A. Kadir AYGAN
Aygan’ı Sürgüne Kim, Ne Maksatla Yolladı?
Yurtdışından JİTEM,PKK ve Ergenekon türü halk düşmanı ileggal/terörist örgütlerin kirli çamaşırlarını kamuoyu nezdinde teşhir etme gayretlerimden sonra, birçok basın yayın organı ‘’yurtdışına çıkarılış’’ımla ilgili değişik iddialarda bulundu.
Bu iddiaların büyük bir kısmı gerçeği yansıtmıyor veya işin perde arkasını göremiyordu.Bu vesile ile bu konuda bizaat açıklama yapma ihtiyacı duymaktayım.
1990 yılında başlayan ve önce mecburi askerlik, sonrasında da Jandarma Genel Komutanlığı ve Milli Savunma Bakanlığının olur ve onayı ile başlayan, 2001 yılında emrinde Bulunduğum Burdur Jandarma Komutanlığı’na vermiş olduğum istifa dilekçesi ile ‘’Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele’’=JİTEM’deki devlet memuriyetim sona ermişti.
Burdur ve çevresinde Jandarmanın bazı hırsızlık olaylarını soruştururken,özellikle dindar zanlılara ve göz altına aldığı insanlara zulme varan işkencelerin yapılışına tanık olduğum için bunları bir dilekçe ile davanın görüldüğü mahkemeye iletmiştim. Bunun üzerine,Jandarma alay komutanı, şahsıma karşı bir komplo kurararak 41 gün cezaevinde tutuklu kalmama sebep oldu. Daha önce onların aleyhinde mahkemeye vermiş olduğum dilekçeyi geri almak mecburiyetinde bırakıldım.
Burdur Jandarma Komutanı ve il deki diğer görevlilerin şahsımı hedef almaları dolayısıyla, bazı dostların da tavsiyesiyle Burdur’dan göçerek Gaziantep’e geldim.
Gaziantep’te,Gecekondu türü kiralık evlerde ve kenar mahallelerde ikamet ettik.inşaatlarda iş bularak çalıştım ve ailemi geçindirmeye çalıştım. Memuriyetten inşaat işçiliğine dönüş yapmak kolay değildi. Ancak; alın terimle kıt kanaat ailemi geçindirmek tüm yorgunluğumu ve başımdan geçen olumsuzlukları unuturuyordu bir nebze…
Ancak burada da bizi rahat bırakmadılar…
O sıralar Gaziantep Jandarma Komutanlı-istihbarat şube emrinde görevli olan Ali kaya(Mutkili Ali) izimi bulmuş ve tekrar benimle irtibata geçmişti.Sözde kendisi de, bana yapılanlara isyan ediyordu.’’haksızlık ve vefasızlık’’ diyordu. Beyninin içinden neler düşünüyor veya bana karşı neler planlıyordu Allah bilir…belki de Jandarma istihbaratındaki efendileri,beni kontrol altında tutmak veya dostlukla yaklaşıp faili meçhul yapmak için Mutkili Ali’yi peşime takmışlardı kimbilir…
Diğer taraftan da PKK/KCK, akrabalık durumumuzu kullanıp, A. Öcalan’ın üvey yeğenini peşime takmıştı.Bu şahsın kötü niyetli olabileceğine inanamıyorum. Ancak; onu benim peşime takanların başka hesaplar peşinde olduklarından şüphem yoktu.Bu akrabam da bir gün beni çalıştığım inşaattan alarak(bir arabayla gelmişti başkaları da vardı) bir ortak tanışımızın evine götürdü. O eve gidince; diğerlerinin, PKK’ ya yakınlığıyla bilinen bir gazetede çalışan muhabir ve kamereman olduğunu anlamıştım. Ama iş işten geçmişti. Oturup onların sorularına cevap vermekten başka çare kalmamıştı.Sorulan sorular ; Güneydoğu’da JİTEM tarafından işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgiliydi.Bilgim dahilinde cevap verdim.Ancak; bu açıklamalarımın hemen yayınlanmamsını, ailemi güvenlikli bir yere yerleştirdikten sonra yayınlamalarını rica ettim. Ricamı kabul ettiler.
Aradan kısa bir süre geçmişti ki, yine inşaattan alınarak Gaziantep’teki 5 zrh.Tuğ.K.lığının yakınındaki tanımadığım bir şahsın villasına götürdüler. Yine benzer sorular ve benzer cevaplar, video kayıtları…
Bu durum beni huzursuz etmişti.
Nihayetinde yurtdışına çıkarılmamın daha yararlı(kimin açısından?)olacağına karar vermiş olacaklar ki,Gaziantep Karşıyaka da bulunan DEHAP yöneticilerinin ve halktan toplanan para ile ailece pasaport işlemlerimiz yapıldı ve yasal yollardan Rusya üzerinden isviçre’ye çıkarılmamız planlandı.
Pasaportların çıkarılmasından sonra ev eşyalarımız DEHAP lı birisine bırakıldı ve iki eski PKK’lının refakatinde otobüs ile İstanbul’a getirildik.
İstanbul’da da; yanımda bulunan özel çantama ve kızımın çehizi ile cep telefonuna PKK’lı Tahir Ertürk ve Dicle Haber Ajansı yöneticisi Uğur Balık tarafından el konuldu. Burada bir,karı-koca görünümündeki örgütçülerin evinde gözetim altında tutulduk.Dışarıyla irtibatımız yasaklandı.
Yurtdışına çıkışımız ve yurt dışında başımıza gelenler ayrıca bir trajedidir.
Şimdi gelelim; yurtdışına niçin ve ne amaçla çıkarıldım?
Hangi kesimler bu işi organize etti?
Yurtdışında iken o çevrelerin tavrı nasıl oldu?
Yıllarca hem PKK terör örgütü hem de derin devletin bir teşkilatı olan JİTEm içerisinde bizaat yer almış olmamdan dolayı, birçok insanlık dışı ve kanundışı işlerine tanık olmuştum.
Yurtiçinde kalıp da birgün bu kesimlerin pisliklerini deşifre etmem onlar açısından hiç de iyi olmazdı.Zira; iş yargıya intikal edebilir ve hem sanık hem de tanık olarak bizaat suçluların yüzüne karşı tanıklık edebilirdim.
Faili meçhul ettikleri insanların atılı ve gömülü oldukları yeri gösterebilirdim.
JİTEM/PKK ilişkisini deşifre edebilirdim.
Uğur Mumcu’nun niçin ortadan kaldırıldığını izah edebilirdim.Zira; Uğur Mumcu bombalı suikaste kurban gitmeden önce, Abdullah Öcalan-MİT ilişkisini kitaplaştırmak üzereydi.
Kürt coğrafyasında sahneye konulan lanetli,hain danışıklı-döğüş’ün mimarlarını ve ve neyi amaçladıklarını deşifre edebilirdim.
İşte bu durumu göz önüne alıp yurt içinde kalmamı kendileri ve düzenleri açısından sakıncalı-tehlikeli gören hain çevreler, beni yurtdışına bir sürgün gibi gönderdiler.
Yurt dışına çıkarılışımızda da PKK-Ergenekon insan kaçakçısı şebekesi yardımcı oldu. Bu şebekenin bayan elemanı 7-8 dil bilen ve kod adı Larisa olan bir Bulgar Türküdür. Şebekenin şefi istanbul’da kalan APO lakaplı bir Kürttür.Şebekenin yurtdışında refakat edeni, vize vb işlemleri bir Rus mafyasıyla hal eden elemanı ise;Aslen gaziantep- İslahiye’li ve eski PKK’lı olan ve aynı zamanda Ergenekon’un emriyle Azerbeycan’daki darbecilere cephane/silahları özel uçaklarla taşıyan Ahmet Çiftçioğlu’dur.
Bu şebeke; PKK ve Ergenekon tarafından kendisine verilen emir uyarınca beni ve ailemi yurtdışında mağdur etti.St. Petersburg’da ailemin bir kısmını rehin gibi günlerce tuttu.Daha sonra eşimi ve iki küçük çocuğumuzu oradan; yanımıza yani İsveç’e değil Prag’a uçurdu. Ardından Avusturya ve Almanya’ya uçurarak yollarda ve tutuldukları mülteci kamplarında perişan olmalarına sebep oldu.
Türkiye’den sağasağlam çıkış yapan eşim, İsveç’e ulaşana kadar yollarda İltihaplı romatizmaya yakalanarak sağlığı bozuldu.2003 yılından beri zavallı eşim ilaçlarla ve iğnelerle ayakta durabilmektedir.
Terör örgütünün eşime duyduğu kin;eşimin,namazında, niyazında bir insan olmasındandır.Ayrıca; bu terörist alçaklar, benim örgütten ayrılışımın ve karşı duruşumun nedeni olarak, eşimi bilmektedirler.halbu ki, eşim kendi halinde, namazını kılan, hiçbir siyasi görüşü olmayan ve müslümanca yaşayan bir insandır.
Terör örgütünün liderleri birçok Kürt kızının dünyasını yıkarken, kendileri evlilik dışı her türlü ahlaksızlığı perde arkasında yaparken suç sayılmıyor. Ama sıradan bir örgüt üyesi evlenirse suç işlemiş oluyor onlara göre…
Bana ve aileme karşı yapılanlar; PKK’nın ve devlet içerisine çöreklenmiş Ergenekoncuların Kürt ve Türk halkına yaptıklarının yanında azdır.
Ama; ilahi adalet elbette ki, tecelli edecektir. Herkes yaptığı kötülüğün de, iyiliğin de karşılığını misliyle görecektir.
Mazlumların ahı, birgün mutlaka zalimleri tutacak ve onların kahrolmasına vesile olacaktır inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.