Tasavvuf ile tanışmadan önce meğer cahilmişim
Üç yıl aradan sonra Sinha adlı albüm çıkaran Umut Akyürek, bu çalışmasında ‘gönül teri’ olduğunu vurguluyor. Genç sanatçı, birkaç yıldır tasavvufla ilgilendiğini, artık içindeki sesi dinlediğini söylüyor.
Müzikal anlamda karma sentezlerin olduğu daha çok Ortadoğu motiflerini gördüğümüz, bu albüm içinize sindi mi?
Önemli olan dinleyicinin ne düşündüğü ama içime sinerek yaptığım bir albüm. Belli seviyenin üstü kulaklar beğenince daha keyifli oluyor. Bu sefer yapılan işin farkını, fark ettiler. Çekirdek bir kadroyla yaptık, Ali Yıldırır’ın bestelerinden oluşuyor. Birkaç tane oğlunun ve iki tane de benim sözüm var. Şimdi herkes söylüyor ya ‘Beş aranjör, beş yönetmen falan’ diye, büyük reklamlar... Öyle bir şey yok benim albümümde. Gerçek müzisyenlerin gönül teri var.
Sinha nasıl bir albüm?
Bu albüm tam olarak batı değil, pop değil, fantezi değil, arabesk değil, senfonik değil ama hepsinden kaliteli biçimde yaralandığımız bir çalışma. Dünya buna ‘world music’ yani dünya müziği diyor.
Farkında olmadan yaşıyormuşum
Son yıllarda tasavvufla ilgilendiğinizi söylüyorsunuz, o yolculuk nasıl başladı?
Sadece tasavvuf demeyelim, çok derin bir araştırma yaptığım zannedilmesin. Herkes gibi ben de çok şükür inançlı bir insanım. Belki çok yeterli değilmiş. İlim dinin sağlamasıymış. Farkında olmadan yaşayıp gidiyormuşum ama çok şükür ki artık daha farkındayım. Yalan söylemeyeceğim aslında her şey Youtube’ta şarkı araştırması yaparken bir şarkının altındaki yorumun dikkatimi çekmesiyle başladı. Orada yazılanlar üzerine bir şeyleri araştırmaya başladım. Ne kadar cahilmişim, insan kendi kitabını araştırmaz mı, okumaz mı? İşte o süreçte ben okumalara başladım. ‘Ben kimim?’ diye çok sorduğum oldu. Mehmet Ali Bulut’un kitaplarını okudum bu dönemde, Sinha da o okumalarda karşıma çıktı.
Albüme neden Sinha adını verdiniz?
Hepimizin içinde bir ses var. Ben bu sesin karşılığını tasavvufta buldum. İnsan kalbine dört kaynaktan sesler gelirmiş. Rahmani, Meleki, Nefsani ve Şeytani. Kimin yolundan gideceğine iradenle sen karar veriyorsun. Zaten imtihan da burada devreye giriyormuş. Sinha ise işin pozitif yani sana yanlış bir şey yaptığında rahat vermeyen vicdan sesin gibi bir şey. İşte bu albümü yaparken de bu işi yapayım mı yapmayım mı derken içimdeki o ses ‘Yap’ dedi. Artık hep o sesi dinlemeye çalışıyorum.
Ferdi Abi bana hiç kırılmadı
Yıllar önce bir albüm yapıp tam piyasaya çıkacağı gün vazgeçmiş ve albümü çıkartmamışsınız. Ferdi Tayfur’dan bahsediyorum. Neydi o gün içinizdeki ses?
Vallahi onu o ses mi yaptırmadı, Allah mı engelledi, hayırlısı mı oydu bilmiyorum. Konservatuarın ilk yılları ve Türk müziği okuyorum. Arabeskin, popun patladığı dönemler. Ben de okulun gözde öğrencilerindenim. Bir meclis oluştuğunda ‘Söyle’ derler, istenileni okurum. O sıralarda Ferdifon’a götürdüler beni. Ferdi abi bestelerinden arabesk bir albüm yapılacak, benim ilk çıkışım olacak. Neyse her şey yapıldı. Fotoğraflar, okumalar derken albüm bitti ama bir şey var beni yiyip bitiren. O çıkışı yapsaydım hayatım çok farklı olacaktı eminim. Mesela TRT olmayabilirdi. Ama utana sıkıla gittim ‘Ferdi abicim Türk Müziği Konservatuarı’nda okuyorum, TRT’ye ve hocalarıma karşı bir mahcubiyet hissediyorum. Ben bu işi yapmasam, vazgeçsem olur mu ?’ dedim. Hiç bana tavır almadan, kırılmadan bana aynen şunu söyledi ‘Eğer içine sinmiyorsa, tamam, yolun açık olsun, her zaman yanındayım.’ Her şey kısmet...
Lübnanlı ünlü sanatçı Feyruz’dan bir şarkı okuyorsunuz ancak albümde yok. Neden?
Habbaytak’ı okudum, çok da güzel oldu, dinleyenler çok beğeniyor ama orada kaldı. Albümde her şey bittikten sonra bu şarkıyı okudum. Telif problemi olduğu için albüme koyamadık. Ciddi bir rakam istendi, o da benim bütçemi çok aşar.
Çünkü albümlerimi kendim yapıyorum.
‘Dinlemiyorum’ diyeni ikiyüzlü buluyorum
Arabesk hakkında ne düşünüyorsunuz?
İyi müzik, kötü müzik, iyi şarkıcı, kötü şarkıcı diye değerlendirmek gerekir. Mesele işini iyi ve kaliteli yapmak. ‘Arabesk dinlemiyorum’ diyeni ikiyüzlü buluyorum.
Bu başka bir boyutu işin belki ama üniversitenin ilk yıllarındayken başka bir ses size daha arabesk motiflerin işlendiği belki de tam bir arabesk diyebileceğimiz bir albüm yapmış.
Bir rockçı sanat müziği okuduğunda alkış kıyamet!
Türk müziği otoritelerinden bir tepki aldınız mı?
Hayır ama kendi aralarında konuşurlar herhalde. Yüzüme bir şey denmedi. Risk tabii, bir Türk Müziği sanatçısının en büyük handikabı uzun yıllar Türk müziği okumuş olmasıdır. ‘Olmaz öyle şey’ diyenler, bir popçu veya rockçı, sanat müziği okuduğunda alkış kıyamet... Türk müziği sanatçısı okuduğunda ise ‘Olmaz’ deniyor. Orada da ben ‘Bir dakika’ diyorum. Farklı bir tarz ortaya koydum, basit bir iş yapmadım, ticari bir iş yapmadım, bir kulvar yarattık. Çok mutlu oldum bu albümü yaparken. İçimde bir mahcubiyet yok yani.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.