Lütfi AYHAN
Emevi İslamı, Abbasi İslamı, Selçuklu İslamı ...
EMEVİ İSLAMI, ABBASİ İSLAMI, SELÇUKLU İSLAMI, OSMANLI İSLAMI, İRAN İSLAMI, ARAP İSLAMI… Say sayabildiğin kadar.
Tarih bize göstermiştir ki her dinin değişik mezhepleri vardır. Her din karşılaştığı yeni coğrafyalarda karşılaştığı yeni milletler ve yeni kültürlere göre yeni çehreler kazanır. Bu gayet tabiidir. Çünkü coğrafya, tabiat şartları ve iklim insanların huy ve davranışlarının değişik olmasında önemli bir etkendir.
DİN BİRDİR MEZHEP ÇOKTUR
Dinin temel, değişmeyen, evrensel ve kıyamete kadar geçerliliği olan ana unsurları bir oldukça bu farkların pek fazla bir önemi yoktur. İslam'ın da değişmeyen ve temelini oluşturan iki ana kaynağı kitabımız Kur'an ve Peygamber Efendimizin sünnetleridir. Bu iki temele göre şekillenmiş dinimiz İslamın özüne zıt olmadıkça coğrafya ve zamanın getirdiği nüansların olması gayet tabidir. Tabi olmayan şudur: İslam’ı kabul eden milletlerin/kavimlerin İslam'ın özüne zıt bazı inançlarını. geleneklerini “ bunlar bizim eski kültürümüzdür. İslam'a zıt olsa da yaşamaya devam ederiz…” düşünceleridir.
"EMEVİ İSLAMI" NE DEMEK?
1443 yıllık İslam tarihinde sadece 90 yıl hüküm süren, onları yani Emevileri yıktıktan sonra eski yöneticilerinin kabirlerini kazıp cesetlerini asan Abbasiler 500 yıla yakın hüküm sürmüştür. Daha sonra Selçuklu, Osmanlı dönemi ise 800 yıldan fazla devam etmiştir. Bu tabloyu gördükten sonra birilerinin çıkıp günümüzdeki bazı İslami kuralları, inançları, ibadetleri, görüşleri beğenmeyip onları yok saymaya, kötülemeye çalışırken İslama direkt karşı çıkamadıklarından (bundan çekindiklerinden) “BUNLAR EMEVİ İSLAMIDIR” diyerek çarpıtmaya başvurmalarıdır. (Emeviler, Hazret-i Muaviye tarafından kurulan devletin adıdır. Hz. Muaviye ise; Peygamber efendimizin kayınbiraderi ve vahiy kâtibidir.)
TARİHİMİZ İKİ ANA KAYNAKTAN BESLENMEKTE
Günümüzde Türkiye de yaşayan ve kendini Müslüman olarak kabul eden insanların tarihlerini besleyen iki ana kaynak vardır:
- Mekke’den başlayan İslam Tarihi (Peygamberimiz dönemi-Dört Halife dönemi, Emeviler ve Abbasiler dönemi)
2- Orta Asyadan Başlayan Türk Tarihi ( a- Büyük Hun Devleti b- Göktürkler c- Uygurlar d-Karahanlılar e- Gazneliler f- Selçuklular ...) Bu iki Irmak Karahanlılar döneminde karşılaşıyorlar, Selçuklu’da birleşerek yeni bir ad ile karşımıza çıkıyorlar. Bu yeni Irmağın adı: “TÜRK-İSLAM TARİHİ”dır. .
Türk-İslam tarihini işlerken usül olarak hem Mekke'den, hem de Orta Asya'dan başlayan tarihleri birlikte ele almak gerek. Bu yolda karşımıza bir çok devlet çıkar bunlardan biri de Emevi Devletidir. Bu devlet 90 yıl yaşamıştır. Bu devlet yıkılalı 1270 sene olmuştur. Bunu şunun için yazıyorum günümüzde hala birileri bu kadar yıldan sonra onların/Emevilerin İslam Dünyası üzerindeki etkilerinden bahsediyorsa bunda bir art niyet aramak gerek. Çünkü hiçbir yanlış ve kötü gelenek bu kadar yıl hüküm süremez. Veya şöyle diyelim İmam-ı Azam, İmsm- Şafi gibi zirve isimler, Abbasi gibi, Selçuklu gibi, Osmanlı gibi her alanda zirve olmuş büyük devletler böyle büyük bir yanlışı yaşatmazlar.
(Emeviler tarihte çok büyük fetihler yapmışlar, Bizans'tan, Anadolu'dan, Asya'dan, Afrika'dan çok büyük toprakları Müslümanlara kazandırmışlardır. Endülüs Emevi devleti ha keza. Yöneticilikte mahir bu insanlar tüm bu fetihlere rağmen İslam Dünyasında pek kabul görmemişlerdir. Bunun en büyük sebebi devletin kurucusu olan. Muaviye'nin Sıffin Savaşında Hz Ali ile Savaşması ve İslam Dünyasını halen etkilemeye devam eden Uğursuz Kerbela olayının faili olmalarıdır. Bir de saltanat geleneğini başlatmalarıdır.)
İÇ MESELELERİ GÜNDEMDE TUTMAMAK GEREK
Günümüz Müslümanlarının bu konuda en çok dikkat etmeleri gereken hadise şudur: Bu ayrılıklar Müslümanların bir iç meselesidir. Müslümanlar hangi mezhepten olursa olsun (Şii, Sünni, Vehhabi,,,) fark etmez, dış dünyaya karşı her zaman birlik olmak zorundadırlar. Bu ulvi gaye tarihte de başarılamamıştır. Günümüzde de (bilhassa Osmanlı Devleti'nin yıkılması ile) Paramparça olan İslam Dünnyası adeta başı kesilmiş tavuk gibi şuursuzca çırpınmakta. Bundan dolayı 2 milyara yakın nüfusa ve dünyanın en büyük zenginliklerini barındıran topraklara ve genç nüfusa sahip olmalarına rağmen Müslümanlar perişanlık yaşamaya devam etmektedirler. Bu nedenle İslam dünyasının yapacağı en büyük hata birbirleriyle ( mezhep, kavim…) mücadeleye girmeleridir. Buna engel olabilecek en büyük güç ise İslam Dünyasının yüzde seksenini oluşturan Ehlisünnet dediğimiz asıl unsurdur. Son 200 yıldır bu güçte de maalesef büyük bir zayıflama vardır. Bunun aksine İran devleti tarafından desteklenen Şia ile, Suud devleti tarafından desteklenen Haricilik/vehhabilik İslam dünyasında Propaganda ile güç kazanmaya devam ediyorlar. BATI GERÇEKLERİ BİLİYOR
Tarihi iyi bilen ve iyi değerlendiren Batı= Avrupa+ Amerika, en büyük rakiplerinin kim olduğunu gayet iyi bildiklerinden, (tarihte kendilerine kafa tutan ve kendilerini 350-400 sene idare eden Osmanlı+ Selçuklu yani Maturidilik ve Hanefilik anlayışı) çoğu zaman diğerlerinin yanında yer almışlardır
TARİH BİLİNCİ OLMADAN HAKİKAT BULUNAMAZ
Geçen gün siyasi/ dini/ mezhebi bir tartışmaya şahit oldum. Şia propagandasının etkisinde kalan bir vatandaşımız İslamın görüşlerine direkt karşı çıkamadığı için her daraldığında İslami kurallara, İslami inançlara, “ BU EMEVİ İSLAMDIR” diyerek karşısındakini, Kerbela, Sıffin Yezid, Saltanat gibi kelimeleri bir kalkan gibi kullanarak mücadeleyi kazanmaya çalışmakta idi. Tabi bu durum gerçeğin hakikatin ortaya çıkmasını engelleyen bir durum idi.
Günümüze çok sık kullanılan bu jargon şu anda Türkiye'de ciddi bir taraftar bulmuş durumda. Halbuki bu söylemin ne tabanı güçlüdür ne de dayandığı Temeller sağlamdır Çünkü;
- Peygamberimizin (sav) kayın biraderi ve vahiy katibi olan Hz. Muaviye tarafından kurulan Emeviler 1443 yıllık İslam tarihinde sadece 90 yıl iktidarda kalmışlardır.
- Onlardan sonra yaşayan Abbasi, Selçuklu, Osmanlı gibi bir çok büyük devletin onların kötü geleneklerini sürdürdükleri, onların gölgesinde kaldıkları düşünülemez. Hele de bunların arasında Peygamberimizin soyundan gelen Abbasi ler varsa.
- Kur'an'da Müslümanların nasıl yönetileceğine dair net, kesin, bir sistem ve rejim yoktur. İslami yönetimde önemli olan İSTİŞARE, LİYAKAT VE ADALETTİR. Elbette Peygamberimizden sonraki 4 halife, yerlerine veliaht göstermemişlerdir. (Gerçi Hz. Ali Efendimizden sonra Hz. Hasan Efendimiz başa geçmişse de bunu Hz. Ali Efendimiz yapmamış, Medine Halkı onu başa geçirmiştir... )
- İslami yönetimde temel gaye adaletin sağlanmasıdır. Bu da ancak İslam kanunları ile olur. Bunu ister demokrasiyle, ister Cumhuriyetle, ister meşrutiyet ile, ister saltanatla sağlayın fark etmez. Bu görüşe günümüzden en en büyük örnek meşrutiyetle idare edilen İngiltere'nin, birçok demokratik ülkeden daha özgür ve daha adil bir yönetime sahip olması gösterilebilir. Avrupa devletlerinin birçoğu göstermelik de olsa, hala Krallara yönetimde yer vermektedirler.
- Bir de şunu gözden kaçırmayalım: Dönemlerinde saltanat rejimine geçilmişse de, Kerbela gibi meşum bir hadise vuku bulmuşsa da, Emeviler Döneminin tümünü kötü görmek yanlıştır. Çünkü Onlar hem bir çok diyarı fethetmişler hem de bir çok milleti İslamlaştırmışlardır. Üstelik yöneticileri arasında "5. Halife " olarak adlandırılan Ömer b. Abdülaziz gibi çok adil, çok iyi sultanlar da olmuştur. Sonuç: Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı, Acem, Türk, Arap....İslamı yoktur. İSLAM vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.