Ahmet DURMUŞ
Çok dillilik ve anlaşılmak ve anlatabilmek
Son günlerin en sıcak tartışma konusu olan BDP milletvekillerinin ortaya attığı çok dilli devlet düşüncesi ülkemizde geniş yankılar oluşturdu. Herkes kendi düşüncesi sığlığı içinde boğulup gidiyor. Bu öneriyi atanların bu öneriyi kürd halkının güzel menfeatleri için yapmadıklarını kendileri dahil herkes bilmektedir/tahmin etmektedir. Peki o zaman bu düşünce durup dururken niçin ortaya atıldı? Yoksa durup duruken değilde uzun süredir gözden kaçan en ince ayrıntısına kadar planlanmış bir sürecin parcasımı?
İnsanların istediği dili kullanması onların en doğal hakları oldugu herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Buna göre ülkemizde veya dünyanın her hangi bir yerindeki insan ve (veya) insan topluluklarının istedikleri dili kullanması onların en doğal hakkıdır. Çünkü Allah dilleri insanlar kendisine dua etsin diye yaratmıştır. Peki şimdi durup dururken, hiç dini söylemi olmayan BDP ile birlikte ve Marksist Leninist ideolojinin hakim olduğu PKK durup dururken, kürtçenin ikinci resmi dil olmasını istedi. Gerçekten istiyorlarmı? Yoksa daha önceki yaptıkları çıkışlar ve eylemler gibi perde arkasında başka sebebler/amaçlarmı var? Bugün açıkça biliniyorki PKK nın eylemlerinin zamanlaması hiç tesadufi olmadığı gibi hepsi belli zamanlarda iç ve dış mihrakların yardım ve gözetimi ile yapılmıştır. Tükenmekte olan PKK, siyasi tabanını yitirdikçe, devamlılığını ve popüleritesini sürdürmek için giderek daha çılgın adımlar atmakta, eylemler düzenlemeye çalışmaktadır. Bunları yapması PKK nın derin güçlerin etki gücü altına girdiğini göstermektedir. PKK günümüzde yadsınmayacak şekilde şirketleşme binlerce insana her ay milyonlarca dolar ödeme yapmak zarundadır. Diğer aktör BDP, güneydoğu ve doğu anadolu bölgesinin bir kısmında oluşturduğu politik bilinçlendirme artık kendine zarar vermeye başladı. Bunun en somut örneğini şu şekilde verebiliriz. 1980 öncesi dönemde solcu görüş Türkiye genelinde bir politik bilinçlenmenin ana kaynaklarından olmuştu ama bu politik bilinçlenme Türkiye soluna hiç yaramadığıda bir gerçek... BDP bu yol ayrımını gördü (veya gösterildi), kendi içindeki ayrışma artık gizlenmeyecek kadar yoğun ve çok başlı. BDP artık giderek beyaz kürtleri bile taşımakta zorlanan bir yapı tarafından yönlendirilmektedir. Kürt meselesi adına yaptıkları çıkışların kürtlerin problemlerini artırmaktan başka bir işe yaramadığı açık şekilde görülmekte ve konuşulmaktadır. Son zamanlarda ortaya attıkları resmi dil tartışması bunun benzeri popülüst bir yaklaşımın değişik bir örneğidir. Dil tartışması kürt halkının değil beyaz kürtün ideolojik açmazlarının başka bir boyutu olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini alacaktır.
BDP nin etnik parti olma özelliği devam edecekse (ki bu tür partiler çok kısa süre içinde ya kapanır yada çok küçük bir oy oranına düşmüş marjinal bir partiye dönüşür) yapması gereken en doğru iş sadece kürtleri hedef alan değil ama Türkiye’deki tüm azınlıkları ve insan hakları ihlaline maruz kalmış tüm kişi (başörtülüler dahil) ve kurumları savunan bir parti özelliği ve yapısı kazanmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi tarihine bakılacak olunursa, BDP nin geçirdigi değişimlerin benzerliği sizleri şaşırtmasın. Çünkü söylevleri farklı olsa bile her ikisin de çıkış ve besleniş yerleri devletçilik anlayışıdır. Her ikisinde de bireysel özgürlük yoktur, büyük şefe mutlak itaat vardır. Eğer itaat edilmez ise, cezası en basiti ile sosyal ve ekonomik izalosyondur. Yoksa gelecek günlerde BDP nin Türkiye ve dünyadaki bazı ülkelerin derin güçleri ile bağlantısı daha da netleşip, müslüman kürtlerin hakkını savunan bir parti değil ama kürtleri kullanan ve kürtleri beğenmeyen ve kürtleri yalnızca kendilerinin kurtuluşa götüreceğine inanan bir avuç beyaz kürtün oluşturduğu parti olduğu ortaya çıkacaktır. Yani kürtlerin CHP si olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.