Lütfi AYHAN
ATLAR KOŞMALI BÜLBÜLLER ÖTMELİ KÖPEKLER BEKÇİLİK YAPMALI
(Aklı ve vicdanı olan her insan, her şeyin yaratıcısı olarak Allah'ı kabul eden her Müslüman, tüm canlılar gibi hayvanları da sever. Hangimizin yüreğinde bir kelebeğin, bir güvercinin, bir kuzunun, bir oğlağın güzelliği karşısında sevgi tomurcukları açmaz? Bu satırları yazan kişi küçükken köyde kuzu, enik, oğlak, tay...Sahibi olmuş biri )
Bir hayal kurun, takvimler Hicri 1455, miladi 2033’ü gösteriyor. Türkiye sokaklarında şöyle bir manzara var: her yer başıboş kısraklardan, aygırlardan taylardan, katırlardan, eşeklerden, sıpalardan, köpeklerden oluşan hayvan grupları ile dolu. Hiç kimse bunlara bir şey yapamıyor. Onlar caddelerde, sokaklarda, kaldırımlarda yaya ve araç trafiğini aksatacak şekilde rahat hareket ediyorlar. Parklara, bahçelere girerek oradaki çimleri, çayırları, taze sürgünleri yiyorlar. Parklarda inşa edilen havuzlardaki sulardan içiyorlar. Tabi bu arada gezdikleri her yere dışkılarını, idrarlarını yaparak her yeri pis kokularla dolduruyorlar. Affedersiniz anırarak, hınçırarak, havlayarak gruplar halinde sağa sola dört nala koşarak dükkânlara, parklara, insanlara zarar veriyorlar. Çoluk çocuk, kadın erkek, esnaf işçi… Herkes bunlardan bizar oluyor. Lakin hiç kimse bu hayvanlara bir şey diyemiyor. Çünkü tıpkı bugünlerde köpeklere bir şey dendiği zaman linç yiyorsa, o yıllarda da örgütlenen sessiz çoğunluk bu havanlara ses çıkaranları sosyal medyada kalbura çeviriyor: “Yazık değil mi şu bakıma muhtaç atlara? Sizde hiç vicdan yok mu şu zavallı eşekleri şehirlerden sürgün etmek istiyorsunuz? Şu sıpacığın gözlerine bir bakın, ne kadar masum ne kadar tatlı. Şu zavallı yaşlı beygire hiç mi acımıyorsunuz? Şu güzel patili köpekler size ne yaptılar? Dükkânın önüne idrarını, dışkısını yaptıysa ne olmuş temizleyiverin kardeşim. Onlar hayvan siz insansınız…” Diyerek bu hayvancıkları koruma altına alıyorlar. Bu durum öyle bir hale everiliyor ki şehirlerin büyük caddeleri dâhil eşeklerden, atlardan ve köpeklerden ve de onların dışkılarından geçilmez hale geliyor. İnsanlar parklara, bahçelere gidemez oluyorlar. Bu vahim durum karşısında bugünün hayvan severleri başlıyorlar feryada; “Bu kadarda olmaz kardeşim Allah, atları, eşekleri caddelerde, sokaklarda aylak aylak gezsinler, başıboş gruplar oluşturup parklara, bahçelere, dükkânlara, insanlara zarar versinler diye yaratmamış. Onlar tarlalarda, bağlarda, çayırlarda, ormanlarda özgürce yayılsın, bozkırlarda özgürce koşsun ve kendilerinin ihtiyaçlarını karşılayan sahiplerinin de yüklerini taşısınlar diye yaratmış…”
BU DURUMA NASIL GELİNMNİŞTİ?
2010’ lu VE 2020’ li yıllarda sokaklara hâkim olan başıboş köpeklerin çoluk çocuk, genç yaşlı ayırt etmeksizin Türk vatandaşlarına hatta turistlere (https://www.memleket.com.tr/turkiyedeki-basibos-kopek-sorunu-ingilterenin-gundeminde-vatandaslarini-uyardi-2120340h.htm) verdiği zararlardan muzdarip olan ve çoğunluğu oluşturan sessiz ekseriyet çaresiz kalınca, azınlık oldukları halde sosyal medyada iyi örgütlendikleri için kamuoyunu daha fazla etkileme gücünü ellerine geçiren hayvan severlerin baskısına böyle bir alternatif ile cevap vermişlerdi. Onlar, bu durumun yanlışlığını göstermek için “sokak köpeklerine” alternatif olarak “sokak eşekleri” “sokak atları” alternatifini piyasaya sürmüşlerdi.
İNSANLARI BAĞLAMIŞLAR
KÖPEKLERİ....
Bu yazıya önce şöyle bir giriş yapmıştım: “Taşları bağlamışlar köpekleri serbest bırakmışlar” diye bir söz vardı. Günümüzde bu sözü şöyle değiştirmek lazım: “İNSANLARI BAĞLAMIŞLAR KÖPEKLERİ SERBEST BIRAKMIŞLAR”. Fıtrat dini olan İslam her şey yerli yerine koymuş. Bu evrenin, insanların, hayvanların, dünyanın ve ahiretin, zamanın ve mekânın yaratıcısı olan Rabbimiz, dünyada da binlerce çeşit mahlûkat yaratmış. Bunların hepsine ayrı bir özellik, farklı bir görev vermiş. Dünyadaki tüm canlılara “baş - reis” olarak da insanı yaratmış. Yüce Yaratan, kendisine halife, yarattıklarına “baş” olarak seçtiği insana bu yüceliğe, bu nimete karşılık büyük sorumluluklar yüklemiş. O yüzden insan sadece kendisinden, ailesinden değil komşularından ve tüm insanlardan sorumlu kılınmış. Sadece insanlara karşı mı, hayır bitkilere, hayvanlara, tabiatta olan her şeye karşı o sorumlu tutulmuş. Hayvanlardan bitkilere, sürüngenlerden ormanlara karşı o sorumlu. Allah’ın kendisine verdiği akıl nimetine karşılık verilen büyük ve kutsal bir görev:
( (Lokman 20): (İbrahim 32,33 )
KÖPEĞE SU VERDİ CENNETE GİTTİ
Hayvanlarla ilgili peygamberimizin öyle çarpıcı sözleri (hadisleri), İslam büyüklerinin öyle can yakan eylemleri var ki onları bilen ve duyan hiçbir mü'min, hiçbir hayvana, hiçbir canlıya karşı merhametsiz olamaz, onlara kötü davranamaz. Mesela, peygamberimiz, susayan bir köpeğe su veren insanı cennetle müjdelemiştir. O, (SAV), Mekke'nin fethine giderken yolda yavrularını emzirmekte olan bir köpeği korumak için başlarına nöbetçi dikmiştir. Ahmed er-Rifai’i hazretleri cübbesi üzerinde uyuyan bir kediyi namaza gitmek için kalkmak zorunda kalınca uyandırmamış, cübbesinin o kısmını kesmiştir. İslam tarihinde bir hayvana taşıyabileceğinden fazla yük vurmak suç sayılmıştır. Kanadı kırılan, hastalanan hayvanlar için vakıflar kuran bir medeniyetin varisleri olan bizler, nasıl olurda günümüzde sokak köpekleri mevzuunda çaresiz kalırız. O zavallı hayvanları tabi ortamlarından uzaklaştırıp sokak ve caddelerin betonlarına, asfaltlarına hapsedebiliriz? Bu davranış en başta köpeklere zulümdür. Köpeğin boynuna bir tasma geçirip onu koşma özgürlüğünden, dağ taş dolaşma hürriyetinden mahrum etmek nasıl bir sevgi? Bendeniz bu yıl Hac için gittiğim Mekke’ de ve Medine’de bir tane köpeğe rastlamadım. ( tabi at, inek gibi hayvanlarda yok) Kediler, güvercinler, çeşit, çeşit kuşlar vardı ama köpek yoktu.
Hicri 1445, Miladi 2023 yılında insanlığın ilimde, fende bu kadar ilerlediği bir devirde, 85 milyon insanın yaşadığı Türkiye’nin şehirlerinde “başıboş köpekler” bir sorun haline gelmişse ve bizler bunu çözemiyorsak bu hal hem acı, hem komik bir durumdur. Rabbimiz yöneticilerimize ve milletimizin tümüne akıl fikir, dengeli bir mantık versin de bu sorun hallolsun. Köpekler tarafından ısırılan, yaralanan, kuduz olup ölen birçok insanın olduğu bir ülkenin sokakları, parkları, caddeleri güvenli olabilir mi? Bu durumun sorumlusu elbette “Kıtmirlerin” hemcinsi olan köpekler değil biz insanlarız. Yaratılanı Yaradan'dan ötürü seven Mü'minler, her canlıyı kendilerine Allah'ın emaneti görürler. Bu sevgide hayvanlar (mahlukat) arasında ayırım yapmazlar. Kurtuluş fıtratta, çare mutlak hakikatin umdelerinde.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.