Recep KOÇAK
Allah İyiliğinizi Versin
Dört günlük Kurban Bayramı her birimiz için farklı anlamlar ifade ediyor.
Bayram için yakınlarının yanına giderken trafik kazası geçirip ölen 79 kişinin evlerinde bu yıl bayram sevinci yerine derin acı vardı. Yaralanan 500’e yakın insan bayramı hastanede geçirdi. Onlar ömürleri boyunca bu bayramı acıyla anacaklar.
Sorsak bir bir bu bayram kime ne getirdi, kimden neler götürdü? İçinde sevinçle hüznün envai çeşidi olan uzun bir liste çıkardı karşımıza.
Bu bayramdan hangi tatlı anılar katıldı hafızamıza?
Bayram sohbetlerinde kimleri andık, aramızda olmayan? Hangi yakınlarımızın ardından dualar gönderdik. Hangi büyüklerimizi yad ederken gözlerimizden yaşlar süzüldü.
Adını andıkça hasreti kor gibi içimizi yakan hocalarımızı konuşmaya doyamadık, “rahmet istediler” dedik. Sohbetlerimizi onların zarif hatıralarıyla tatlandırdık.
Ben bayramın son gününün son saatlerinde merhum Mehmet Zahit Kotku ve merhum Mahmut Es’ad Coşan Hocaefendilerin sıkça anıldığı bir dost meclisinin içinde buldum kendimi.
Biri Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi’den de sohbet dinleme fırsatını yakalamış üç talebe anlata anlata bitiremediler hocalarını. Meclise hakim olan atmosfer her birini dokunsan ağlatacak güzellikte idi.
“Erkekler ağlamaz” derler. Doğru değil. Her üçü de erkek idi, “erkekçe” ağlıyorlardı.
* * *
Bayramda iki garip kuş misali ziyaretçi bekleyen iki hanımefendiyi ziyaret ettik. Geçmişi yad etmek onlara iyi geliyordu. Kendilerine, “nasılsınız?” sorusunu yöneltecek, anlattıklarını dikkat ve sabırla dinleyecek birilerine hasret iki kız kardeş.
Kendilerini hatırlayan, ziyaret eden herkese yürekten dualar ediyorlardı.
* * *
Bir anneyi ziyaret ettik. Çocuklarının her birini dünyanın bir ucuna göndermiş, iyi haberlerin devamı için dua ederken, hasretle yanan yüreğindeki yangının sönmesi için dualarına kendisini de katan bir anne.
Yaşlı annenin başını sokabileceği bir evi var. Bir süre önce kaybettiği kocasından kalan aylık bir geliri de mevcut. Ama çocukları yanında değil artık onun. Evlat hasretiyle kavrulan yüreciği için bütün teselliler az geliyor. “Yalnızlık ve yaşlılık zormuş. Gözlerim zayıfladı, hafıza kayıplarım başladı, en yakınımın adını bile unutuyorum” diyordu.
* * *
Bayramın son günü, saatler ilerlemiş. Bayram bitti bitecek.
Sevdiğim bir ağabey, bir dost, gün içinde aradığımda müsait değildi, cevap verememişti telefonuma. Günün son saatlerinde aradı, hasret giderdik, “Görüşmemiz lazım, burnumda tütüyorsun” dedi.
İfadenin sahibinden duymaya alışık olduğum türden samimi sözlerdi bunlar. İlk fırsatta yüzü yüze görüşmenin şartlarını zorlamak niyet ve temennisiyle kapattım telefonu. Gecenin bu saatine iyi geldi. Tatlı başlayan bayram aynı lezzetle tamamlanıyordu.
Her bayramın notları arasında arayamadığımız dostlar, aranmayı beklediğimiz arkadaşlar, aramayışlarına onlar adına bahaneler ürettiğimiz sevdiklerimiz vardır.
Ne var ki, bir kişiyi gönül defterine yazmış ona, “kardeş, dost, arkadaş..” gibi sıfatlar vermişseniz "götürü pazar" eylemelisiniz. Onların adlarının bulundukları yerden kalkması, silinmesi kolay olmamalı.
Mutlaka makul mazeretleri vardır arayıp sormamalarına sebep. Bazen de sizin haberinizin bile olmadığı ya da tahmin bile etmediğiniz bir konuda kırılmışlıkları söz konusudur. Sabır burada da güzeldir.
* * *
Memlekete gitmek, en yakınlarımızla bayramlaşmak, hazırlanan bayram tatlısından tatmak vardı belki hedefinizde ama kısmetten öte olmadı işte.
Telefonlar bir yere kadar taşıyabiliyor sevgi ve özlem mesajlarınızı. Duygularınızı, yüreğinizin sıcaklığını bizzat giderek ulaştırabilirsiniz sevdiklerinize. Gidemediniz ise başka vesileler araştırın.
* * *
“Mahalle”den bir yazar yardım kuruluşlarını konu etmiş bayramın ikinci günü köşesinde.
Dünyanın dört bir yanında yoksulların acılarını dindirmeye çalışan, ülkemizin en ücra köşelerinde destan yazan yardım kuruluşları, bu yıl kurban çalışmalarını duyururken, “kurban iyiliktir” demişler. Yazarımız yazacak mevzu, konu edecek bir faaliyet, bir iyilik hikayesi bulamamış olmalı ki, “iyilik” kelimesine takılmış. Kurbanı anlatırken iyilik ifadesini kullanmak doğru değilmiş, hele yurtdışına açılmak için kurbanın öne sürülmesi de başka bir yanlışmış.
Çevremdeki insanlara, “Bir türlü şu konulara giremiyor, bu konuları yazamıyor dediğiniz ünlü yazarımız nihayet şeytanın bacağını kırdı ve işte yazdı!” demeye hazırlanıyordum ki, yazının bütününü okuyunca hayretle, “gözünün üstünde kaşın var” makamında bir yaklaşımla karşı karşıya olduğumuzu gördüm.
Üzülmeden edemedim ve “Allah iyiliğini versin emi!” dedim içimden.
Demokrat Parti almış başını gidiyor, Adnan Menderes gönüllerde taht kurmuş. CHP ise yerinde sayıyormuş. İsmet İnönü’ye çevresi ikazda bulunmuş. “Biraz da siz dini terminoloji kullanın miting meydanlarında. Halkın sevdiği kelime ve kavramlara yer verin konuşmalarınızda” demişler.
İnönü arkadaşlarının uyarısını dikkate almış ve katıldığı ilk mitingi bitirirken, “Allahaısmarladık” demiş.
Allah hepimize iyilikler, güzellikler ve hayırlar versin. Nice bayramları sevdiklerimizle birlikte görmeyi nasip etsin.
Şöyle de bir dua vardı değil mi, “Allahım sen beni dostlarımdan koru, ben düşmanlarımın hakkından gelebilirim!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.