Recep KOÇAK
“Bu gece ölmek için güzel bir gece”
15 Temmuz benzeri büyük hadiseleri toplumlar belki de 100 yılda bir yaşarlar. Sonra da uzun yıllar etkisi görülür, hissedilir.
15 Temmuz’u uzun yıllar konuşacağız. O gecenin kahramanlarıyla, etkileyici hikayeleriyle ve hayıflanmalarımızla..
Bir dostum dün ziyaretime gelmişti, teyzesinin oğlundan bahsetti. O gece bulunduğu yerden çıkıp kilometrelerce yürüyüp Boğaziçi Köprüsü’ne (şimdiki adıyla 15 Temmuz Şehitler Köprüsü) kadar gitmiş. Gece boyunca gördüğü bu vatanın yiğit evlatlarının kılık kıyafetine, sakalına, bıyığına, çarşafına, başörtüsüne, hâsılı bütün zenginliğiyle ülkemizin altın yürekli, cesur çocuklarının kahramanlıklarına şahit olduktan sonra artık ülkemizin insanına bakışı çok değişmiş teyze oğlunun.
O, eskiden çevresindeki insanların eksiklerini, kusurlarını çok görüş ve eleştirirmiş. Dostumun, ağabeyimin teyze oğlu şimdi şöyle diyormuş etrafındakilere; “Artık konuşmayacağım, insanları kolayca yargılamayacağım, itham etmeyeceğim. Çünkü şimdi onların hepsini bütün farklılıklarıyla çok seviyorum.”
“Çanakkale ruhunun nasıl bir şey olduğunu bugün daha iyi anladık” diyenleri sıklıkla duyuyoruz 15 Temmuz’dan beri.
15 Temmuz darbe girişimi başarıya ulaşsaydı Türkiye için karanlık günler başlayacaktı. Kan gövdeyi götürecekti. Ordudan çeşitli kumpaslarla uzaklaştırılan bazı emekli subayların iddialarına göre FETÖ kalkışması teröristlerin umduğu ve beklediği gibi sonuçlansaydı iç savaş çıkacaktı.
Bu iddiayı dillendirenlerin gerekçesi ise şu: FETÖ’nün 40 yıldır hazırlığını sürdürdüğü bu saldırı öncesinde yıllarca ilgilenilen, yurtdışına, özellikle de ABD’ye gönderilen darbeci subaylar TSK içerisinde “altın çocuklar” olarak nitelendirilirmiş. Onlar Harp Okullarında ilk 100’e giren zeki, parlak ve başarılı subaylar olduğu için devlet eliyle ABD’ye gönderilir orada çeşitli eğitimlerden geçmeleri sağlanır, kurslardan geçirilirler, bu arada Pensilvanya’da örgütün lideri Gülen ve adamları bu genç subayları yakından takip eder, beyin yıkama, robotlaştırma ve mankurtlaştırma çalışmalarına devam edilirmiş.
Söz konusu subaylar yurtdışındaki “eğitimleri” tamamlanıp döndüklerinde TSK’nın en krema tabakalarında, en stratejik mevkilerinde yerlerini almışlar. TSK’nın örgüt mensubu olmayan diğer subayları bu “altın çocukları” bilir, takip eder ama sevmezlermiş.
“Altın çocuklar”ın giriştiği darbe başarılı olsaymış, onları bilen ve sevmeyen diğer subayların özellikle de yerli, milli ve vatansever olanları böyle bir sonucu kabullenmeyecekleri için iş iç savaşa kadar gidecekmiş..
Bu bilgileri veren ve tahminde bulunan kişiler türlü kumpaslarla TSK’dan uzaklaştırılan emekli subaylar. Geçmişte bunların içerisinde belki darbeye yatkın subaylar da vardı. Ama uzaklaştırılan subayların önemli bir kısmı “darbeci” oldukları için değil, FETÖ örgütü mensubu olmadıkları için cezalandırılıp uzaklaştırılmışlar TSK’dan. Onların uzaklaştırılmasıyla örgüt mensubu subaylara yer açılmış.
…
Eski Özel Kuvvetler mensubu, gazeteci-yazar Mete Yarar, katıldığı televizyon programlarında 15 Temmuz’da dair önemli bilgiler verdi, kayda değer yorumlar yaptı. Aslında 15 Temmuz öncesi de Karar Gazetesi’ndeki köşesinden önemli uyarılarda bulunmuş ama anlamamışız. Mesela İncirlik Üssü’ndeki hareketlilik, Amerikalı subay ailelerinin geri çekilmesi ve İncirlik görevlisi ABD’li subayların gayrı menkul satışlarının ne anlamına geldiğine dair önemli ipuçları vermişti. Ne var ki, FETÖ örgütünün özellikle de TSK içerisindeki gücünün darbe yapmayı göze alacak kadar ileri boyutlarda olduğunu düşünebilen ve bunu dile getiren yorumcu sayısı çok azdı 15 Temmuz öncesi. O yüzden Mete Yarar’ın köşesinde dikkat çektiği endişeleri kolayca gözden kaçtı.
Mete Yarar, o gece neler olduğuna dair çok şey anlattı. Etkileyici hikâyeler paylaştı. O gece olanları anlatacağı bir kitap yazmaya başladığını haber verdi.
Yarar bir konuşmasında, 15 Temmuz gecesi bir gencin kurşunların üzerine adeta koşarcasına giderken orta yaşlı bir adamın onu kolundan yakalayıp, “Oğlum nereye gidiyorsun, kurşunlar yağıyor, ölebilirsin, gitme” dediğini bir görgü şahidinden aktardı. Genç kendisini durdurmaya çalışan adama dönüp, “Amca bu gece ölmek için iyi bir gece” demiş ve koşmaya devam etmiş.
Mete Yarar gözleri dolu dolu, “Yazacağım kitabın adı belki de bu söz olacak” diyordu.
…
27 gece devam eden milli iradeye destek nöbetlerinden birisinde gecenin ilerleyen saatlerinde Kısıklı Meydanında bekleyenlere hitap eden AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Avukat Şeyma Döğücü, “Gençler, sözlerime sizden özür dileyerek başlamak istiyorum” dedi. Sonra da şöyle devam etti; “Bizler son yıllarda kendi aramızda konuşurken, ‘Bu gençlerin hali nice olacak’ diyerek sizler adına kaygılarımızı, üzüntülerimizi dile getiriyorduk. Sizler 15 Temmuz gecesi bize iyi bir ders verdiniz. Sizler adına kaygılanan bizlerin sizi yeteri kadar tanımadığımızı gösterdiniz. Vatan, millet, bayrak ve ezan sevginizi cesaretle ortaya koydunuz. Cumhurbaşkanımızın çağrısına ilk siz cevap verip meydanları doldurdunuz. Size çok teşekkür ediyorum. Allah hepinizden razı olsun. Gazanız mübarek olsun.”
…
27 günlük meydan nöbetleri tesiri uzun yıllar devam edecek çok önemli bir fırsattı. Bu fırsatı Cumhurbaşkanı Erdoğan gördü ve bütün milletin hayrına olacak şekilde değerlendirdi. Meydanlarda nöbet tutan 7’den 77’ye herkes Kur’an-ı Kerim dinledi. Dualara “amin” dedi. Şehitlerimize şükranlarımızı ve rahmet dileklerimizi dile getirdi. Gazilerimize şifa dileklerimiz ve minnet borcumuz seslendirildi. Aynı bayrak altında saatlerce ilahiler, marşlar ve ezgiler dinledik.
Gece boyunca okunan ezanlar ve salalar böylesine önemli günlerde yine hep birlikte meydanlara koşma şuurunu ve azmini perçinledi.
Bütün Türkiye’de tutulan meydan nöbetleri adeta dervişlerin halvete girip eğitimden geçmesi, olgunlaştırılması gibi, milyonlarca insanın iç dünyasında hızlandırılmış bir eğitime dönüştü.
15 Temmuz benzeri tehlikelerden Allah bu milleti ve idarecilerini ebediyen korusun. Zor zamanlarda tek yürek, tek yumruk olup dosta düşmana “meydan” okuma şuurumuzu her daim canlı ve diri tutmayı nasip eylesin.
Rabbimiz, varlıklarından haberdar olduğumuz ve göğsümüzü kabartan içimizdeki yiğitlerin sayısını artırsın.
Rabbimiz, bu millet ve bu topraklar üzerine kötü planlar yapan harici ve dâhili şer güçlerin tuzaklarını başlarına geçirsin. Bize, 15 Temmuz sonrası kıymetini daha iyi fark ettiğimiz birlik ve beraberlik şuurumuzu kaybetmeden saflarımızı sıklaştırma bilinci ihsan eylesin.
recep.kocakk@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.