Sezai ÇİÇEK
Davanın kısa sürede çözülmesi bilirkişi engeline takıldı!
Davanın kısa sürede çözülmesi bilirkişi engeline takıldı!
Hani rahmetli Abdurrahim Karakoç'un Hakim bey isimli şiirinde;
“Gene tehir etme üç ay öteye
Bu dava dedemden kaldı hakim bey,
Otuz yılda babam düştü ardına
Siz sağolun O'da öldü hakim bey", diye eleştirdiği davaların uzaması hali var ya! Bizim müvekkilin davasında da karşılaştığımız vaziyette aynen bu.
Müvekkilin icra dosyasından fazladan tahsilat yapan ve Türk Hukuk Tarihinde Medenin Kanun 2.maddede (Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.) tanımlanan iyi niyeti kendisinden daha fazla suistimal eden bir kişinin yeryüzüne gelmediğini düşündüğümüz ve dürüstlük kelimesinin hiçbir harfinin bile yanından geçmediğini bildiğimiz şahsın, icra dosyasından fazladan aldığı parayı iadesi için hakkında icra takibi başlatmıştık.
İşin evveliyatı şu şekilde gelişmişti. Müvekkilimize karşı ilamsız icra takibi yaparak (ödeme emrinin O’nun yokluğunda muhtarlığa tebliği sebebiyle icra dosyasından haberdar olunmadığından, takip kesinleşmiş olmakla) takip borçlusunun bankadaki parası haczedilerek alacaklı gözüken tarafa icra dairesinden ödenmişti.
Tabi biz bu icra takibinde alacaklı gözüken tarafa müvekkilin borçlu olmadığından bahisle bir adet menfi tespit davası ikame etmiştik.Lakin dava açıldığında, icra dosyasına bankadan henüz para intikal etmemiş ve karşı tarafa da haliyle henüz ödenmemişti. Bu sebeple dava değerini, takipte talep edilen tutar olarak yazmış ve bu rakam üzerinden de davamızı kazanmıştık.
Tabi bu arada karşı taraf icra harç ve masraflarıyla faiz de eklendiğinden 3.950,00 TL fazla tahsilat yapmıştı müvekkilden. İşte bu fazladan tahsil edilen paranın müvekkilimize iade edilmesi gerekirken bu ödeme yapılmadığı için fazladan tahsilat yapan şahsa karşı icra takibi yapmak zarureti ortaya çıkmıştı.
Borçlumuz yaşından beklenmeyecek düzeyde sosyal medya kullanıcısı olduğundan, fazladan tahsil ettiği parayı ödemesi için ayın birinci günü hakkında ilamsız icra takibini başlatıp, aynı gün icra dairesini ve dosya numarasıyla birlikte whatsap mesajıyla kendisine ilettim.
Muhatabımın mesajı alır almaz icra dosyasına itiraz edeceğinden emindim. Bu sebeple yapacağı itiraza yönelik olarak “itirazın iptali davası” davası açmak amacıyla vakit kaybetmemek adına bu şekilde davrandığımı belirteyim. Böylece takibin başlatıldığının ertesi günü whatsap mesajıyla haberdar olan borçlu, ayın sekilde ayrıntılı bir dilekçeyle çoktan borca itiraz etmişti bile. Kibarlığından olsa gerek kendisi de aynı titizlikle, icra dosyasında borca itiraz ettiğine dair şahsıma mesaj iletmekten geri kalmadı tabi.
İcra takibinde borca itiraz edileceği bizim açımızdan % 100 oranında kesinliğe haiz olduğundan, zaten dava dilekçesini çoktan hazırlamıştık. Sadece borca itiraz tarihini yazmamıştık dava dilekçemize. Şahsımıza gelen “borca itiraz edildiğine dair” mesajla aynı günün sonunda itiraz dilekçesinin uyapta görülmesini müteakip ayın dokuzunda biz de asliye hukuk mahkemesinde “itirazın iptali” davasını açtık.
Muhatabımızı fazla bekletmek münasip olmaz düşüncesi ve titizliğiyle, kendilerine aynı usulle “vaki itirazlarının iptali için … mahkemesinin, 2018/….. esas sayılı dosyasıyla itirazın iptali davasının ikame edildiğini” büyük bir zevkle tabii ki eşantiyon olarak da dava dilekçesini gönderdik.
Mesajı alan karşı taraf aynı hassasiyet ve tüm samimiyetiyle (!) teşekkürlerini iletti. Biz de bilvekale alıp kabul ettik elbette.
Bu kez, davalı taraf “hakkında itirazın iptali davası açıldığını uyap üzerinden haberdar olduğunu ve iş bu davanın dilekçesine de uyap üzerinden muttali olduğunu” ayın dokuzunda gecenin ilerleyen vakitlerinde “davaya cevap dilekçesini” dosyaya sunmuş olduğunu öğrendik. Tahmin edilebileceğimi gibi ki bilgi kaynağımız malum davalımızdı. Aynı kibar hali üzerinden atamadığından olsa gerek mesajla durumdan bizi haberdar etmişti.
Tabi böyle hakşinas(!) davalıyı bulmuşuz da onu bekletmek hiç bize yakışır mı? Bizde derhal uyap üzerinden “cevaba cevap dilekçemizi” dosyaya ayın ondördünde sunduk. Ve artık davalıyla aramızda oluşan teamül gereği sayın davalıyı usulünce bilgilendirdim. Karşı tarafın ikinci cevap dilekçesi de ayın onbeşinde dosyaya uyap üzerinden sunulduğunda dosyamızda dilekçeler aşamasını çoktan bitirmiştik…
Böylece ayın birinde başlattığımız ilamsız icra takibinde, borçlu borca itiraz etmiş, itirazın iptali davası açılmış, davalı tarafça dava dilekçesine cevap verilmiş, davacı davalının cevap dilekçesine karış cevaba cevap dilekçesi yazmış, nihayetinde davalı ikinci cevabını dava dosyasına sunduğundan ayın onbeşi henüz bitmemişti.
Bu yazılanlara inanmadığınızı ve “hadi canım sende” dediğiniz duyar gibi oluyorum. Lakin yapacak bir şey yok. İşin aslı aynen böyle. Hayır illa da belge görmek isterim diyene (talep eden olursa ve keyfim de yerindeyse mahkemesini ve dosya numarasını yazarım)
Dilekçe safahatı bu şekilde tamamlanınca mahkemesine ayın yirmiikisinde başvurarak, durumu özetleyip, duruşma günü verilmesini talep ettik.
Bizi kırmayan mahkeme (inanmayacağınızı biliyorum ama gerçek bu yapacak bir şey yok) aynı gün yani ayın yirmiikisinde tensip hazırlayıp duruşma gününü de belirledi. Lakin bunca acelemize rağmen ilk duruşma günü 7 hafta sonrasında yapılacaktı. Çaresiz bu gecikmeye rıza gösterdik!..
İlk duruşmada beklendiği gibi taraflar sulh olamadılar ve mahkemece dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verildi. İşte ne oldu ise bu kararla oldu ve davanın bilirkişi gadrine uğraması bir oldu. Durumu kısaca izah edecek olursak:
Mahkemece; dosyaya sunulmayan delillerin dosyaya ibrazı için iki haftalık kesin süre ile bilirkişi ücretinin de aynı vakitte ödenmesine dair ara karar oluşturuldu. Biz de duruşmadan iki hafta sonra dosyaya bilirkişi ücretini ödemiş olduk.
Belirlenen muhterem bilirkişimiz dosyayı maalesef kendisine yapılan çağrıdan bir ay sonra teslim almış. Bizim duruşmamızda zaten (muhtemelen araya adli tatil girmiş olduğundan) üç ay sonraya ertelenmişti.
Başka bir mahkemedeki davamız sebebiyle aradığımız diğer bir dosyamızın, sayın bilirkişiye teslim olunan dosya içerisinde bulunma ihtimaline binaen, mahkeme kaleminden bin naz ve niyazla telefon numarasını da temin etmiştik. Kendisine ulaştığımızda, aranılan dosyanın rapor hazırladığı doysa içerisinde bulunmadığını söyledi.
Hazır sayın bilirkişimize telefonla ulaşmış iken, cümle arasında eylül ayının üçüncü haftasında yapılacak celseye raporunu yetiştirme ihtimal olup olmadığını sorduk. Ancak bilirkişimiz uhdesinde “çok fazla dosyası bulunduğunu, raporu duruşmaya yetiştirme ihtimalinin olmadığını” ifade etmişlerse de ısrarımız üzerine yine de bir “bakarız” demekten de geri kalmamışlardı.
Lakin eylül ayında yapılan duruşmada hazır olmayan raporumuz kasım ayının üçüncü haftasında gerçekleşen ikinci duruşmaya da maalesef gelmedi. Hakime bilirkişinin pek yoğun dosyası bulunduğuna dair serzenişini bildirip, “kendilerine ucu yanık mektup(!) yazılmaz ise raporun bir celse daha mahkemeye gelmeme ihtimali bulunduğunu” yarı şaka ilettik. Mahkeme hakimi ise tabir caizse hafif bir gülümsemeyle “biz de istediği mektubu yazarız o zaman” dedi.
Ve böylece ikinci duruşmada verilen ara kararıyla bilirkişiye raporunu sunması yönünde muhtıra gönderilmesi tercih edildi. Duruşmadan bir hafta sonra kendisine muhtıra gönderilen sayın bilirkişimiz istemeyerek de olsa raporunu yılın bitimine bir hafta kala mahkemeye teslim etti.
Bilirkişi raporu mahkemeye teslim etti etmesine de, hakim ikinci celsede dosyanın duruşmasını dört ay sonrasına ertelemiş oldu. Böylece dosyanın üçüncü duruşma günü bizim davamızı açtığımız tarihten iki hafta sonrasına denk gelmiş oldu.
Şimdi bunca sözü neden yazdınız derseniz, Adalet Bakanlığı yargıda “hedef süre” peşinde koşsa da sayın bilirkişilerle başa çıkmak mümkün değil. Sanki bilirkişilik mecburi hizmet imiş gibi aldıkları dosyaları adeta zimmetlerinde tutmayı maharet sayıp altı ay sonrasında güç bela rapor sunmaları yüzünden davanın neticelenmesi bir türlü mümkün olmuyor. Hedef süre hesaplamasında bilirkişilere en fazla iki ay süre verilmesi yerinde olacağından ilgililere derdest dosyamızın safahatını anlatmak suretiyle derdimizi ifade edelim diye düşündük.
Sonuç olarak bilmem ki bu bilirkişilere ne demeli/etmeli de adaletin tecellisini geciktirmelerinin önüne geçilmeli!?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.