Recep KOÇAK
Değeriniz Samimiyetiniz Kadardır
Ülkemizde 1989 yılından beri 14-20 Nisan tarihleri arası “KUTLU DOĞUM HAFTASI” olarak kutlanılmakta. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu seneki Kutlu Doğum Haftası’nın teması “Hz. Peygamber Din ve Samimiyet” olarak belirlenmiş. Bu hafta boyunca Camilerimizde vaaz ve hutbelerde, konferans ve panellerde hep bu konu işlenecek.
Hayatımız boyunca en çok samimiyetsiz insanlardan rahatsız oluruz. Asıl niyeti başka olup amacını, maksadını gizleyerek karşımıza çıkan o insanların gerçek yüzü ortaya çıktığında kendimizi aldatılmış hissederiz. Artık o saatten sonra bizi aldatan kişinin ne söylediğinin, ne yaptığının bir önemi kalmamıştır. Zira samimiyet bütün amellerin tadı, tuzu hatta ruhudur. Ruhsuz amel, tatsız tuzsuz yemek gibidir.
Tenim ed-Dari r.a anlatıyor: “Hz. Peygamber s.a.s Efendimiz: “Din nasihattir (samimiyettir, sadakattir), buyurdu. Bunun üzerine sahabeler: “Kime karşı samimiyettir?” deyince, Peygamber s.a.s “Allah’a karşı, Kitabı’na karşı, Resulü’ne karşı, Müslümanların idarecilerine karşı ve bütün Müslümanlara karşı samimi olmaktır” buyurdu. (Müslim, İman 95; Ebu Davut, Edep 59; Tirmizi, Birr, 17)
“O diridir. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O halde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) O’na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine aittir.” (Mü’min 40/65)
Din samimiyettir. İçten ve gönülden bağlılıktır. İhlâs ve samimiyet; Çıkar ve şöhret amacı güdülmeden, içten, riyasız, samimi, severek ve bağlanarak, yapılan ibadet ve işlerde gösterişe yer vermemek, ibadet ve itaatte riyadan uzaklaşmak hali, sırf Allah rızasını düşünerek, ona göre hareket etmektir. Kalbin huzuru ihlâstadır. İhlaslı kişi, yaptığı işler için Yüce Allah’tan başka şahit arama ihtiyacında değildir. Zihnini, halkın düşünme ve değerlendirme ölçülerine ayarlama derdinden/ağırlığından kurtulmuştur. Öyle bir düşüncesi yoktur. Bu ayette belirtildiği gibi:
“De ki: “ Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am 6/162)
İhlâslı insanlar bencillik, kıskançlık, kin ve haset gibi insanı manen yiyip bitiren hastalıklardan kurtulmuş kişilerdir. Müslümanların işlediği hayırlı işlerin ve amellerin Allah katında kabul görmesi ihlâsa ve samimiyete bağlıdır. İhlâs olmadan yapılacak ameller dünyaları doldursa da hiçbir kıymeti yoktur.
“İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çok şefkatlidir.” (Bakara 2/207)
Bu konuda Peygamber s.a.s Efendimiz şöyle buyuruyor: “Allah c.c ancak samimiyetle ve kendi rızasını kazanmak için yapılan amelleri kabul eder.” (Nesai, Cihad, 24)
“Kıyamet gününde dünyada yapılanlar ortaya konur. Bunların içerisinden kâinatın sahibi ve yaratıcısı Yüce Allah’ın rızası için yapılan amelleri ayırın” denir. Bu emir üzerine Allah rızası için yapılanlar bir tarafa ayrılır. Geriye kalanların hepsi cehennem ateşine atılır.” (Beyhaki, Terğib, 1/51)
Ebu Hüreyre r.a’dan, Resûlullah s.a.s Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: “İsrail oğullarından bir zat, “Bu gece Allah rızası için bir sadaka vereceğim”, diyerek evinden çıktı. Sadakayı bilmeyerek bir hırsıza verdi. Bunu duyan halk sabahleyin:
“Bu gece hırsıza sadaka verildi, böyle bir şey olur mu?” diyerek dedikodu ettiler. Bunun üzerine hırsıza sadaka veren hayırsever kişi:
“Allah’ım! Hırsıza sadaka verdiğim için sana hamd ederim. Mutlaka ‘makbul’, kabul olunan bir sadaka vereceğim”, deyip ertesi gece yine evinden çıktı. Bu defa da sadakayı bilmeyerek zina eden bir fahişe kadına verdi. Bunu duyan halk sabahleyin:
“Bu gece de zina eden bir fahişe kadına sadaka verildi” diyerek dedikodu ettiler. Sadakayı veren hayırsever kişi: “Ey Allah’ım! Fahişe bir kadına sadaka verdiğim için sana hamd ederim, mutlaka ‘makbul’ bir sadaka vereceğim” dedi. Ertesi gece yine sadaka vermek üzere evinden çıktı. Bu sefer de sadakasını bilmeyerek zengin birisine verdi. Bunu duyan halk sabahleyin yine:
“Hayret bir şey! Bu gece de zengin birisine sadaka verildi, olur mu böyle şey, adam servetinin miktarını bilmiyor!” diyerek dedikodu ettiler. Bunu duyan sadaka sahibi, verdiği sadakaları Allah rızası için, samimi bir niyetle verdiğinden ve her şeyin Allah’ın iradesi ile olduğunu bildiği için şöyle dedi:
“Allah’ım! Hırsıza, fahişeye ve zengin kişiye sadaka verdiğim için sana hamd ederim, bunun da elbette bir hikmeti vardır”. Bu zata o gece rüyasında şöyle müjde verildi:
“Senin o hırsıza verdiğin sadaka var ya, umulur ki hırsızı hırsızlığından vazgeçtirir. Senin o fahişeye verdiğin o sadaka var ya, umulur ki fahişeyi zina yapmaktan vazgeçtirir, iyi ve namuslu birer insan olmalarına vesile olur. Senin zengine verdiğin o sadaka var ya, umulur ki, zengin de senden ibret alır, Allah rızası için o da malından infak eder, sadaka vermeğe başlar.” (Buhari, Müslim, Nesai, et.Terğib 1/ 61)
“O ki, malını arınmak için verir. O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. Yaptığı iyiliği ancak Yüce Rabbinin rızasını istediği için yapar. Elbette, yakında kendisi de razı olacaktır.” (Leyl /18-21)
Kişinin ihlâsla, samimi bir niyetle, Allah rızası için yaptığı hiçbir amel boşa gitmez, mutlaka yerine/ Allah’ın rızasına ulaşır. Bu Hadis-i Şerifte olduğu üzere. Niyeti samimi olan bu hayırsever kişinin verdiği sadakaların Allah’ın rızasına nail olduğu gibi.
“Kabul edileceğine gerçekten inanarak ve samimiyetle Allah’a dua edin. Biliniz ki Allah c.c, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez.” (Tirmizi, Deavat, 65)
Ebu’d Derda r.a rivayet edildiğine göre, Resûlullah s.a.s Efendimiz şöyle buyurdular: “Bir kimse, ‘Gece kalkar namaz kılarım’ diyerek yatağına yatsa, şayet gece kalkamayıp sabaha kadar uyusa, amel defterine niyet ettiği gece namazının sevabı yazılır. Uykusu da kendisine Rabbi tarafından bir sadaka (ikram) olur.” (İbn Mace, Nesai, Terğib,1/62)
Müminin niyeti amelinden üstündür. Niyetimiz samimi ve içten olursa isteğimize ulaşırız.
Hz. Ömer r.a’dan, Resûlullah s.a.s Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey verilir. Niyetine göre ecir ve sevap kazanır veya cezalanır. Kimin hicreti Allah’a ve Resulüne ise onun hicreti Allah’a ve Resulüne olur. Kim de dünyalık kazanmak ve bir kadınla evlenmek maksadıyla hicret ediyorsa onun da yapmış olduğu hicreti, hicret ettiği şeylere olur.” (Dünya malına kavuşur, istediği kadınla evlenir, fakat Allah’ın rızasından mahrum kalır) (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Tirmizi, Nesai. Et- Terğib, 1/ 53-54.)
“İblis dedi ki, ‘Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim. İçlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım’ dedi. (Hicr/39-40)
Bu konuda diğer bir ayet-i kerime de şöyledir: “(İblis): ‘Senin şerefine andolsun ki, içlerinden ihlaslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım’ dedi.” Sad 38/83)
“Allah’ım! Yalnız sana ibadet ederiz. Yalnız senden yardım dileriz.” Fatiha 1/ 5)
“Kulların diriltilecekleri o gün beni utandırma! O gün ki, ne mal fayda verir ne de oğullar! Allah’a arınmış bir kalp ile gelenler başka.” (Şuara 26/88-89)
Uzaklarda bir yerlerde boynu bükük bir halde ihlas bizi bekliyor. Riyadan, kibirden, ikiyüzlülükten uzaklaşıp samimiyetin kapısını ne zaman çalacağız? Kulluk gösterilerinden, gösteriş bağımlılığından, iyilikleri pazarlarda satmaktan uzaklaşıp ihlas, samimiyet ve takvanın gönlünü ne zaman alacağız?
Allah c.c bizleri samimi kullarından eylesin.
(Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 07.04.2014 tarihli hutbesi ve Bayburt Müftüsü Kemalettin Aksoy’un konuyla ilgili yazısından istifade edilmiştir.)
recep.kocakk@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.