Teslime Gülsen NURDOĞAN
DOKTORA ATILAN TOKAT EĞİTİMDEN
Bir Araştırma Hastanesi Hemşire Lojmanının balkonundan Okaliptus ağaçlarının göründüğü bir odadan yazıyorum yazımı.
Şehir merkezinin oldukça dışında bu hastahane.. Ve şehrin en eski araştırma hastahanelerinden. .
Hastahane deyince o gariban türküsü geliyor aklıma:
Hastane önünde incir ağacı
Doktor bulamadı bana ilacı
Baştabip geliyor zehirden acı,
diye devam eden dizeler..
Zehirden acı mıdır hekimler?..
Derdi ile perişan, dünya başına yıkılmış hasta yakını, bir de ölümcülse hastası.. Doktor sert ve haşin değilse bile, zehirden acı gelir.
Öyle aksetmiş işte türkülere, Baştabip geliyor zehirden acı....
Allah hastası olanlara metanet versin. Hastalara da şifa versin. Ağrılarını hafifletsin. Zor şey hastalık!..
Kontrollerim için geldiğim Araştırma Hastanesi on üç yıl önceki hastahane hatıralarımı anımsattı bana. O günler unutamadığım acı günlerdendir.
1999 İstanbul depreminin ertesi günüydü. İlkokul üçüncü sınıfa giden çocuğum oynarken düşmüştü ve doktor durumunu kritik bulduğu için günlerce hastanede kalmıştık.
Kadirli'den Adana'ya alalacele getirdiğimiz çocuğumun durumunun ne olacağını sabahtan akşama kadar endişeyle bekleyen ben, hastahane koridorunda oturabilecek bir yer aradım, bulamadım. Dizlerimi kırıp sırtımı duvara yaslamıştım. Gelen görevli sert bir şekilde bağırdı.
-Duvara yaslanmayın!
Duvarlar yeni boyanmış ve kirleniyormuş.. Hem kaygı ve üzüntü hem de aşırı yorgunluktan ayakta duramayacak haldeydim.. Çaresizce ordan kalktım.
Yoğun Bakım Ünitesi, hastanın çocuk olması ve şuurunun yerinde olması sebebiyle beni odaya çocuğumun yanına alıyordu. Odaya girdiğimde hastaların çok perişan bir halde olduklarını gördüm. Kadın hastaların belden yukarısı çıplaktı. Hastabakıcı ise erkekti. Bazı hastalara çorba içirmek için geliyordu. Dikkatimi çekmişti; çorbayı yaşlı teyzenin ağzına öyle bir aktarıyordu ki sanırsın huniye boşaltıyordu. Kadıncağız nefessiz kalıp boğulabilirdi.
Boş vakitlerimde hastaları ziyaret ediyor, onlarla konuşuyordum. Yeni doğmuş bebek ünitesinde gördüklerim de beni dehşete düşürmüştü. Zavallı bebecikler yanlarına anneleri alınmadığı için tamamen arada sırada uğrayan doktor ve hemşirenin gözetimindeydi. Bebekler sürekli ağlıyorlardı. Belli ki altları pişiyordu. Sinekler üşüşüyordu çıplak bedenlerine ki, ısırıyor olmalıydılar.
Hasta yakınları için o zaman ne bir ekmek alacak bakkal vs. ne de uzanıp dinlenebilecekleri bir mekan vardı. Şehir merkezi çok uzaktı, belki ceplerinde dolmuş paraları bile kalmamıştı. Hastanenin kantininden alabilecekleri bisküvi türü şeylerle yetinmek zorundaydılar, bunlar da piyasanın iki üç misli üstündeydi.
Bazı hasta yakınları evlerinden piknik tüpü, battaniye gibi şeyler getirmişlerdi. Bize de çay ikram eden bir hanımı hiç unutamadım. Çay doldururken elleri titriyordu. Sebebini ise biz sormadan kendisi söyledi.
-Çocuğum beyin travması geçirdiği için oldu bu ellerimin titremesi!..
Kadıncağızın çocuğu trafik kazası geçirmişti. Bakkala gitmek için sokağa fırlayan çocuğa aniden çıkan bir motosiklet çarpmıştı..
***
Şimdi sağlık çalışanlarına şiddet ve hakaret gündemde. 18 Nisan 2012'de öldürülen doktor Ersin Aslan, Konya'da, Erzurum'da darp edilen sağlık çalışanları ve her geçen gün büyüyen hastahane terörü.
N'oluyoruz? Şiddetle anılmaya başlanan bir ülke mi oluyoruz.
Okullarda tıp okutulurken, hukuk okutulurken biraz da ahlak, nezaket okutulsa..
Katıldığım veli toplantılarında aileleri, öğretmenleri ve öğrencileri gözlemliyorum. Bu üçlü grup eğitimde başarı için el ele vermiş durumda. Eğitim için hiç bir fedakarlıktan kaçınılmıyor. Fakat çocukların maneviyatı, ahlaki eğitimi ise o kadar önemsenmiyor.
Hatta aileler çocuklarını evlendirirken en çok parasal yön, mevki, makam konuları üzerinde duruyor. Hal böyle olunca da her şeyi maddi açıdan değerlendiren çıkarcı, bencil bir toplum oluşuyor.
Milli Eğitim Dikkat!
Bütün suç sizin!
Lütfen anne babalar çocuklarınızı insani yönlerini kuvvetlendirerek büyütün!
Lütfen anayasaları, kanunları düzenleyen beyler, hanımlar; iyi bir nesil için kolları sıvayın!
Bütün vebal sizin..
Çünki,
Doktora atılan tokat da eğitimden!..
E mail.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.