xxxx111
Çifte standardın dik âlâsı
"Anladım, 11 Eylül terör eylemlerinin hedef aldığı ikiz kulelere yakın bir yerde İslâm Kültür Merkezi ve mescit yapılmasına eylemcilerin Müslüman olmasından hareketle karşı çıkıyorsunuz, peki eylemci Yahudi olduğunda onun eylemini icra ettiği yere sinagog yapılmasına neden hiç ses çıkartmıyorsunuz?"
'Kışkırtıcılık' bu soruyu sorabilmektir işte.
Soru Microsoft şirketinin desteğiyle yayımlanan bir internet dergisinden... 'Slate' adlı itibarlı dergide çıkan yazı müthiş bir tartışma başlatıverdi. O gün bugündür çok sayıda insan çifte standart sınıfına giren veya farklıklara tahammülsüzlük kokan değinilerle makalenin yazarına ateş püskürtmekle meşgul. Destek çıkıp "Haklısın, dengeli bakamamışım" diyen ise pek az.
Mecra bir internet dergisi olduğu için tepkiler sürekli güncellenebiliyor; bu sebeple de derginin medya eleştirmeni William Slater'in yazdıklarının etkisi dalga dalga yayılıyor ve bunu ânında görebiliyorsunuz.
Hemen herkes duydu, ama duymayanlar için tekrar özetleyeyim: 11 Eylül eylemleriyle yıkılan ikiz kulelere biraz yakın bir mahalde New York'lu Müslümanlar bir kültür merkezi inşa etmek istiyor. Merkezin içinde ibadethane de olacağı gerekçesiyle bir grup ayağa kalkıverdi. ABD Başkanı Barack Obama, "Bu ülkenin övünç kaynağı, farklılıklara tahammül edilmesi ve her inançlara saygıdır" uyarısını yaptı. New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg de "Kültür merkezi ikiz kulelere yakın değil zaten, hem ibadethaneye karşı çıkmak özgürlük düşüncesine aykırı" açıklaması yaptı...
Hepsi nafile. Tepkiler o denli ayyuka çıktı ki, Obama, "Hassasiyetinize ben de katılıyorum" demek zorunda kaldı.
Slater işte böyle bir ortamda soruyor "Terör eylemcisi Yahudi olsa, inşa edilmek istenen ibadethane onun eylem mahalli civarında bulunsa yine karşı çıkar mıydınız?" sorusunu... Araya ben girmeyeyim de, soruyu onun kaleminden okuyun:
"Öyle bir yer tahayyül edin ki, Müslümanlar eylemci değil de kurban olsun, hem de yakın tarihin en çirkin terörist katliamının kurbanı... Sözgelimi kâtil Yahudi olsun ve eylemi sonrasında, onun kan döktüğü yerde Yahudilerin sinagog inşa ettiğini tahayyül edin... 'İkiz Kuleler Mescidi'ne karşı çıkanlar buna nasıl tepki verirdi dersiniz? Bu sinagogu da aynı şiddetle kınarlar mıydı?"
Yazar hayali bir durumdan söz etmiyor: "Soruyu soruyorum, ama cevabını bildiğim bir soru bu. Sözünü ettiğim yer gerçek çünkü. Batı Şeria'daki El-Halil (Hebron) kentinde böyle bir sinagog var. Varlığını duymamanızın sebebi yapımına kimsenin itiraz etmemesi... Öyle anlaşılıyor ki, ibadethaneleri terör eylemi yapılan yerden uzakta tutma kuralı yalnızca Müslümanlar için geçerli..."
El-Halil kenti Kudüs'ün 30 km kadar güneyinde. Hz. İbrahim, İshak ve Yakub'un kabirleri burada. Kudüs'ün fethinden sonra Hz. İbrahim'in kabrinin yanıbaşına Müslümanlar bir cami inşa etmişler. Slater'in sözünü ettiği 'katliam' 1994 yılında o camide işlendi. Baruch Goldstein adlı bir doktor camiye girdi ve o sırada ibadetlerini ifa etmekte olan cemaatin üzerine ateş açıp 29 kişiyi öldürdü. 100'den fazla kişiyi de yaraladı.
Terörist hangi kimliği taşırsa taşısın teröristtir değil mi? "Hayır" diyor Slater, "O civarı mesken tutan pek çok İsrailli için Goldstein bir kahraman." Henüz birkaç ay önce mezarı başına gidip onu ve eylemini göklere çıkaran ilâhiler okumuş bazı İsrailliler...
Esas nokta şu: Dr. Goldstein'in çok sayıda Müslümanı katlettiği yerden fazla uzak olmayan bir yerde onun için bir abide ve sinagog inşa edilmiş...
İsrail hükümeti bir yandan eylemini kınarken bir yandan da onun vaktiyle oturduğu Kiryat Arba adlı yerleşim merkezine para yağdırıyormuş. Goldstein'in hemşehrileri Hz. İbrahim'in yanında cami de bulunan kabrini ziyaret edebilsinler diye bir koridor açılmış şubat ayında, tam da katliamın yıldönümünde. Bir ay önce de aynı yeri 24 saat ziyarete açık tutmaya başlamışlar...
Mayıs ayında ise katliam yerine kısa mesafedeki köyde yeni bir sinagog açılmış... Yazar El-Hebron'un bütününün, Kiryat Arba'nın bulunduğu topraklar dahil, hukuki açıdan Filistinlilere ait olduğunu da belirtiyor.
Amerikalılara yaptıklarının tam anlamıyla bir çifte standart olduğunu hatırlatan müthiş yazıya hayli tepki geldi doğal olarak. Slater sonraki yazısında uzun uzadıya onları değeerlendiriyor, itirazların hepsine ayrı ayrı cevap yetiştirerek...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.