Mustafa YILDIZ
Gazze: Kötü, En Kötü Komşu
Saygıdeğer okuyucularım!
Bugün size Lübeck Üniversitesi Prof. larından, Lübeck şehri ve Schleswig-Holstein bölgesi Yahudi Cemaati kurucusu, 2006 dan beri de Almanya Yahudi Cemaatinin bu eyaletten delegesi olan Rolf Verleger'in 5 ocak 2009 tarihinde, İsrail'li Tarih bilimcisi Prof. Fania Oz-Salzberger'in 31.12.08 tarihinde FAZ da çıkan yazısına istinaden verdiği cevabı özetlemek istiyorum.
Bu hanım Prof. yazısında: ''Komşunuz sürekli taş ve molotof kokteylle evinizi hedef alırsa, gün gelir silaha sarılıp buna bir son vermek istemezmisiniz? Çocuklarını etrafına alacak ve saklanacak olursa da dürbünlü bir silahla onu vurmak istemezmisiniz ?
Hamasın Gazze'de yaptığı işte aynen bu komşunun yaptığı gibi bir şey, bu münasebetle İsrail'in bu savaşı adilane bir savaştır'' diyor.
Prof. Verleger komşuluk ilişkileri açısından yapılan bu değerlendirmeye teşekkür ettikten sonra, durumu on madde halinde şöyle özetlemeye çalışıyor.
İsrail'li Prof. ve ailesini taciz edilen ev sahibi, Gazze'yi de kötü komşu kabul edecek olursak, şunları söylemek mümkündür.
1) Komşunuzun anahtarını üç sene önce elinden almışsınız.
Sizin izniniz olmadan evi terkedemiyor. Ne çalışmak, ne okumak ne seyahat ne de alış-veriş için.
Ev sahibinin izni olmadan ne mektup, ne yiyecek, ne elektrik, ne gaz alabiliyor ve ne de ziyaretçi kabul edebiliyor.
Sebep: Ev sahibi kapısını kitlemiş, 2006 dan beri bu kötü komşuya aman vermiyor.
Böyle olunca kötü komşu kızmaya başlıyor.
Bu kötü komşunun bir hatası var: Yanlış partiyi seçiyor.
Zira dört sene önce aranız bir hayli iyiydi. Daha önce elinden aldığınız deniz manzaralı evinden 2005 te çıkmıştınız da kendisine teşekkür bile etmemiştiniz.
Böyle olunca kötü komşu kızmaya başlamıştı.
2) İki sene önce komşunuza bir kavgacı grup yollamıştınız.
Siz ve aynı ev sahipleri birliğinden olan kuzey Amerikalı dostlarınız 2007 de komşunun evine güçlerinizi yerleştirmiştiniz. Muhammed-Dahlan-Geçidine. Bu güçler kötü komşunun evini elinden almalıydı. Ama komşu kendini savununca iyice kızdınız.Sonra da pişkin pişkin cümle aleme kötü komşunuzun kendi evini zorla gasp ettiğini anlatıp, kendinizi madur durumda göstermekten çekinmediniz. Gazetelerin sizi haklı bulmalarına siz bile şaşırmıştınız.
Böyle olunca kötü komşu kızmaya başlamıştı.
3) Siz komşunuzun ev masraflarını da doğru hesaplamamıştınız.
Yıllardır ödemeniz gereken gümrük vergilerinizi, ne zamanında ne de tam ödediniz.
4) Komşu evden birçok kimseyi de öldürdünüz.
2006 yılında idi. Yüzlerce ölü. Bu Lübnan savaşının da sebebi olmuştu. Zira Hizbullah bu katliamın intikamını almak istemişti.
5) Komşunuzun arabasını da çok önceden elinden aldınız.
Bir zamanlar bir havalimanı vardı- AB nin paralarıyla yapılan. Onu tahrip ettiniz. Kötü komşunun havalimanıyla ne işi olabilirdi.
Böyle olunca kötü komşu kızmaya başlamıştı.
6) Siz komşunuzun işini de elinden aldınız.
Bir zamanlar balıkçılık yapardı, yasakladınız. Fabrikaları vardı, 2006 da hepsini bombaladınız. Tarımla uğraşıyordu, ürün satışını yasaklayarak sonunu getirdiniz. Size göre, öldürmek isteyen kötü komşu balıkçılık yapamaz, çalışamaz ve tarımla uğraşamazdı. Bu kötü komşu sizi öldürmeli ki siz de onu öldürebilmeliydiniz. Bunu da yaptırdınız.
7) Mahkemeler komşunuza hak veriyorlar.
Amnesty İnternational, UN uzmanları gibi Nobel ödülü alanlar da komşunuzun haklı olduğunu ve ev sahibinin kanuna aykırı hareket ettiğini söylüyorlar.
Şansınıza bak ki, bunların kanunları uygulayacak kolluk kuvvetleri de yok.
Böyle olunca kötü komşu kızmaya başlıyor.
8) Yıllardır kötü komşunun dostlarını da evlerinden yurtlarından ediyorsunuz.
Maalesef kötü komşunuzun telefonu, cep telefonu olduğu için, Batı Şeria'da komşusuna yaptıklarınızı günbegün haber alıyor. Nerdeyse odaların arasından geçirerek yaptığınız duvar da bu iş için biçilmiş kaftan. Kötü komşu bu durum karşısında mahkemeye çıkıp haklı olsa da, kararı uygulayacak adam olmadığı için durumu protestolarla geçiştirmek zorunda kalıyor.
Böyle olunca kötü komşu kızmaya başlıyor.
9) Siz komşunuzun 60 yıl önce mülkünü elinden aldınız.
Uzun zaman önce komşunuzun büyük babası evin sahibi idi. O zaman sizin büyük babalarınız sıkıntılardan kurtulmak için bir sığınak aramışlardı da bu evde kendilerine yer verilmişti. Fakat onlar hemen bahçeye bir bina yapıp oradakilerin huzurunu kaçırdıkları halde, bunu kendilerinin en tabii hakkı saymışlardı. Zira, bu da nerden çıktı şimdi diyenler, ne de olsa bir kaç pis araptı. Bunların dinleri de zaten yalan yanlıştı. Bu kutsal mekanlarda ne arıyorlardı. Daha başka bir yığın ev vardı ve onlar oralara gitmeli idiler.
Ve 1947 de sizin babalarınız, estirdikleri terörden kaçarak canını kurtarmaya çalışan kötü komşunun evlerinin büyük bir çoğunluğunu ellerinden almışlardı. Şimdi bunların çocukları ufacık bir mekanda, Gazze'de oturuyorlar. Acaba neden bu ufacık toprak parçasında bu denli kalabalık şekilde kalıyorlar.
Böyle olunca kötü komşu kızmaya başlıyor.
Bütün bunların ardından Almanya Şansölyesi ve Prof. Oz-Salzberger: Bu savaşın tek suçlusu ancak ve ancak bu kötü komşudur diyorlar.
10) Netice
1890'lı yıllarda ilk Siyonistler bugünkü İsrail'e geldiklerinde, Çar krallığındaki baskıdan ve soykırımdan kaçıp, sığınabilecekleri ve özgürce yaşayabilecekleri bir yer arayışında idiler. Bu İyi ile kötünün savaşı olmaktan ziyade, bu toprakların sahibi Filistinli Araplarla, kendine burayı vatan olarak seçmiş ve bu nedenle ufak bir arazi için kavgaya tutuşmuş mülteciler arasındaki atışmaydı.
Her an savaş hali ile yaşamak pahasına bu atışmayı yahudi tarafı kazandı. (Veya öyle görünüyor.) Fakat şu an Barış planı masada duruyor ve 1967 yılı sınırlarıyla iki-devlet çözümünü öngörüyor. 2002 de Arap Devletleri bunu İsrail'e teklif etmişlerdi. Fakat o bunu kabul etmemişti. Zira, Batı Şeria'yı verip elinde tutma hususunda henüz karar verebilmiş değil.
İsrail barış istemediği müddetçe, burada barış mümkün gözükmüyor.
Almanya'nın tutumu da içler acısı. Fakat, Almanya'nın bir zamanlar Avrupa yahudilerine yaptığı haksızlıklar, yahudi devletine başkalarına haksızlık yapma hakkı tanıyormu? Alman siyasetçiler, İsrail'in yeniden haklarına kavuşturulması hususunda, aklına gelen herşeyi yapabileceğini mi zannediyorlar?
Uluslararası sisteme entegresini sağlamak, İsrail'e yapılabilecek en büyük iyilik olacaktır. Bunun anlamı şudur: Batı Şeria'nın ve Gazze'nin her türlü hukuka aykırı işgali mutlaka protesto ve boykot edilmelidir. Avrupa Birliği, İsrail'i de, Uluslararası hukuk ve İnsan haklarına riayet hususunda Türkiye ve Sırbistan gibi kontrol altına almalıdır. Olmert'in hukuki durumu ise aynen Milosevic'te olduğu gibi Lahey'de (Den Haag) çözüme kavuşturulmalıdır.
Bu satırlar başta da ifade ettiğim gibi bir yahudi ilim adamına aittir.
Fazla vakit kaybetmeden İnsan Hakları Mahkemesi harekete geçmeli ve sadece Olmert değil, bu insanlık ayıbında kimlerin parmağı varsa hepsini hesaba çekmenin adımlarını atmalıdır.
Belki kanı akıtılan masum insanların geride kalanlarının gönülleri böylece biraz da olsa serinletilmiş olur.
Viyana, 13.01.2009