FETÖ'nün Memleketimize ve Milletimize Verdiği Zararlar

Tarih boyunca İslam ümmetleri içinde pek çok zındıklar ve zındıka taifeleri meydana çıkmıştır. Bu taife son dönemde ortaya çıkan en büyük fitnedir.

28 Şubat’ın zındıkları da çok ciddi planlar yapmışlar lakin hileleri çabuk anlaşılmıştır.

Fetö zındıkası ise planlanışı ve uygulama süresi açısından hem uzun süreli hem de çok dehşetlidir.

Mütedeyyin insanların güvenlerini sarsmıştır.

Fisebilillah, rıza-i ilahiden başka gayreti, gayesi olmayan cemaatler de bu fitne sureti ile yara almış ve sanki şaibeli imiş gibi bir durum ile karşı karşıya kalmıştır.

Laik zihniyet Fetö ile diğer cemaatleri aynı kefeye koyma gayreti içine girmiştir. Nitekim, tüm cemaatler, tarikatler, vakıflar kapatılmalı teraneleri söylenir olmuştur. Sanki laisizim dinsizlik cereyanı olarak tekrar hortlamıştır.

Laiklerin; mütedeyyin kesim üzerinde eskiden beri kurdukları baskı sonucu, memuriyete daha önemlisi ordu ve emniyete girmekte yaşadıkları zorluklar Fetö’nün arka kapı tezgahı ile başka mecralara kaymış, kaypak, iki yüzlü, aslını gizleyen, Müslüman görünümlü münafık bir zümre doğmasına sebep olmuştur. Aka kapıdan girmeyi marifet sayan bu inanlar gerçek yüzlerini gizleyerek baştan masummuş gibi olan asıl yüzlerini sonra devlete karşı akla ziyan bir yapıya dönüştürtürmüşlerdir.

İtiraflardan açıkça anlaşılıyor ki kurulan tezgah, mütedeyyin insanlara ekmek kapısı açmak değil, devlet içinde sığıntı, dindar ama ibadetsiz, asalak, iki yüzlü bir yapı ile son derece tehlikeli bir organizasyona dönüşmüştür. Bu sadece ve sadece ahlaksız, imansız, vicdansız üst akıl diye nitelenen şerefsiz siyonizmin işi olduğunu açıkça ispat etmiştir.

İslam hukukunda hükümler zahire göre hükmolunur. Yani hukuk, delil ve işaretlere göre hareket eder. İnsanın niyet ve iç yapısına göre hareket etmez,  düsturuna göre imanlar sorgulanmadığı için görüntüsü ile, ahvali ile Müslüman klişesine sahip insanlar bu düşmanlıkları hep yapmışlardır.

Rasulü Ekrem (S.A.S)’den mealen şöyle bir hadisi şerif rivayet ediliyor.

“Müminin ferasetinden sakının!. Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.” (Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 16, Suyûtî, El Camiüssağir, 1, 24)

Hadis-i şerifin Hazreti Osman’la bağlantılı bir bölümü de var. Şöyle ki:

Hz. Osman, yanına gelen birine, “Gözünde zina eseri var. Bir kadına bakmışsın.” dedi. O kimse “Nereden bildin?” diye karşılık verdi. Hz. Osman da, “Müminin ferasetinden korkun, o Allah`ın nuru ile bakar.” hadis-i şerifini bildirdi.

İslam toplum geleneğimize baktığımızda hadisimizi genellikle bu çerçevede anladığımızı ve düşüncelerimizi “Sakınınız” ifadesi üzerine yoğunlaştırdığımızı görmekteyiz.[1] Lakin bu asırda maalesef pek çok nedenlerden dolayı ekser Müslümanlarda bu feraseti göremiyoruz. Müslümanlar aldanıyorlar. Müslümanlar sorgulamıyorlar.

Halbuki; biyolojik anlamda insan olmaktan kültürel anlamda insan olmaya doğru yol alan herkes, anlam arayışı içinde bulur kendini. Hayatın, varlığın, kendi varlığının, var olmanın anlamını yakalamak ister. Konuşmaya başlayan çocuğun, çevresinde gördüğü, hissettiği her şey ve her olup biten hakkında sorular sorup bilgi istemesi, işte bu arayışın eseridir. O da merak ediyor, çevresini tanımak, anlamak ve bu çerçevede kendini tanıyıp varlığını anlamlandırmak istiyor. Bu isteği doğrultusunda oluşturduğu sorulara uygun ve doyurucu cevaplar buldukça, yoluna aşkla, giderek artan istekle devam edecektir.

Bu anlam arayışı, o bireyin gelişmişlik düzeyine göre yoğunlaşır, derinlik kazanır. Varlığı ve hayatı doğru anlamlandırma, bireye, kendini bulma, kendi varlığını inşa edip hayatını yönetme/ denetleme imkanı sağlar. Bireyin hayatı doğru anlamlandırması, mutlu olma imkanını elde etmesine katkı sağlar. Çünkü her insan, varlığı anlamlandırma düzeyine göre kendi dünya görüşünü oluşturur ve bu görüş, onun tutum ve davranışlarını yönlendiriverir.[2]

Peki; Fetö kurbanı mütedeyyin kesim neden sorgulamadı da buna alet oldu. Sonra da ifrit bir hal aldı. Acaba laiklik dayatması ile din eğitimi alamayan insanlar için bir kaçış kapısı olmasın.

Kesinlikle. Her ne kadar sinsi bir plan sonucu ise de bu tezgaha kendi halkımızı kendimiz itiverdik.

Bu soruları sadece Fetö kurbanlarına sormuyorum, PKK elinde oyuncak edilen dindar Kürt kardeşlerimiz içinde soruyorum. Ermeni uygulaması olarak doğmuş PKK terör örgütü devletin zaafından dolayı Kürtleri ağına çekti. Bu ağdan kurtulmaları onun için çok zaman alıyor.

Pek çok Kürt PKK’yı benimsedi ve içinden çıkamıyor.

Kürt görünümlü Ermeni siyasilerin oyunlarını iyi okumak gerekir.

Memleketimizin başına örülen bu iki çorabı halkımız anladı sanıyorum.

Darbe nöbetleri ve Yenikapı mitingi bir kıpırdanışın işaretçisidir.

Uyanık olma zamanı bu nöbetlerle başladı, zihinsel ve manevi anlamda devam etmeli.

Allah milletimizin yar ve yardımcısı olsun.

Her daim uyanık olmak dileklerimle.

 

Ahmet TÜRKAN - HABERNAME

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum