Hakkı ERÇETİN
Fırsat Verilenler ve Verilmeyenler
Hikaye bu ya, cennette görevli meleklerden biri dolaşırken düşünceli bir adam görür ve hemen yanına giderek;
-“Efendim, burası cennet. Burada düşünce ve sıkıntı olmaz. Derdiniz ne ise söyleyin hemen halledelim” der.
Adam bunun üzerine kafasına takılan soruyu görevli meleğe söyler.
“Dünyadaki en kabiliyetli komutanın kim olduğunu çok merak ediyorum” der. Melek te “Mesele ettiğiniz şeye bakın, gelin hemen göstereyim” der. Adamı alır bir yere götürür ve orada bir köşe başında oturan birisini göstererek;
-“Dünyadaki en kabiliyetli komutan bu adamdı” der.
Bunu merak eden adam gösterilen kişiye dikkatlice bakar. Adam çok mütevazi ve gariban bir görüntü sergilemektedir. Bu manzara sonucu adamın kalbi tatmin olmaz ve görevli meleğe sorar:
-Peki, neler yaptı bu şahıs?
Melek cevap verir:
-Ah o mesele, bu adam dünyada ayakkabı boyacısıydı.
Adam meleğin cevabı üzerine “Biliyordum bir yanlışlık olduğunu, ben en kabiliyetli komutanı sormuştum” der. Melek te cevap verir:
-Hayır efendim. Bir yanlışlık yok. Bu adam dünyadaki en kabiliyetli komutan idi. Lakin buna dair kendisine bir fırsat verilmedi.
Evet, bu dünyanın hali böyledir. Nice kabiliyetler yok olup giderken nice gayri ehil kimseler de fuzuli yer tutmaktadır. Teorik planda hep kalifiye eleman ihtiyacından, işteki adalet ve paylaşımcılıktan bahsedilir. Ancak iş uygulamaya geldiği zaman her şey tersine döner. Şirketlerin insan kaynakları birimlerince uygulanan personel değerleme metotları genelde batılı şablonlar olup bir nev’i saadet zinciri görüntüsü vermektedir. Kullanılan insan sayısı fazlalığı ancak rakamsal bir fazlalıktır ve sadece belli bir kesimi mutlu etmek için vardır.
Yakın zamanda yaşanan müşahhas bir örnek olduğu için bahsetmeden geçemeyeceğim. Finans sektöründe çalışan ve hüsnü ahlak sahibi bir kardeşim var. Hüsnü ahlak sahibi olmak hem Allah’ın emri hem de peygamberin sünnetidir. Bunun sonucu olarak bu kardeşim mütevazi, mülayim ve beşeri ilişkilerde dengeli ve kibar bir görüntü sergilemektedir. Ancak bazı dar kafalar bu özellikleri zaaf ve eksiklik olarak görmektedir. Bu kafalar peygamber döneminde yaşamış olsaydı peygamberin ahlakından dolayı yöneticiliğe hatta peygamberliğe bile layık görmezlerdi. Bu örnekleri dile getirirken istisnaları hariç tuttuğumuzu hassaten belirtmek isterim. İşaret ettiğimiz bu şahıs veya şu şahıs değildir. Mesele zihniyet meselesidir.
Aynı müşahhas örnek üzerinden bir de fırsat verilen bir tipi ele alalım. Bu kardeşimin beraber çalıştığı, “usable” etiketi nedeniyle büyük abileri Serginho tarafından yönetici olarak atanan kifayetsiz muhteris, kültür mantarı bir Juninho, her müslümanda olması gereken hüsnü ahlakın tezahürü olan davranışları psikiyatırlık hareketler olarak nitelerken kendi çiğliğinin, hödüklüğünün ve gerçek manada tımarhanelik durumunun farkında bile değil. Bu şahsın durumu hendekten atlarken kuyruğu açıldığı için koyunla dalga geçen keçi temsilindeki keçi gibidir. Her daim açık olan mabadının farkında bile değildir.
Bu serginho ve juninhoların toplamı bu toplum için kımıl ve süne zararlısı durumu oluşturmaktadır. Bunlarla mücadele ederken çevreci(!) özelliğimizden dolayı kesinlikle DDT kullanmıyoruz. Tamamen organik ve ekolojik vasıta ve uygulamalarla çözüme gitmeye çalışıyoruz. Bunu unutmayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.