Biz Kartalız Kümese Mahkum Değiliz

"Kendini Tavuk Sanan Kartal Yavrusu"  

Bu hikayenin birkaç değişik versiyonu var. Bazen bir tavuk bulur kartal yumurtasını, bazen kümesteki tavuklar, bazen de bir çiftçi. Ben sonuncu şeklini seçtim. İnternette gördüğüm bu hikaye şöyle:   “…Yerde bulduğu bir kartal yumurtasını, tavuk yumurtası sanarak kuluçkaya yatan tavuğun altına koymuş bir çiftçi amca. Tavuk, kartal yumurtasını kendinin yumurtası sanarak ses çıkarmamış.  Gün gelmiş civcivler ve kartal yavrusu yumurtadan çıkmışlar.

Kartal yavrusu, tavukların ve civcivlerin davranışlarını taklit ederek onlar gibi yaşamaya başlamış: Küllüklerde eşinmiş, darı, buğday taneleri yemiş. Bir tavuk olmadığı aklına bile gelmemiş. Bir gün gökyüzünde uçan kocaman bir kartal görmüş yavru kartal. Bu olağanüstü yaratığa hayranlıkla bakmış. Annesi zannettiği tavuğa sormuş;

- Bu kuşun adı ne? Ne güzel uçuyor. Ben de uçabilir miyim?  Tavuk,

-  Ona kartal  derler.

-  Ben de kartal olmak istiyorum. Demiş küçük kartal.

-Saçmalama! Haddini bil. Sen asla kartal olamazsın. Sen bir tavuksun. Bunu kabul et.

Küçük kartal boynunu hüzünle eğmiş, gönlü ve yüreği gamla kaplanmış. Sonra bir yandan toprağı eşelerken bir yandan annesine seslenmiş ;

-Galiba haklısın!

KÜMESTEN ÇIKALIM ÇÜNKÜ BİZ KARTALIZ

 Milletlerin ve onların kurdukları  devletlerin de tıpkı insanlar gibi karakterleri, huyları vardır. Bazı milletler, inançlarının onlara verdiği,   kültürlerinin kendilerine kazandırdığı karakter ve huy sayesinde kurdukları devletleri “ İMPARATORLUK”  doruğuna çıkarmayı başarmışlardır.

Kolay değildir devlet düzlüklerinden geçerek, imparatorluk yokuşlarını tırmanmak. Hiç kolay değildir “CİHAN İMPARATORLUĞU ZİRVESİNDE “ otağ kurmak. Rabbe şükür ki milletimiz bu zirvelerde uzun asırlar bayrak dalgalandırmıştır. (hunlar, Gazelliler, Selçuklular Osmanlılar… Değişik zamanlarda bu sancağın alemdarı olmuşlardır) Araplar Abbasi, İtalyanlar Roma devleti döneminde uzun bir dönem, İngilizler ise Birinci Dünya savaşı sonlarına kadar kısa bir süre, Dünyada imparatorluk bayrağını ellerinde bulundurdular. Ruslar, Çinliler ve Almanlar  bölgesel diyebileceğimiz imparatorluklar kurmuşlardır.

 MİLLETLERİN HUYLARI  KARAKTERLERİ FARKLI FARKLIDIR

  Milletlerin de insanlar gibi huyları vardır. Tilki huylu olanda vardır, sırtlan huylu olan da. Ayı ruhu taşıyanlarda mevcuttur, yılan gibi sinsi ve ısırgan olanlarda. Akrep, sıçan , maymun, çakal, sırtlan tavşan huylular da.  Bu hayvanların hiç birinden aslan olmaz.

Tıpkı hayvanlarda olduğu gibi insanların/milletlerin de huy ve karakterleri birbirinden çok farklıdır:  Köle ruhu taşıyan milletler de vardı;  korkak,  cimri, hasis, bencil, riyakâr olanı da. Bu milletlerden  ne cihan hakimi sultanlar çıkar ne dünyaya alempenah olan devletler. Kağandan, padişahtan ve dolayısı ile İmparatorluktan mahrum bu milletler çoğunluktadır dünyada.

DÜNYA ASLANINI ARIYOR

 Son 300 yıla yakındır dünyamız  ( Arslan’ın hükmünün zayi olduğu günden beri ) aslanın gücüne, aslanı merhametine, aslanın vefasına muhtaç yaşıyor. Dünya bu fetret yıllarında Tilkiyi de (ing.) gördü Ayıyı da.(Rusya). Son asırlarda ise dünyamız “çakalların” hükmüne ram oldu. (ABD, AB, ÇİN ) bunlar, dünyada  ne huzur bıraktılar ne düzen.

BİZLER BATI KOMPLEKSİ İLE BÜYÜDÜK 
Bizler, yani Türkler ve diğer Müslüman kavimler, asırlardır büyük bir kompleksin içinde debelenip durmaktayız. Serapa bir aşağılık duygusu şarkı/İslam’ı içten içe sürekli kemirdi kemirmekte.  “Yılgın horoz huyu” benliğimizi kaplamış, eziklik bir türlü yakamızı bırakmıyor. Askeri alanda, sanatta, sporda, siyasette, bilimde… Hülasa her alanda Batıya karşı tedavisi olmayan bir yenilmişlik, dermanı olmayan bir eziklik içinde yaşıyoruz. “Ne varsa Batıda var”, “gâvurun dini kendine ama…” “gâvur yapıyor kardeşim” “Amerika’ya karşı kimse duramaz, bunlarla hiçbir alanda aşık atamayız…” gibi cümleler her gün onlarca kez tekrarlanır şarkın sokaklarında.

 Pekiyi bu yargılar, bu sözler gerçek değil mi? Elbette gerçeklik payı var lakin doğru değil. Çünkü bizler karga, tilki, köle değiliz. Yanlışlıkla tavuğun kümesine düşmüş kartal yavrusuyuz. Daha düne kadar dünyanın sultanı, cihanın efendisi idik. Batı dediğimiz kavimler henüz yıkanmayı bilmezken, bir kısmı da su ile temizlenmeyi günah sayarken biz Müslümanlar, temizliği imanın bir parçası sayıyor, abdest almadan yani maddi manevi temizliği yapmadan Allah huzuruna çıkmayacağımız gerçeğini bir umde olarak yaşıyorduk. Şimdi göklere çıkardığımız çağdaş/ uygar/ modern… Dediğimiz batı daha dün yani 1944 lerde birbirini öyle boğazladı ki bu büyük savaşta(2.dünya savaşı) 50 milyon Hristiyan öldü. Bu çağdaş! Batı,  tüm Afrika’yı, tüm Asya’yı öyle sömürdü, öyle soydu ki bu kıtalarda yaşayan milyonlarca insan, yüzlerce devlet bir türlü kendine gelemiyor.

Bu çağdaşlar! Son yıllarda  Afganistan’da 3 milyona yakın Müslümanı, Irakta 1,5 milyon, Suriye’de 500 bin Müslümanın ölümüne sebep oldular.  Batının çağdaşlığı, onun insanlık anlayışı işte böyledir. Çağdaşlık, modernlik, insan hakları, eşitlik, demokrasi… Sadece birer kelimedir aslında. Uygulamada bu sözlerin bir değeri yoktur.  Onlar böyle lakin bize de bir şeyler oldu: Aslan aslanlığını unuttu, Tilkiye, ayıya, sırtlana özenir oldu.  Millet öz kültürünü yitirdi. İşler ters döndü. Şairin deyimi ile ;

Bâd-ı hazân esti bağlar bozuldu 
Gülistânda katmer güller kalmadı 
Şecerler kırıldı bârlar üzüldü 
Tutunacak dahî dallar kalmadı
Petekler kurudu ballar kalmadı

            ÇARE KARTAL OLDUĞUMUZU HATIRLAMAK

 Çare, ne yapıp edip bu tilki huyunu terk etmek. Tavuk olmadığımızı hatırlayarak tekrar kartal huyumuzu kanatlarımıza yükleyerek  mavi göklerin hâkimi olmak.  Allahüteala Kur'anında, Hz Musa ile Firavun mücadelesini anlatırken asırlarca Mısırlıların boyunduruğunda yaşayan İsrail oğullarının özüne işleyen kölelik ruhundan vazgeçmediklerini, vazgeçemeyeceklerini anlattıktan sonra Musa peygambere,  onları ( köle ruhlu İsrail Oğullarını) kırk yıl sahralarda gezdirmesini istemiş. Niye, çünkü bu tilki huylular, bu köle ruhlular, bırakın devlet kurup yönetmeyi kendilerini bile idare etmekten aciz bir huya sahiptiler. Bu eziklerin, bu tilki huyluların, bu çakal ruhluların, bu sırtlan ahlakına sahip neslin yerine doğuştan hür, küçükken ezilmemiş (enikken boğulmamış) yılgın horoz huyu taşımayan, Arslan huyu ile bezenmiş bir neslin büyümesi beklenmiş.

YENİ BİR ŞAFAK DOĞUYOR 
Günümüz Türkiye’sinde yaşayan bizler de  Tanzimat Dönemi ile birlikte resmen başlayan ve günümüzde de devam eden bu ruh hali ile yaşamaktaydık. Batıya ya karşı “eziklik” içinde yaşıyor olmamız kendimize gelmemizi biteviye engelliyordu. Kurtuluş savaşında şöyle kendimize gelir gibi olduk. Lakin batıcı politikalar milleti tekrar içine kapadı. Batıyı yenilmez görme hastalığı tekrar nüksetti. Allaha şükür 30 seneye yakındır bir silkinme, bir kendine gelme var ülkemizde. Son yıllarda millet olarak gerçekleştiridiğimiz Dünya çapındaki: 

1- Avrasya Tüneli

2- Maramaray

3- Y.S.S Köprüsü

4-İst.Havalimanı 

5-Akdenizin altından Kıbrısa götürdüğümüz su

6- Dünya çapında (hatta üstünde)  hastaneler.

7-Mavi Tünel, Hızlı Tren, duble yollar, hava limanları, üniversiteler, THY nin en büyük hava yolu şirketi haline dönüşmesi ve Tüm bunlara ek olarak Corona olayında milletimizin gösterdiğğii dayanışma... Develtimizin büyük paralarla kurduğu sağlık sistemi ve tüm dünya mazlumlarına,  mültecilere yapılan yardımlar...Bunların hepsi bize kartal olduğumuzu, İmparatorluk bakiyesi  olduğumuz hatırlattı. Bu başarı, sadece  bir partinin, sadece bir liderin değil milletimizin başarısıdır. Bundan dolayı milletçe sevinç ve gurur duymak hepimizin hakkı. 

CORONA BİZİ KENDİMİZE GETİRECEK/ GETİRDİ

Her şeyin sahibi Allah, bu son salgınla bize aslımızı, görevimizi hatırlattı. Daha doğrusu kader bize,  aslan sandığımız, kartal zannettiğimiz,  yenilmez gördüğümüz, son 300 yıldır aşkları ile kıvrandığımız devletlerin, milletlerin, medeniyetlerin  gerçek yüzlerini  gösterdi. Akrep huylu bu milletler,  bu son imtihanda sıfır çektiler. Yaşlılarını huzur evlerinde ölüme terk ettiler. Bir tuvalet kağıdı için birbirleri ile kavgalar ettiler. Birbirlerinin malzemelerine, gemilerine el koydular. Tüm bunlar bize Rabbimizin bir lütfu. İçimizdeki "ezikler" "müstağripler" "köle ruhlular " hariç cümle alem, bu büyük imtihan da en yüksek puanı bizim aldığımız görüyor ve söylüyor. Bu da bize bizim "tavuk değil kartal", “çakal” değil aslan olduğumuz gerçeğini haykırıyor.

      Durun Yeni bir dünya başlıyor.

Not: Bu konu ile ilgili yazılarımın  linkleri. Acizane 5-6 yıldır bu kutlu şafaktan bahseden yazılar yazdım. 

http://www.habername.com/yazi-lutfi-ayhan-tilkiden-aslan-koleden-sultan-olmaz-11863.htm

http://www.habername.com/yazi-lutfi-ayhan-ulke-goz-gore-gore-batiyor-11956.htm

http://www.habername.com/yazi-lutfi-ayhan-buyuk-sevda-husranla-bitti-11967.htm

http://www.habername.com/yazi-lutfi-ayhan-agit-agit-hadi-bi-git-11991.htm

http://www.habername.com/yazi-lutfi-ayhan-abd-disleri-dokulmus-aslana-benziyor-12113.htm

http://www.habername.com/yazi-lutfi-ayhan-rahmetli-de-bati-demisti-11839.htm

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.