Mehmet Y. ULUTAŞ

Mehmet Y. ULUTAŞ

Bir Yetimin Hayat Hikayesi

8 Mayıs 1948’de Şanlıurfa ilinin Siverek ilçesinde ailenin ikinci evladı ve ilk erkek çocuğu olarak doğar Erol. İsmini o akşam evde misafir olan bir aile büyüğü koyar.

erol-9.jpg

Asıl mesleği tüfek tamiri olduğu halde müteşebbis karakterlerinin bir tezahürü olarak Siverek’teki ilk sinema salonunu açan ve şehre ilk gramofonu getiren babası ve amcası işlerini genişletmek amacıyla batıya göçmeye karar verirler. 1949 yılının başlarında trene binip batıya doğru hareket ederler. Erol’un babası “İskenderun’a gidelim. Ben oraya gazyağı nakliyesi yaptım zamanında. Güzel bir liman şehridir.” der.

İskenderun’da bugün bile düşük gelirli insanların oturduğu bir mahalleye yerleşirler. Güneydoğu’dan göçtükleri için onlara bir galat olarak “Kürt” demişler. Halbuki Kürt değildirler. Soba tamiri ve benzeri işler yaparlar. Ek olarak da kamyon satın alıp nakliye işi yaparlar. Ama ticaretleri umdukları gibi iyi gitmez.

1956 yılının Ağustos ayında Erol’un babası elim bir trafik kazası geçirir. Erol henüz 8 yaşında yetim kalmıştır. Çok enteresandır Erol’un babası da küçük yaşta yetim kalmıştır. En küçük kardeşi Gülten babası vefat ettikten bir ay sonra doğmuştur. Amcası Mahmut evin en yaşlı erkeği olarak kendi ailesi ve bakmakla hükümlü olduğu akrabaları ile birlikte toplam 18 nüfusa bakmak zorunda kalmıştır.

Erol babası vefat ettiğinde ilkokula devam etmektedir. İyi bir öğrencidir ve ilkokulu başarıyla bitirir. Ortaokula da yazılır çünkü okumak istemektedir. Hatta ortaokul 1. sınıfta İngilizceye bile merak salmış; bu gayretini gören mahalle komşusu gayrimüslim Miss Marry Hanım ücretsiz olarak İngilizce eğitimi vermiştir. Lakin Mahmut Amcası 18 nüfuslu bir aileyi idare etmekte oldukça zorlanmaktadır ve o süreçte 13 yaşındaki Erol amcasının yanında iş hayatına atılmak zorunda kalmıştır. Sonuç olarak eğitim serüveni ilkokul ile nihayetlenir.

Artık iş hayatındadır. Babasından kalan küçük dükkânda yaklaşık 4,500 TL (*) değerinde mal tespit edilir. Ama İstanbul’daki toptancılara da borç vardır. Yani kader onu iş hayatında da ciddi bir imtihana almıştır.

Fakirlik de devam etmektedir. Sabahları köşedeki bakkaldan gazete kağıdından yapılma külahta satın alınan 250 gram zeytin, somun ekmek ve çay ailenin rutin kahvaltısıdır.

Amcası ona işleri öğretmektedir. Beraber defalarca İstanbul’a gidip toptancıları gezerler ve mal alırlar. Annesi de onlar yokken dükkâna bakar. Bu arada bazı kötü niyetli müşteri ve esnaf onu küçük yaşından istifade ederek ticari hilelerle kandırmaya çalışırlar ama Erol zeki bir çocuktur ve kanmaz bunlara. Mahmut Amcası da ne zaman başı sıkışsa yanında olmuştur.

Artık 18 yaşına gelmiş ve yakışıklı bir delikanlı olmuştur. Zaman içerisinde annesi ve dört kardeşine maddi olarak bakabilme seviyesine ulaşmıştır. İş sahibidir ve güzel giyinmektedir. Mahalledeki birkaç kız ona aşk mektupları falan yazmaktadır. Annesi fark eder ki eğer tanıdığı ve bildiği birisiyle evlendirmezse oğlan elden gidecek. Halasının kızı Nazime ile evlendirirler Erol’u.

erol-15.jpg

İlk çocuğu 1973’te doğar. Rahmetli babasının ismini koyarlar. Uğurlu ve bereketli gelmiştir ilk çocuk. Neredeyse çeyrek asırdır yaşadıkları Numune mahallesinden çıkıp yeni evlerin inşa edildiği Belediye Evleri mahallesine taşınırlar. Altına bir de Opel marka araba alır.

Fukaralık artık geride kalmıştır. Erkek kardeşleri de artık büyümüş ve onlar da işlerin bir ucundan tutmuşlardır. İskenderun halkının bildiği, sevdiği, ve tanınan bir büyük aile haline gelmiştir Ulutaş ailesi.

Babasını kaybettiği 1956 yılından 1970’lerin sonlarına dek dur durak bilmeden devam eden ticaret hayatı semeresini vermiş, para, mal ve mülk sahibi olmuştur. Ama bu arada sigara ve müskirata alışmıştır. 2009 yılında doktoru “ya bunları bırakırsın ya da ölürsün” dedikten sonra büyük bir irade göstermiş ve ikisini de bırakmıştır.

Kendisi okuyamamışsa da tüm çocuklarını okutmuş ve üniversite mezunu yapmıştır. Çocukken yarım kalan İngilizce eğitimini 40 yaşından sonra azmederek devam ettirmiştir. İngilizce öğrenmenin ehemmiyetine öylesine inanmıştır ki kendisi ile birlikte ailenin tüm fertlerini ve dostlarını ofisindeki özel derslere ücretsiz olarak dahil ederek İngilizce öğrenmelerini sağlamıştır.

Erol hayatı boyunca hem acıyı hem tatlıyı bir arada yaşamıştır. Beş evladından birini çok genç yaşta kaybederek bir babanın yaşayabileceği en büyük felaket olan evlat acısını da tatmıştır. İkinci oğlu olan Mehmet Salih’i 1993 yılında daha 19 yaşındayken babasının vefat ettiği yere çok yakın bir mevkide ve yine bir trafik kazasında kaybetmiştir. En büyük oğlu ise ABD’de uluslararası bir firmanın başkan yardımcısı pozisyonuna yükselmiş ve onu gururlandırmıştır.

Halk ve Sanat müziği dinlemeyi, bahçe işleri ile uğraşmayı, kuzu eti kebap ve karides yemeyi, büyük yolcu gemileri ile seyahat etmeyi, üst segment araç kullanmayı çok severdi. Her şeyin en büyük olanının satın alınmasını severdi.

erol-14.jpg

Futbolu da çok severdi. Gençken mahalle maçlarının aranılan futbolcusuydu. İyi bir Fenerbahçeli idi. 1986 yılında İskenderun Sanayispor Futbol Kulübünü kurmuş ve ilk başkanı seçilmişti. Çok emek sarfetmiş, cebinden ciddi miktarda paralar vermiş ve başkanlığının daha ilk senesinde şampiyon olmuştu takımı.

Yukarıda size rahmetli babam Erol Ulutaş’ı çok kısa olarak anlatmaya çalıştım. Elbette ki kusurları vardı. Ama eli açıktı, cömertti, hayırseverdi, nüktedandı, kalbi temizdi ve iman sahibiydi. Herkesin ardından çok iyi konuştuğu ve sevdiği birisi olarak son nefesini verdi. Biz ondan razıyız, Rabbim de ondan razı olsun, günahlarını affetsin ve mekanını cennet eylesin. Amin.

(*) 1957 senesinin başında 1 $ yaklaşık 3 TL idi ve dolayısıyla 4.500 TL yaklaşık 1.500 $ ediyordu. Yani bugünkü parayla yaklaşık 25.000 TL.

erol-1.jpg

erol-3.jpg

erol-2.jpg

erol-6.jpg

erol-8.jpg

erol-10.jpg

erol-11.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum