"Bürokrasi"ye karşı "Adhokrasi" bir çözüm olabilir mi?

Dünkü Sabah'ta yayınlanan, arkadaşımız Gökay Usanmaz'ın haberi, "Bürokrasi" aysbergine ait benzer haberlerin sonuncusuydu.
Habere göre bir icra müdürlüğünde çalışan memurlar hakkında avukatların yaptığı ihbar üzerine Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu'nun başlattığı soruşturma neticesinde, 24 icra memuru hakkında dava açılmış. İcra miktarının yüzde 10'u kadar rüşvet aldıkları öne sürülen icra memurları, rüşvet vermeyen avukatlara "cimri" yakıştırması yaparak fişlemişler.
Hatırlarsınız geçenlerde buna benzer bir haber de, tapu memurlarının yaptıkları usulsüz ve yasadışı işlemler dolayısıyla yayınlanmıştı. Bu haberlerde, yaşlı ve yalnız kişilerin taşınılmazlarını onların haberi olmadan satan tapu memurlarından söz ediliyordu.
Aslında bu haberler dolayısıyla "Bürokrasi" kavramının yeniden değerlendirilmesi gereği ortaya çıkıyor.
Demokrasiye tam alışmadığımız için, siyasetçilerin ve özellikle iktidardaki siyasetçilerin karıştığı yolsuzluklara fazlasıyla ilgi duyarız.
Oysa bilmemiz gereken bir evrensel gerçek var.
Bürokratlar yardım etmezse ve en azından engellemezse, hiçbir siyasetçi, kamu görevini kötüye kullanamaz.

Bürokrasinin gücü
Bürokrasinin gücünü somut olarak 1970'li yıllarda görmüştüm. Bir başbakandan demeç almak üzere, onun makamında bulunmaktaydım... Başbakanın bürosuna Başbakanlık Müsteşarı girdi ve Bakanlar Kurulu'nda alınan bir karardan ötürü Başbakan'ı sert biçimde azarladı.
Müsteşar, Başbakan'ın kanunları ve yönetmelikleri bilmediğini söylerken, kendisinin önceden onaylamadığı kararların bir daha gündeme getirilmemesi konusunda Başbakanı uyardı.
Başbakan da ezik ve yılgın bir sesle, "Haklısınız" demişti müsteşarına.
"Büroların iktidarı" da demek olan "Bürokrasi", kuramcılara göre, hiyerarşik düzeni olan, yetkilerin ve statülerin yasalarla belirlendiği, kamu gücüne sahip bir organizasyondur özetle. Bürokratlar da yetkiler kadar güvencelere de sahip kılınmış kamu görevlileridir.
Bu organizasyona üye personelin ana görevleri, devlete ve millete hizmet etmektir.
Ancak her organizasyonda olduğu gibi, varlık sebebi çarpıtılarak değiştirilebilir.
Devlet ve millet bürokrasiye hizmet etmeye başlayabilir. Yasalar ve kurallar labirentini kötü biçimde kullanan bürokrasi, sadece yasadışı işlemleri yapmak için "Rüşvet" almaz. Vatandaşın yasal hakkı olan işlemleri yapmak için de "Haraç" almaya başlar.
Bürokrasinin
"Başarı" ölçüsü de farklıdır.
Geçen yıllardan birinde Amerika'daki gelir vergisi dairelerinin birbirleri ile rekabet etmek için, vergi mükelleflerine kota koydukları, bir Kongre Soruşturması dolayısıyla ortaya çıkmıştı. Buna göre kotalarını doldurup geçmek üzerine çalışan vergi memurları, zarar eden mükelleflere bile bir önceki yıldan daha fazla vergi ödemeleri için baskı yapmaktaydılar.

Adhokrasi modeli
Bazı iktidarlar bürokrasiye esir olmamak için "Adhokrasi" oluşturur.
Adhokrasi modelinde bir amaca (Latince'de "Ad hoc" amaç anlamına gelir) ulaşmak için, konvansiyonel bürokratik mekanizmanın kuralları dışında özel organizasyonlar ve istisnai memuriyetler oluşturulur.
Örneğin Özal'ın çeşitli amaçları (Savunma Sanayisinin geliştirilmesi, Atatürk Barajı'nın tamamlanması, v.b) gerçekleştirmek için kurduğu vakıflar buna örnektir.
Ancak adhokrasi, gerek ihtisaslaşmış ve yüksek ücretli personeli, gerek bürokrasinin gücünü by pass eden modeli, gerekse bu modelle siyasetçinin bürokrasinin ve bütçenin egemenlik alanı dışına çıkması yüzünden, çok eleştirilir.
Bürokrasinin bir ayağı olan yargı genellikle adhokrasi uygulamalarında, caydırıcı kararlar alır. Bu nedenle siyasetçiler çoğunlukla adhokrasi yaratmaktan korkarlar ve kendi bürokrasilerini oluşturmaya dönük projelere yönelirler.
Tabii bir yol da, her alanda özelleştirmeye gidilerek, bürokrasinin etki alanının daraltılmasıdır ama bunu da bürokrasi, yargının yardımı ile kolayca engelleyebilir.
Türkiye siyasetçiler kadar bürokratların yaptıkları ile de ilgilenmek zorundadır.
Çünkü seçilmişler geçici, atanmışlar ise kalıcıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar