"Yaşlının Toplum İçinde Değeri Sarsılmaya Başladı "
TRT Ekranlarında vefalı bir program var “Ömür Dediğin” adında.
Cezmi KOÇ Röportajı
Bizi çoğu zaman hüzne boğan ama güzel değerleri hatırlamamıza vesile olan bu programı dinledikçe yaşlı annelerimizin ve babalarımızın çektiği çilelerine, fakirliklerine, ahd-e vefalarına, çalışkanlıklarına şahit oluyoruz.
Aslında bize çok dersler veren programı sık sık seyretmeliyiz ve kendimize de bir payda çıkarmalıyız.
Böylesi güzel bir programın aslında tanıtılması gerekir. Biz de bu amaçla bu vefa programının yapımcısı Sayın Zeliha İlhan Doymuş Hanımefendiyle Ramazan tadında bir sohbet yaptık.
Sizi bu röportajla baş başa bırakıyoruz.
- Zeliha Hanım öncelikle sizi tanıyalım? Zeliha İlhan Doymuş kimdir, nerelidir, asıl mesleği nedir, nasıl bir ruh haline sahiptir?
Ben evli ve 2 çocuk annesiyim, Sivaslıyım, aynı zamanda İşletme Fakültesi mezunuyum. Dışa dönük bir yapım var, bütün mutluluklarımı ve üzüntülerimi dışa dönük yaşamaktan yanayım. Yani insanlarla paylaşmaktan ve ilişki kurmaktan hoşlanırım. İlişkilerimde hoşgörü ve tevazu hep ön plandadır.
- TRT ile tanışmanız nasıl oldu?
TRT ile tanışmam 2000 yılında oldu. Daha önce özel televizyon kanallarında sunuculuk, program yapımcılığı ve spikerlik yaptım. Birikimlerimi ve deneyimlerimi 2000 yılından itibaren TRT ile birleştirdim. Şu an hala TRT bünyesinde çalışmalarıma devam ediyorum.
- Sizce TRT nedir?
TRT bilindiği üzere devlete ait bir yayın kuruluşu. Kamu yayıncılığı esaslarına göre hizmet veriyor. Bana göre kamu yayıncılığı eğlendirirken bilgi vermeli, topluma bir takım konularda önderlik yapmalıdır ki TRT bunu zaten fazlasıyla yapıyor.. Bu bilinçle bizler de TRT kimliğini öne çıkararak kamu yayıncılığı yapıyoruz.. Böylece yaptığımız programlarla toplumun her kesimine ulaşmaya çalışıyoruz . TRT ticari bir kuruluş değil. Topluma mâl olmuş ve toplumun finanse ettiği bir iletişim sektörü. Bu nedenle yaptığı programlarda ticari kaygı gözetmemektedir. Bu anlamda Ömür Dediğin de TRT’nin ticari kaygılardan uzak, topluma hizmet etmeyi amaçlayan en iyi programlarından biri..
- Bu “Ömür Dediğin “ adlı program çoğu kişi tarafından sevilir oldu. Bu proje nasıl gerçekleşti?
Ömür dediğin, 2007 yılında şu anda üst düzey yöneticilerden biri olan Osman Gökmen tarafından ortaya çıkarılmış, daha sonra da tamamen benim yapım ve yönetimimde devam eden bir proje haline gelmiştir. Projenin çıkış noktası yaşlılığın ne demek olduğu ve bu döneme ait bilinmeyen yönleri ortaya çıkarmaktı. Tabii ana mesaj bu olmakla birlikte proje, bugün herkesin kendinden bir şeyler bulduğu bir yapım haline geldi.
- Böyle güzel tepkiler bekliyor muydunuz?
Projeye ilk başladığımızda sadece bir söyleşi programı iken bugün ana karakterlerin olduğu sinema tadında kısa bir belgesele dönüştü. Tabii ilk anda herhangi bir tepki beklemiyorduk ve öyle de oldu. Daha sonra proje kimliğini buldukça izleyicinin dikkatini çekmeye başladı. Ve bunun ardından da beklenen oldu ve proje insanların gönlündeki yerini aldı.. Artık insanların ailece keyifle izleyebileceği bir programları var. Ve orada kendilerini buluyorlar.
- “ Ömür Dediğin “ kaç program oldu, şu ana kadar gitmediğiniz yer var mı?
Programımızın sayısı 200 bölümün üzerinde oldu. Tabii ki buna rağmen gitmediğimiz yerler de var. Bilindiği üzere program formatı gereği Türkiye sınırları içinde yer alan değişik coğrafi bölgelerde yaşayan, yaşları bulundukları bölgelerinde özelliklerini katarak hayat hikâyelerini ekrana aktarıyoruz. Bu böyle olunca da program farklı bölgelerden oluşan bir renk mozayiğine dönüşüyor. İşte bu renk mozaiğine katamadığımız şehirler batıda Çanakkale, Edirne; doğuda Hakkâri, Muş; güney doğuda Mardin ve daha adını sayamadığım birkaç şehir daha var. Ama inşallah bu illeri de renk cümbüşümüze katmak istiyoruz.
- Aldığınız Ödüllerden bahseder misiniz?
Şu ana kadar birçok ödül kazandık. Özel Ceceli Eğitim Kurumları, Özel Aziziye Eğitim Kurumları, Burç Eğitim Kurumları, Birikim Eğitim Kurumları, Türkiye Yazarlar Birliği, Motif Vakfı, İLESAN bunlardan bir kaçı. Daha çok eğitim kurumlarından aldığımız ödüller bize güç ve enerji veriyor. Çünkü asıl hedef onlar. Onlara ulaşmak demek emeklerimizin boşa gitmediği anlamına geliyor. Demek ki mesajlar yerlerine ulaşıyor.
- Bu program kimi zaman ağlatıyor kimi zaman düşündürüyor. Acaba sizi en çok ağlatan kim ve neler oldu?
Anlatılan hikâyeler geçmişten ama bizden, şu andan, yani yaşama dair her şeyden.. İnsan ister istemez duygusal bir hal alıyor. Ağlamanın da gülmek kadar insani bir davranış olduğunu düşünüyorum. İşte beni bu bağlamda en çok üzen Kırşehirli Ahmet-Sevim Ölmez çifti ve İstanbul Esenler’den Mustafa Ahıskalı,en çok güldürenler ise Kayseri Tomarza’dan Şerife-Battal çifti oldu.
- Son olarak şunu sormak istiyorum; Tecrübelerinizden faydalanarak Türkiye’de yaşlı olmak nasıl bir şey?
Türkiye’de yaşlı olmak hem zor hem kolay. Neden diyeceksiniz, bir tarafta hala geleneklerin hüküm sürdüğü bir Anadolu var diğer taraftaysa batıya yönelmiş, geleneklerden uzaklaşmış bir Anadolu var. İşte bu uçurum arasında yaşlının toplumun içindeki yeri giderek sarsılmaya başladı. Bir zamanlar tecrübe ve bilgelik timsali olan yaşlılara yüklenen anlamlar yerini işe yaramaz, fazlalık kavramlarına bıraktı.. Bu anlayış değişikliği de yaşlılara hak ettiği değerin verilmesini engelliyor.. İşte tamda bu yüzden Türkiye’de yaşlı olmak gün geçtikçe zorlaşıyor…
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.