor, hüznünü içine biriktiren Tunay’ı, Arda’yı, Bırgız’ı, Meriç’i yad ediyor, Tuna nehrine hasretimizi haykırıyoruz…

Bizi ağırlayan derneğin idare odasındayız. Sağ olsun Yambol Vali Yardımcısı Orhan Bey ziyaretimize gelip hem hal hatır, hem de bir ihtiyacımız olup olmadığını soruyor. İlgileri için çok teşekkür ediyoruz. Dernek yetkilisi kardeşlerimiz başta Ahmet başkan olmak üzere bizimle canı gönülden ilgililer…

resim5.jpg

Odada çay kazanı görülür de çay demlenmez mi? Teknik ekip arızalı çay kazanını onarıp çayı demliyor. Artık koyu bir muhabbet zamanı. Seyahat boyunca dikkatimizi çeken gözlemlerimizi paylaşıyoruz. Malum Türkiye’de uzun zamandır başıboş köpeklerle ilgili tartışmalar devam ediyor. Yolculuğumuz boyunca ne kenar mahallelerde, ne parklarda, ne cadde ve sokaklarda hiç başıboş köpeğe rastlamadığımızı anımsıyoruz. Bisikletçi dostlarımız bilirler, Türkiye’de turlarda en çok tehlikeye düştüğümüz hususlardan birisi köpeklerin saldırısıdır. Bir diğeri de otomobil sürücülerinin bisiklet kullanıcılarına karşı duyarsızlığıdır. Burada şoförler

son derece duyarlı. Tur boyunca bize yol vermeyen bir tane bile sürücüye rastlamıyoruz. Ehliyet kurslarında bu konunun ciddi bir şekilde işlenmesi yerinde olacaktır diye düşünüyoruz.

Yaz boyunca özlediğimiz yağmura Yambol’da kavuşuyoruz. Yağmurun tatlı tatlı sesini duyarak çaylarımızı yudumlamaya devam ederken, yarınki yolculuğun yağmur altında zor geçeceğini konuşuyoruz. Eh sabah ola hayrola deyip istirahate çekiliyoruz…

06.00 da ayaktayız. Gece boyunca yağan yağmur havayı bir hayli serinletmiş. Hep beraber kahvaltı masasındayız. Kahvaltıda yok yok. Yeşilbis ekibi çantalarını sofraya boşaltıyor. Zeytin, peynir, domates, börek, muz, üzüm… Koyu bir sohbet ve muhabbet eşliğinde kahvaltımızı yapıyoruz.

Dışarıda güzel bir yağmur var. Çantalarımıza poşetleri geçiriyor, yağmurluklarımızı giyiyoruz. Niyetimiz önce Ahmet Başkanın işyerine uğramak. Bizi Türk mahallesine götürmek üzere gelen Toşiba lakabıyla meşhur Hüseyin Bey aracıyla önümüze düşüyor, aheste yağan yağmur altında tek sıra halinde önce mahallede turluyor, sonrasında iş yerine ulaşıyoruz. Yağmur pencerelere vururken, Kahveler eşliğinde koyu bir muhabbet başlıyor. Yambol’un ahvalini Ahmet Başkandan dinliyoruz. Gençlerin okumadığından, iş için Avrupa ülkelerine gidildiğinden, topluma örnek olacak irfan ehli önderlere ihtiyaç olduğundan bahisle konuşmalar uzayıp gidiyor. Ahmet Başkan dedelerinin dört kardeş olduğundan, üç kardeşin Çanakkale’ye gittiğinden ve dönmediklerinden, kendi dedesinin geride kalıp on yedi yaşında bir aileye iç güveysi girip berberlik yaparak ailesine baktığından, ailede berberlik geleneğini kendisinin hala devam ettirdiğinden bahsedip bizi duygulandırıyor. Bir kere daha anlıyoruz ki Çanakkale Osmanlı Coğrafyasında en ortak paydalarımızdan.

resim6.jpgresim7.jpg

Yol hikayemizde burada bizi mest eden ve mahcup duruma düştüğümüz bir durum yaşıyoruz. Ev sahiplerimiz bizi göndermeyeceklerini, zira yol güzergahında çok Tır işlediğini, bu yağmurda bisiklet yolculuğunun çok tehlikeli olacağını söylüyorlar. Hemen bir pikap hazırlanıyor, bisikletler yükleniyor, bir kısmımız pikaba, bir kısmımız Toşibanın arabasına biniyor, Hamzabeyli sınır kapısına hareket ediyoruz.

Toşiba haraketli, konuşkan ve son derece neşeli bir adam. Yol boyunca hayat hikayesini dinliyoruz. Başkalarının düzenbazlığından üç dört ay hapiste yattığından, ama hapiste akıllanıp doğru yolu bulduğundan, orada çok kitap okuduğundan, içeride iken namaza başladığından bahsediyor ve hamt ediyor. Hapis hayatı aklını kullanan bir çok insan gibi sana da Medrese-i Yusuf olmuş deyip kendisini tebrik ediyoruz. Hamzabeyli Sınır kapısında bir Türk işletmesinde oturup veda çaylarımızı yudumluyoruz.

resim8.jpgresim9.jpg

Dostlarımızdan ayrılık vakti geldi. Ne kadar ısrar etsek te” bizi sevaptan niye mahrum ediyorsunuz” diyerek taşıma ücretini kabul ettiremiyoruz. Veda fotosuyla onlar Yambol’a, biz gişelere hareket ediyoruz. Gişelerden kısa sürede geçip, tur boyunca edindiğimiz tatlı hatıralar, yeni dostluklarla memleketimize giriyoruz. Kapıya yaklaştığımızda yağmur kesilmişti. Yerler ıslak, hava serin ve bulutlu. Edirne’ye doğru rampayı tırmanıyoruz. Herkeste memlekete ulaşmanın rahatlığı ve neşesi var. Turumuzun sonunu köylerden geçerek daha neşeli hale getirmek, hem de tur arkadaşımız Ferit Beyin köyü Değirmenyeni’ye uğrayarak çay molası vermek üzere güzergahı değiştiriyoruz. Tabi ki çaylar ev sahibinden. Beş altı köy geçerek Değirmenyeni’ ye ulaşıyor, çay ve kıraathane özlemimizi gideriyoruz.

Beş günlük bir tur sonunda hamdolsun Edirne’deyiz. Yeşilbis Demir Atlar ekibi başarmanın haklı gururu ve sevinciyle bir biriyle canı gönülden vedalaşıp helalleşiyor. Herkes bir sonraki tura istekli. Zihinlerde yeni tur nereye olacak düşüncesi var. İnşallah yeni, uzun ve güzel bir turumuz olacak. Okuyucularımıza ve turcularımıza sürpriz olsun. !!!

Sebahattin BİLGİÇ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum