Fatma Ç. KABADAYI

Fatma Ç. KABADAYI

Dünyanın Malı

İnsanız…

İnsanız da dünyaya da dünya malına da çok düşkün insanlarız. İnkâr etmeyelim.

 

Her tarafımız eşya dolu… Gözümüz doymak bilmiyor.

Oturacak yerimiz var ama  “Aaa… Bu yetmez, bir daha olsun!” der bir daha alırız. Giyecek kıyafetimiz çoktur ama yeter mi? Yenilerini alırız. Yemek masası için sandalyemiz vardır, balkon ya da bahçe için farklı sandalyeler alırız. Deterjanımız bitmemiştir, temizlik malzemelerini yığarız evimize… Her odaya farklı saat, her mantoya farklı çanta… Ev terliği, apartman terliği, misafir terliği… Her çoraba ayrı ayakkabı… Her kıyafete ayrı aksesuar… Okunmayı bekleyen kitaplar, gereksiz alınan tabak çanaklar, terlikler, iplikler, pamuk, makas, ilaçlar, kutular, sepetler, kremler, parfümler, çiçekler, süs eşyaları… Aldıkça alırız. Bir türlü doymayız dünya malına. Gözümüzü hırs bürümüş gibi. Belki gibisi de yok.

Sık sık düşünürüm. Aldıklarımızı kullanmak nasip olacak mı acaba? Ölüm ensemizde değil mi?

Aslında dünya malı bir amaç değil araç ama… Biz bile bile yapıyoruz bu hatayı. İnsan o kadar az eşya ile hayatını sürdürebiliyor ki… Siz de muhakkak bir yerden bir yere taşınmışsınızdır. Dünyadaki kabrimiz diye tabir edilen yeni evinize bile taşınırken anlamışsınızdır ne çok eşyanız olduğunu. Ben de bunu evimizi her taşıdığımızda yeniden fark ediyorum. Nasıl mı?

Taşınma tarihi yaklaşınca ev toplamaya başlıyorum. Koliler, bantlar, kalemler… Birinci gün hiç kullanılmayanlardan başlayıp onuncu gün artık bir tanesi ile idare edebileceklerimin fazla olanlarını kaldırıyorum. Kepçe, tencere, sandalye… Dikiş malzemeleri, oda parfümleri, kovalar, sandıklar… Ardı arkası kesilmiyor eşyaların… ‘Ne severmişiz dünya malını!’ diyerek söyleniyorum. Oysa son bir hafta kaldığında, yaşamak için gerekli olanlara baktığımda fark ediyorum birçok şeyin ne kadar da gereksiz olduğunu. Alıp da kullanmadığımız ne kadar ıvır zıvırımız varmış… Ufak tefek derken üzerimize yığılacak kadar fazlalık…

Sizi bilmem ama her temizlik bahanesi bir imtihan benim için. Bahar temizliği, günlük temizlik, haftalık temizlik… Çok da lazım değilse veriyorum birilerine. İstiyorum ki azalsın. Fakat tam tersine çoğalıyor, gözümde büyüyor her şey…

 

Düşünüyorum da Peygamber Efendimizin eşyaları, kıyafetleri ile şimdiki lüksü karşılaştırdığımızda utanıyorum. Ne kadar israf yapıyoruz. Dünya malının dünyada kaldığını biliyoruz fakat aldıkça ihtiyaçlarımız azalacağına çoğalıyor.

Peygamber Efendimizin ‘Vah Salebe’ye…’ demesinin nedenini daha iyi anlıyorum her geçen gün. Çünkü o da Allahtan mal mülk istemiş, Peygamber Efendimize (s.a.v.) gelip ondan kendisi için dua istemişti. Peygamber efendimizin kendisini üç kez uyarmasına rağmen zengin olmak istediğini yinelemişti. Dünyada en çok istediği şeydi mal mülk sahibi olmak. Kendisine yapılan dua kabul olunca da mal ve mülk yüzünden ibadetlerini aksatmaya başlamıştı… ve gün geldiğinde zekâtını ödemekten bile mahrum bırakmıştı Allah onu. Dünyaya sarılan, dünya malına düşkün olanların yakasını kurtaramayacağını Peygamberimiz söylememiş miydi Salebe’ye.

İnandıramamıştı.

Önce cemaati, sonra vakit namazlarını bırakıp Cuma namazlarına bile gitmemişti bir süre sonra. Bela ve sıkıntıların geleceği kendisine söylenmişti oysa…

Ya bizim yaptığımız nedir?

 

Hepimiz bir Salebe gibi davranıyoruz.

Gerçi onun aklı başına gelmiş ama çaresini bulamamıştı. Zekatını vermek istediğinde ne Peygamberimiz ne Hazreti Ebu Bekir ne de Hazreti Osman kabul etmişti. Zekat vermek nasip olmadan da vefat etmişti.

Biz de dünya malı hastalığına yakalanmışız.

 

Yok mu bunun bir çaresi? Ne yapmalıyız?

Eskiden ‘Sakla samanı gelir samanı’ diyerek her şey saklanırmış ama aklı başında olanlar için bu akıllıca değil düşüncesindeyim.

Şimdi diyorsunuz ki misafir geldiğinde misafirin rahat etmesi için de gerekli her şeyin ikincisi, üçüncüsü…

Yatak, yorgan, yastık, terlik… Tencere, tava… Misafir havlusu, pijaması…

Bu nasıl bir labirent dönüp duruyor başımda ve bu beni inanın çok yoruyor.

Dünyanın malı var zannediyorum evimde.

Ha, bu arada bizim takım sandığında, çekiçten yedek kilide, tornavidadan zımparaya kadar her şey var ama matkap yok biliyor musunuz?

Allah beni ıslah eylesin… Dua edin.

 

Şu Hadis-i Şerifleri sık sık hatırlamak da fayda görüyorum; ‘Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi maldadır.’ “Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa, bir üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun karnını (gönlünü) topraktan başka bir şey doldurmaz. Şu kadar ki tövbe eden kişinin tövbesini Allah kabul eder.”

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum