Haşim AKIN
Buruk Bir Mevlit Kandili
Hak- batıl mücadelesi dün başlamadı. Çağlar boyu hep devam etti. Peygamberler veya onun nurlu izinden gidenlerle, nefsine kul olmuş bu sefiller arasında geçen tartışma yeni de değil. Aklıselimin bu kadar dumura uğraması da görülmüş örnek değil...
Bu ümmet bugüne kadar birçok veladet kandilini idrak etti. Ama hiç bu kadar zor ve volkan gibi patlamaya hazır duygular içinde girmemişti bu geceye... Ne kadar peygamber düşmanı varsa birleşip gelmişler... Kör olası ve sadece kendi menfi emelleri için kullanılan bir ifade özgürlüğü perdesini, yüzlerine takarak çıktılar. Asla kızarmayan ve utanma duygusunu kaybetmiş yüzlerini onunla kapattılar. Bunu yaparken de bizim içimizden de az da olsa destek bulmayı ihmal etmediler.
Dışardaki bu düşmanların saldırısına cevap verecek yiğitlerin azlığı bu ümmetin içini yakarken, kimi İslam toplumlarının lideri olarak oraya oturtulmuş kuklalar; “bulunduğunuz yerlerin kanunlarına tabi olmalısınız(!)” gibi bir herzeyle içimizdeki ateşe benzin attılar. Hangi ateşe mi benzin attılar? “Ümmetin bir başı olmalı, onların derdini dile getirmeli, bunu yapana da hiç olmazsa dua ile destek olmalı diye parlayan ateşe...
Onların şerefi bir sözle gelir, diğeriyle giderdi. Hal böyle olunca da onlar da kendileri gibi sandılar. Dedem Yavuz Sultan Selim ne demişti? “İsmail! Bizde herkes kendi yediğinden ikram eder.” Bizde herkes içinde var olanı dışarıya çıkarır.
Böyle yaparak ümmeti daha çok dağıtacağını hesap edenler hep yanıldılar. Bilad-i İslam’ın her bir köşesinde ayrı bir volkanın sesi uzak değil. Bugünlerde görüştüğüm Burkina Fasolu Müslümanların ortak söylemi şu; “Hz. Muhammed sadece Türklerin mi peygamberi? Onu korumak sadece Recep Tayyip ERDOĞAN’A mı ait? Neden diğer İslam âlimleri ve liderleri suskun kalıyor?”
İletişim kanalları zalimlerin elinde. Haber merkezlerine onlar hâkim... Ama kalplere hâkim değiller. Birer kukla olarak oturtulan ve emperyalist güçlerin işaretiyle başını sallayan sözde devlet ricali, kimsenin gönlüne de sahip çıkamıyor. Arap dünyasının başındaki maketlerin arzusu farklı olsa da halkın teveccühü daha değişiktir.
Onların bir hesabı var. Ama Allah’ın da başka bir hesabı var. Allah onların tüm hilelerinin ve düşmanlıklarını başlarına çevirmeye kadirdir. Bunlar ümmetin vahdeti için bir adım olacak inşallah. Onlar kutlu Nebi’nin adına ve hatırasına saldırdıkça ona olan teveccühü artıracaklar. İşin en acı yanı da bu kocaman kıtada aklı başında olan ve inanmasalar bile başka bir dinin kutsalına saldırmanın yanlış bir tercih olduğunu hatırlatacak kimsenin olmaması... Nasıl böylesi bir hezeyanın kuyruğu olurlar?
Geçen hafta ilk kez yolumuzun düştüğü bir Burkina Faso köyünde ağaç altında eğitim gören yüz kadar çocuk bizi “TALEAL - BEDRU ALEYNA” ilahisiyle karşıladılar. Düşmanlık yapmak için gece uykularını kaçıran bu korkak takımın as oyuncuları, vallahi buradaki minik gözlerin parıltısından bile kaçacak delik arardı. Müslümanların sessizliğinden ve biraz da korkutulmuş halinden kendilerine pay biçenler yanılıyorlar.
Perşembe günü Burkina Faso’da tatildi. Tüm devlet ve özel sektör tatil yaptı. “Geri kalmış ülkelerin en tipik hali budur. Tatil yapmayı çok severler” diyebilirsiniz. Bunda haksız sayılmazsınız. Ama burada durum farklı... Daha önce de değişik vesilelerle paylaştığım gibi burası çok din ve çok kültürlü bir toplum. Bu nedenle Hz. İsa’nın (AS) doğum günü tatil olduğu gibi, Hz. Muhammed’in (SAV) doğum tarihine denk gelen gün de tatil yapılır. Bu tatil kararı bu yıla has değildir elbette. O gece ülkede yatsıdan sonra başlayan ve sabah namazına kadar devam eden onlarca mevlit programı icra edildi. Ay boyunca da daha yüzlercesi yapılacak. Yani öbür yandan peygamber sevgisi ve ona olan hasret de bir o kadar artıyor.
Biz kutlu nebinin yoluna uydukça, sünnetine sarıldıkça daha da güçlü olacağız...
Fedake ebî ve ümmî ya rasülallah!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.